Patmos
Patmos adını, Anadolu’daki Latmos (Beşparmak)dağlarından almaktadır. Adanın ilk yerleşimcileri Karyalılar, Dorlar ve İyonyalılardır.
İsa’nın havarilerinden Yuhanna, İmparator Domitian tarafından M.S. 95. yılında adaya sürgüne gönderilir. Yuhanna ada halkına vaaz vererek Hristanlığa geçmelerini sağlar. İncil’in yazarlarından Yuhanna, adada iken İsa’nın kendisine göründüğüne inanır. 11. yüzyılda da Yuhanna adına bir manastır inşa edilir. Bundan dolayı ada, Hristiyanlar için 7 hac merkezinden biri olarak kabul edilir.
1453 yılında İstanbul’un fethiyle birlikte şehrin ileri gelenleri adaya göç etmişlerdir. Ada 1912 yılında Osmanlı İmparatorluğu’ndan İtalya'ya geçer. 2. Dünya Savaşı’nda sonra 1947 yılında İtalya adayı Yunanistan’a bırakır.
Adanın yüzölçümü 34 km’dir. En yüksek nokta, deniz seviyesinden 269 metredir. Adanın nüfusu kışın 3 bin iken yazın 10 bini aşar.
Patmos'un ana yerleşim yerleri Chora (başkent) ve tek ticari liman olan Skala'dır. Diğer yerleşim yerleri Grikou ve Kampos'tur.
Türkiye’den adaya Bodrum ya da Kuşadası’ndan feribotla gidilir.
Patmos’dan Yapmadan Dönme
Adanın en büyük yerleşim merkezini oluşturan, sahil boyunda yemek yiyebileceğiniz restoranların, yorulduğunuzda dinlenebileceğiniz küçük ve sevimli meydanların, ara sokaklarında alışveriş yapabileceğiniz dükkanların yer aldığı, ayrıca denize girebileceğiniz plajlarını, çevresindeki küçük adalara günübirlik turlara katılabileceğiniz, 18. yüzyıldan kalma Panagia Koumana Manastırı’nı da içinde barındıran, adanın liman bölgesi olmasının yanı sıra günün ve gecenin her saati hareketli olan Skala‘nın sokaklarında dolaşmadan,
Adanın en eski yerleşim yeri olan daracık taş döşeli sokakları, beyaz badanalı evlerin arasında yer alan butik kafe ve dükkanları, çok çeşitli sanat galerini, tepelerinde Skala’nın göz alıcı manzarası, Aziz Yuhanna Manastırı ve Yel Değirmenler’ini içinde barındıran ve adanın merkezine 5 km mesafede bir tepede yer alan Hora’ya yürüyerek gitmeden,
1999 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınan, 11. yüzyılda (1088 yılında) inşa edilen, ahşap oymalı ikonlar ve fresklerle süslemeli, içerisinde şapellerin, 330 adet el yazmasına sahip bir müzenin olduğu ve adanın her tarafından görülebilen muhteşem panoramik görüntüsüne sahip Aziz Yuhanna Manastırı‘nı gezmeden,
Hora’nın yanı başında, ahşap yelken çerçeveleri içinde korunmuş olan Yel Değirmenleri‘ni ziyaret etmeden,
İncil yazarlarından Aziz Yuhanna’nın Vahiy Kitabı’nı yazdığı yer olarak kabul edilen, Hora’ya yürüme mesafesinde olan, kayalara oyulmuş nişler ve ikonalarla süslenmiş duvarlardan oluşan Apokalipsis (Vahiy) Mağarası‘nı görmeden,
Adanın altın rengi kumlarını, çakıl taşlı kıyılarını ve turkuaz renkli deniz ve gün boyu güneşin tadını çıkarabileceğiniz pek çok plajlarında denize girmeden,
Adanın Skala bölgesinde yer alan, 1950’den beri hizmet veren, birçok kral, kraliçe politikacı, bilim insanı ve sanatçı ve ünlü ismin misafir olduğu lezzetli ve leziz yemeklerin servis edildiği Pantelis‘e uğramadan dönmeyin.