ANNEM KAMURAN YILMAZER

YAYINLAMA: 12 Eylül 2024 / 00.00 | GÜNCELLEME: 11 Eylül 2024 / 18.33

Eylül ayı, ailemiz için hem annemi hem de babamı ebediyete uğurladığımız hüzün ayı. Bugün annem, eşsiz insan Kamuran Yılmazer’i kaybedişimizin 16. yıldönümü. Yokluğuna alışmak o kadar zor ki… Hala zaman zaman elim telefona gidiyor, o şahane bilgeliğiyle bana yol göstersin istiyorum. Herkesin annesi muhteşemdir, ama benim annem gerçekten olağanüstü bir kadındı. Yıllar önce babamla Gaziantep'in ilk özel hastanesini kurarken Gaziantep'te iş kadını olmanın, ilkleri kabul ettirmenin, güvenilir olmanın kurallarını o kadar net koymuştu ki… Mertliği, dürüstlüğü, net duruşuyla Gaziantep'te yediden yetmişe tüm tanıyanların "abla"sıydı. Hem iyi bir anne hem iyi bir eş hem iyi bir iş kadını hem gerçek bir sosyal demokrat, en önemlisi de doğru yaptığına inandığı kişiye gerçek bir dosttu. Kendi doğrularını dimdik ve yüksek sesle savunur, yanlış olduğuna inandığı şeyleri kabul etmediği gibi görmezden de gelmezdi.

73 yıllık ömrüne kocaman sevgileri, inanılmaz dostlukları, paha biçilmez zenginlikleri doldurmuş. Cenaze töreni muhteşemdi. Ona yakıştığı gibi içten sevgiyle uğurlandı.

 Ufak tefek vücudu, kısacık beyaz saçları, dimdik Osmanlı duruşu, kalın sesi ama kocaman kocaman kalbiyle benim "Minik Dev"imdi. Cumartesi günü toprağa verdik. Cumartesi gecesi gökyüzü hüngür hüngür ağladı.

 Annem ve babamın, o büyük sevdayla bağlı oldukları ülkemizin bugünlerini görmemiş olmaları bazen teselli oluyor.

Sağlıktan, eğitime, tarımdan hayvancılığa, adaletten turizme sosyal yaşamdan uluslararası ilişkilere kadar son derece kötü yönetilen ülkede bazen bu beceriksizliğin organize ve bilinçli bir proje olduğunu düşünüyoruz.

Annem, babam ve onların kuşağı yaşasaydı, neler olurdu, nasıl direnç gösterir, doğrular için huzurlarını nasıl feda ederlerdi, bilemiyorum.

Hayatlarını gözlerini kırpmadan bu ülke için feda edebilecek bu insanların çocukları, torunları olarak, gerçekten her konuda uğraşıyoruz. Hangi cephede savaşacağımızı şaşırdık. Atatürk ilkelerinin göz ardı edilmemesi hatta onlara dört elle, sımsıkı sarılmamız gerektiğini anlatmak için uğraşırken,  bir gecede yok edilen devasa Atatürk Anıtı, ya da cahil ama çok cüretkar bir görevlinin ulu önderi yok sayması  gündemde yerini alıyor,  “geçici sığınmacı” statüsündeki Suriyelilerin ülkelerine artık dönmeleri gerektiğini anlatmaya çalışırken Afganlıların istilasını fark ediyor, kan ağlayan turizmciye can suyu yaratmaya uğraşırken, garip vergilerin, zam almış olan faturaların bilgisiyle çarpılıyoruz.

Yok pahasına satılan kamu arazileri, kurumları, kampları, yakılan yıkılan zenginliklerimiz, peşkeş çekilen madenler, orman alanları, yanlış politikalarla yapılan, atıl kalan ve güzel halkımı borç batağına çeken devasa yatırımlar, cumhuriyet kazanımı kurumların iğdiş edilmesi, delik deşik edilen vatan toprağı, hukuksuz adliyeler, eğitimsiz okullar, istismar edilen sağlık sektörü, yok edilen tarım, hayvancılık, görülmemiş israfla satın alınan uçaklar , araçlar, görgüsüz ve fütursuzca  para harcanan saraylar, anlamsız , abartılı tüketim harcamaları , devleti soyanlara işlemeyen hukuk kuralları, bağrımızı bugün yurdun çeşitli yerlerinde çıkarılmış yangın gibi yakıyor.

Yangını söndürmek için su taşıyan karınca misali uğraşacak, hataları dimdik ve cesaretle söyleyecek, hiçbir yanlışı “Şimdi sırası mı, daha önemli işler var” demeden, göz yummadan düzeltmeye uğraşacağız.

Sevgili annemin muhteşem bir sözüyle yazımı bitireceğim: “Varını veren utanmamış , direnmeye devam” ve sizden bir şey isteyeceğim:  Lütfen, şu anda eğer yaşıyorlarsa; benim için de,  bir kez annelerinize sımsıkı sarılıp, kocaman öpün .

ANNEM KAMURAN YILMAZER
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *