Cumhuriyet 101 Yaşında

YAYINLAMA: 23 Ekim 2024 / 00.00 | GÜNCELLEME: 22 Ekim 2024 / 19.07

Cumhuriyet Bayramı’na yaklaştığımız bugünlerde, ülkemin 1914’ten başlayarak 1916 senesine kadar devam eden İtilaf ve İttifak devlerinin Osmanlı Devleti’ni ele geçirme girişimlerini anarım hep. İngiltere, Fransa, Sırbistan, Rusya İmparatorluğu, İtalya, Yunanistan, Portekiz, Romanya ve Amerika Birleşik Devletleri’nin oluşturduğu bir büyük gücün içinde hedefte bir ufak boğaz Çanakkale. Osmanlı Devleti asırlarca Avrupa’nın bir yöresinde terör estirmiş, bir çok ülkeyi haraca bağlamış. Her padişah payitahta oturduktan sonra, Avrupa’nın içlerine seferler düzenlemiş. Burada kanımca her seferde haracın miktarını arttırmak ana amacı gütmüş. Topkapı ve sonrasında Dolmabahçe Saraylarının giderleri artmış, bu nedenle halktan vergi toplamanın yanında ülkelerin haraçlarını arttırmayı amaçlamış, Saray her dönemde. Toplanan haraçlar özellikle Saray harcamalarını ve İstanbul’un çeşitli yörelerine cami ve KÜLLİYE yapmak için kullanılmış bu haraç gelirleri.

Osmanlı Devleti’nin işgal ettiği Avrupa ülkeleri, bu haraç durumundan pek hoşlanmadığı açıkça bilinmekte. Osmanlı Anadolu’ya yatırım yapmayı asırlar boyu hiç mi hiç düşünmemiş. Anadolu’yu, sadece sefere giderken asker toplamak için asker ambarı olarak düşünmüş. Osmanlı ordusu kimi zaman Trakya’dan da asker toplarmış.

Hatta İkinci Viyana kuşatması için 1683 yılında, Osmanlı Devleti, Viyana şehrinin önlerinde şehri ele geçirmek için 2 ay boyunca şehri kuşatmış. Ordu ve Ordunun ikmal güçleri zayıflamaya başlayınca Polonya ile Litvanya birlikleri, Kral III Jan Sobieski komutasında, Osmanlılar’a ve Osmanlı’nın vasal ve haraç düzenine karşı KAHLENBERG dağında verilen savaşta Osmanlı ordusu mağlup etmiş.

Bu mağlubiyet diğer yörelerde de devam edince, Osmanlı Avrupa’dan geri çekilme sürecini başlatmış. Aslında Osmanlı’nın ana amacı ticaret yollarını elde tutmak ve bu yolda haraç düzenini korumak olduğunu, bütün tarihçiler dile getirmekteler.

Osmanlı’nın kuruluşu da bu düzen üstüne olduğu bilinir. ‘Kayı AŞİRETİ’ haraç toplama düzeni üzerine kurulu bir göçebe toplumdan, Osman bey tarafından Söğüt’te oluşturulan düzen, daha sonra Bursa ve İznik ele geçirilince, Devlet düzeni sağlanması ile Osmanlı Devleti diye anılmış. Ancak düzen yine eşkiyalık, haraç toplama devletin ana prensiplerini oluşturmuş. Daha sonra Trakya da Edirne, devletin merkezin olmuş.

İstanbul Sultan Mehmet tarafından ele geçirilince İmparatorluk payesi de eklenmiş. İşte bu tarihten sonra Avrupa’nın içlerine doğru haraç yolu açılmış. Bosna Hersek , Macaristan , Bulgaristan, Romanya , Slovakya ve Makedonya gibi ülkeler işgal edilmiş. Müslüman yapılmaya çalışılmış ama bu gaye tam olarak özümsenmemiş. Aslında halkın büyük bir bölümünün Hristiyan olarak yaşamlarını devam ettirmeleri, bu günün şartlarında, çok daha olumlu neticelere götürdüğünü görmekteyiz. Düşünüyorum halkın büyük bir bölümünün Müslüman olduğu hiçbir ülkenin gelişmiş ülkeler sıralamasında yer almadığını görmekteyiz.

