Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Bugün ülkemizi idare edenlerin geçmişine bir bakalım. 2001 senesinde Abdullah Gül’ün kurduğu bir partiye birçok ilgili, dirayetli, bilgili olup olmadığından şüphe duyduğum bir gurup kurucuların meydana getirdiği Adalet ve Kalkınma adı ile bir parti tesis ettiler. Nerede mi? Bizim evin tam karşısındaki 51/ E kapı numaralı villada kuruldu.
Kuruluş bildirgesinde, eğer dikkatle satırları okursanız ülkemizde Adaletin senelerce doğru tecelli etmediğinden söz ederek iktidara geldiklerinde ADALET’in tecelli etmesine azami gayret edeceklerini söylemeleri, umut veremeye yetti. ‘Bacımın başörtüsüne söz söyletmeyiz, her kim inançlarının nasıl giyinmesini söylüyorsa, o şekilde giyinmesine kimsenin karşı çıkmasına izin verilmeyeceğini taahhüt ederiz’ diyerek, yandaş topladılar.
Kalkınma kelimesinde ise tarımda, hayvancılıkta, sanayide ve üretimde ülkemizi çok ileriye götüreceklerini de vaat ettiler. Hatta birçok cemaatlere maddi destek sağlayarak vermiş oldukları seçim vaatlerine onlardan yardım bile istemekten geri kalmamışlardı. Hatırlarsınız Erbakan da Başbakan yardımcısı iken cemaat ve tarikat liderlerine bir iftar yemeği vermişti, Başbakanlık konutunda, Çankaya’da. Yer yerinden oynamış, basın ve toplum seslerini en üst perdeden bağırarak itiraz etmişlerdi.
2001 tarihinde Abdullah Gül, kurmuş olduğu partinin başına geçmek istemedi. İki kişiye partinin başında olmaları için müracaatta bulundu. Her ikisi de hayır dedi. Her ikisi de Kayserili siyasi isimlerdi. Belli ki parti başkanı olmak, bazı meziyetler gerektirdiğinden son olarak Recep Bey’den partinin başkanlığını yapmasını istedi. Burada ileriye yönelik bir pazarlık yapıldığını, daha sonra öğrenmiş olduk. Pazarlık konusu, iktidar ele geçirilince Cumhurbaşkanlığı konusunda Abdullah Gül’le Recep Bey arasında önceliğin Abdullah beyin olması üzerine kurulmuştu.
Aynı yıl Amerika da çeşitli lobilerle görüşme sağlanması konusunda Pennsylvania’ da yerleşik efendiden yardım istenmesi için, Recep Bey Temmuz 2001’de Amerika’ya gitti. Amerika da Kanaat önderleri ile görüşmesinin sağlanmasına, Gülen cemaatinin büyük katkısı vardı. Bunu kimse inkar etmemekte.
2002 senesinde yapılan genel seçimlerde Adalet ve Kalkınma Partisi yüzde 34 oyla iktidar olduklarında, RECEP Bey parti başkanı bile değildi. Kimsenin rahmetle anmadığı bir siyasi, Recep Beyin yasaklılığının kalkması için meclise önerge verdiği anda, ülkemin makus talihinin kronometresi çalışmaya başladı.
Önce parti başkanı oldu, daha sonra Başbakan seçildi. Bir müteahhit ordusu kurarak ülkede birçok projeyi bu şirketlere davetle inşaat işlerini aktardı. Ülkemdeki birçok arazi, arsa, orman vasfı yitirilmiş yerlere otel, alış-veriş merkezleri yapılmasına vesile oldu. Hatta ormanlık arazilerin yakılıp orman vasfını kaybetti raporu ile böyle yerlere oteller kurulmasını teşvik bile etti. Yabancı firmalara maden aramaları için orman arazilerinin yok olmasına, zeytin ağaçlarının katledilmesine çanak tutmaktan geri kalmadı.
Partiye maddi menfaat üretebilecek bir düzenin kurulmasını düzenleyecek siyasileri ilgili bakanlıkların başına getirdi. Ülkemin Sanayisi, İhracatı ve Maliyesi, tarımı ve hayvancılığı, zaten bir kalkınma sürecinde sistem KEMAL DERVİŞ’in kurguladığı şekilde işlemekteydi. Bir müddet kimse bir şey katmadı ve de değiştirmedi.
Bu arada 2007 de Cumhurbaşkanı görev süresi sona ermişti. Abdullah Bey’le Recep Bey arasında ciddi tartışma olduğu günler sonunda, Abdullah bey Cumhur başkanı olmasını Recep bey kabul etmişti.
Bu arada 2001 senesinde Amerika da verilen sözün ertelenmiş olduğunu anladık. Çünkü Adalet ve Kalkınma partisi iktidara gelince GÜLEN’in de Cumhurbaşkanı olarak seçilmesinin, vaadedildiği söylenir. Tıpkı Humeyni’nin İRAN’a Cumhurbaşkanı olarak geri dönmesi senaryosuna benzer bir senaryo hazırlanmıştı. Fakat olmadı. Abdullah Gül ülkede 7 yıl Cumhurbaşkanı olarak hizmet ettiğini izledik.
Daha sonra Recep Bey Cumhurbaşkanı olarak seçilmesi ile bir değişik düzen geldiğini gördük ülkemizde. Devletin sahip olduğu birçok sanayi dallarındaki fabrikalar satıldı. Haberleşme konusunda bir büyük devlet kurumu yabancılara satıldı. Çam Ormanları, altın arama için yabancı şirketler tarafından yok edilmeye başlandı.
Yap İşlet Devret adı ile büyük projeler üretilerek torunlarımızın torunları borçlandırıldı. Maliyetinin dokuz katına geri ödemek durumunda kalacağımız projelerden kim veya hangi kuruluşlar faydalandırıldığını hala merak etmekteyim.
Başkanlık sistemi adı ile kurulan ucube bir yönetim sistemi, devletin bütün kurumlarının çürümesine, yozlaşmasına neden olduğunu, toplum seyrederken, bu bozuk düzenden nema toplayan kuruluşlar bile, bu kötü düzende iş yapmak istemediklerini ifade ettiler. Konuyu Saray’a defalarca söylediklerini dolaylı bir şekilde öğrenilmesi, sizce ülkem idaresinin durumunu nasıl ifade eder?
Yeni doğan BEBEKLERİN sağlık ticareti emtiası haline getirildiği ülkemde, bir sağlık sistemi çürümesi konusunda DEVLETİN hangi rolü aldığını merak etmekteyim.
Bir cinayetin failleri bilindiği halde 2 ay bir iddia name yazılamaması sizce ADALET’in nasıl çürüdüğünü göstermez mi? Mahkemelerde tesis edilen kararların siyasallaşmasını seyrederken, vaat edilen ADALET in içinde Devletin nasıl yıkıldığını seyretmekteyiz.
Ülkemde ciddi güvenlik sorunu bulunmakta. Bir kendini bilmezin bebek katilini tatil beldesinden çıkarıp Meclise getirip konuşturalım diye cümle kurmasını bile hazmetmek hiç de kolay değildir. Terör olaylarında binlerce şehit veren ülkemiz için, sarf edilen cümleler bir ihanettir. Sonrasında ülkemiz savunma sanayinin kalbi ANKARA, KAZAN köyündeki tesise elini kolunu sallayarak giren teröristler, terör estirmekte gecikmedi. Ülkemde güvenlik zaafı olduğunu haykırmak yetmiyor. Olay Cumhur’un KAZAN’da BRİCS kuruluşundan kırmızı kart gördüğü saatlere rast geliyor.
Ziraat konusunda üretim düşüşü gördüğümüz, Hayvancılık konusunda dış ülkelerden tonlarca hayvan ithal ederken, ülkemizin kalkınmadığını, bilakis yönetenler ülkemizi nasıl yoksullaştırdıklarını ilan etmekteler.
İnanmadığımız TUİK verilerine bile baksak, GSMH hedeflerin yarısını bile tutturamadığımızı izlemekteyiz. Yalan bilgi ile büyüme olmaz.
Üç beş firmanın zenginliği değil, Halkın zenginleşmesi büyüme göstergesidir.
Kalkınmada da sınıfta kalmış bir partinin isminin hala ADALET VE KALKINMA olarak kalması, sizce iflasın ilanı olduğunu göstermez mi? diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.