BU FİLM MUTLAKA İZLENMELİ
Gururla kutladığımız Cumhuriyet haftamızda gösterime giren şahane bir film var. “Bir Cumhuriyet şarkısı”; gerçek bir hikaye, gerçek üstü bir mücadele sloganıyla tanıtıldı.
Bu filmi yetişkin, genç, çocuk mutlaka herkes izlemeli. Özellikle de kültüre ve kadına düşman olan örümcek kafalı gericiler bu filmi izlemeliler.
1930’lu yıllarda genç bir Cumhuriyet olan ülkemizin muhteşem kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ‘ün hedef aldığı her alanda çağdaşlaşma sürecinde yaşanan zorlukları, hayranlık verici umudu, bilinçli inadı, vatan sevdasını anlatan filmde göz yaşlarınızı tutamıyorsunuz.
Filmin konusu özetle şöyle:
Mustafa Kemal Atatürk, yıllar önce, kurtuluş savaşı planlarını yaparken Bulgaristan’da çok etkilendiği iki şeyden biri olan opera geleneğini Türkiye’de başlatmak ve İran Şahı Rıza Pehlevi’nin Türkiye Cumhuriyeti’ne 19 Haziran 1934 de yapacağı resmi ziyaret programında, bu operayı onun onuruna sahneletmek ister. Ne var ki operayı sahneye koyacak ekip, orkestra, bütçe, prova yapılacak yer, koro, libretto dahil olanaklar son derece kısıtlıdır ve en önemlisi sadece 36 gün gibi çok kısa bir süre vardır .
Mustafa Kemal Atatürk, yine muhteşem dehası ve öngörüsüyle, Fars edebiyatının ünlü eserlerinden, Firdevsî'nin Şehnâme adlı eserinin ana temasını “Öz soy” adıyla uyarlar, ön çalışmayı hazırlar ve buna sadık kalarak opera librettosunu yazmak üzere, Münir Hayri Egeli’yi görevlendirir. O yıl sadece 27 yaşında olan ve Paris’te müzik eğitimi almış olan Ahmet Adnan’a (Saygun) operayı 36 günde besteleme ve sahneleme görevi verilir. Ahmet Adnan, müzikteki özel yeteneğiyle devlet bursuyla Fransa’da eğitim alarak yurda dönmüş idealist bir müzik öğretmenidir ancak koşullar çok zorludur. Mustafa Kemal Atatürk Bulgarların başarılarını, kültürdeki ilerlemelerine bağlamakta ve genç cumhuriyetin de kültürde hak ettiği yere gelmesini arzulamaktadır. Onun inancının etkileyiciliği ve bu büyük öndere duyulan inanılmaz sevgi ve saygıyla, onun asla incitilmemesi gerektiğini düşünen bir avuç idealist kolları sıvar.
Film, inanılmaz bir başarıyla bu çabaları, fedakarlıkları, inancı, azmi, vatan sevgisini çok başarılı bir kurgu ve örgüde anlatıyor. Tüm bu duygulara olan hayranlığı yaşamak, bu idealist insanlarla gurur duymak, Atatürk’ün Bulgaristan’da etkilendiği ikinci şeyi de öğrenmek için, bu film mutlaka izlenmeli ve izletilmeli.
Bu opera sergilendikten sonra, Ankara’da neler olmuş diye merak ettiğinizi tahmin ediyorum.
Türkiye ulusal operasının yaratılmasında önemli bir adım sayılan ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin sahnelenen ilk Türkçe operası olan Özsoy Operası, iki ülkenin dostluk temelini de atmayı başarmış.
Operada işlenen ana tema yüzyıllar boyunca Türkiye ve İran'ın kardeş olduğunun vurgulanması.
Öykü, Hakan Feridun'un ikiz oğulları Tur (Kurt) ile İraç (Aslan) üzerine kurulu. İkizler doğduğunda şeytanın gazabı onları birbirinden ayırır. Ayrı yollara gidip birbirlerinden uzaklaşırlar. Ama yüzyıllar sonra buluşup kardeş olduklarını anlarlar. Tıpkı "ayrı yollara giden ikizler" Türkiye ve İran gibi.
Bu muhteşem operayı izleyen Rıza Şah Pehlevi, gösteri sonunda "Kardeşim!" diyerek, Atatürk'e sarılmış. Üstelik Ankara Halk Evi’nde sahnelenen ilk oyunun hemen ardından iki devlet başkanı Dışişleri Bakanlığına giderek orada Türk-İran dostluğunu resmileştirmiş…
“Dünyada kadınlarına vatan borçlanan bir millet yoktur “ diye Türk kadınına dünyada pek çok ülkeden önce seçme ve seçilme hakkını veren büyük Atatürk, o muhteşem öngörüsüyle her türlü kalkınmayı düşünürken kültürel kalkınmada da inanılmaz devrimler yaptı.
Geldiğimiz gündeki kültürel ve ahlaki yozlaşma, başarısız yöneticiler, unutulan değerler, bize dayatılan hak etmediğimiz yaşam koşulları bizi büyük ümitsizliğe sevk ediyor.
Sinema salonundan, göz yaşlarım dinsin diye bir süre bekleyerek ayrıldım. Kulaklarımda “Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.” diyen büyük önder Atatürk’ün sözleri çınlıyordu.
Gözyaşlarımın, O’nu ve çok değer verdiği kurucu değerlerimizi yitirişimize mi, yoksa o değerlere sahip çıkamamış olduğumuza mı aktığını bilemedim.