Bu sınıflandırmaya bizim ülkemiz de dahildir. G- 20 gibi sanal bir mefhumun geçerli olduğuna da inanmamaktayım. Ülkemizde gayrisafi milli hasılanın fert başına düşen miktarı, gelişmiş ülkelere kıyasla , çok düşük seviyede olduğunu bilmekteyiz. Her ne kadar TUİK in rakamları başka yüksek değer söylese de, TUİK kurumunun hiçbir değerine sokaktaki vatandaş bile inanmadığından, vermiş olduğu rakamlara kimse itibar etmemekte. TUİK 2023 yılı GSMH için verdiği değer $ 13,110.00 ,  derler ya yalandan kim ölmüş ki ? Salla gitsin bir değer, bir evvelki yılda $  8,600.00 olarak ilan edilmişti . Ülkede % 52 büyüme olduğunu kabul edersek bu değer de 13.110.00 gelmiş olur, diyerek ülkede kamu oyu yaratılmak istenmekte. Hani adama demezler mi  : Ülkü büyüdüğü müddetçe halk neden fakirleşmekte ? diye bir soru gelmez mi , insanın aklına.  Ülkede büyüme varsa , halkın yoksullaşmasında azalma göstermesi gerekmez mi ? Tam tersi oluşmakta benim ülkemde. Halk daha fazla yoksullaşmakta, ancak halkın zenginleşmesi yerine , Sarayın koruduğu zengin müteahhit gurubunun, daha zengin olmalarını izlemekteyiz. Yaşamayan Halkın Devleti olmaz. Halkı Yaşat ki Devlet Yaşasın.  Büyüklerimiz böyle söylemiş.

Bugünlerde konuşulan en önemli konu 2025 yılı bütçesi ve bu bütçenin içinde 2 kalem bütçenin neye hizmet ettiğini halk anlamakta güçlük çekmekte:

DİYANET İŞLERİ Başkanlığı bütçesi 2024 yılında 91.8 miyar TL iken, 2025 yılı için 130.1 milyar TL olarak teklif edilmiş. Yaklaşık % 38’lik bir artış görülmekte. İç İşleri Bakanlığı, Dış İşleri Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı , Kültür ve Turizm Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı , ve Ticaret Bakanlığı  bütçelerinden daha fazla bir bütçeye sahip bir kurum. Hani din konusunda yaptığı faaliyetlerde topluma verdiği öğütte ‘halka yalan söyleme, hırsızlık yapma, insan öldürme, hileden uzak dur‘ konularında hiçte başarı sağlayamadığını görmekteyiz. Bir itirafta bulunmak isterim, bu müessesenin ülke menfaatine ne katkıda bulunduğunu ciddi şekilde araştırmakta yarar vardır.

Diğer bütçe ise Beş Tepedeki Sarayın bütçesi, 2024 yılı bütçesi 12.28 milyar TL sı iken, 2025 yılı bütçesi için teklif edilen 16.9 milyar TL’si. Yıllık artış % 38 olarak yapılmış. Bu bütçede iki kalem var ki, ne amaçla, hangi merkezi hedeflendiği belirsiz bir açıklama:

‘2 milyar 370 milyon cari TRANSFER’. Diğeri ise:

 ‘1 milyar 753 milyon TL sermaye giderleri?  

Bu iki kalemden siz ne anlam çıkardınız?  Sanki şirket ortaklarına sermaye apeli yapılmakta?

Yaklaşık 2 trilyon TL açık vereceği düşünülen 2025 yılı bütçesini incelerken, aklıma Cumhuriyetimizin ilk yıllarında 1933 yılının bilançosu gelmekte. Onlarca sanayi yatırımı yapılmış, yüzlerce kilometre yol, demiryolu yapılmış, OSMANLI Devletinin borçları temizlenmiş ve de 1933 yılı açık vermeden 1 milyon liraya varan bir fazlalıkla kapanmış.

Dolar 1928’den 1935 kadar 1.28 TL olarak işlem görmüş. 

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK neden çok büyük bir lider? DÜŞÜNÜN. Yaptığı her işte, attığı her adımda sadece ülkesini düşünmüş, hiçbir şahsi menfaat veya etrafına çıkar sağlamayı aklına bile getirmemiş, işte ona olan hayranlığımız bundan. En büyük TÜRK, ATATÜRK’ün ta kendisidir diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.

Cumhuriyet 101 Yaşında
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *