YIL 193∞
Nereden bakarsanız bakın bir büyük insanı sonsuzluğa gönderdiğimiz yılın üzerinden tam tamına 86 yıl geçmiş. Bir ömür diye düşündüğümüz ve hatta Cumhuriyetimizin ilan edilmesinden 101 yıl geçmiş, hala dimdik ayakta bir ülkenin vatandaşlığını yaşamaktayız. Şu bir hakikattir ‘Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.’ Bu cümleyi unutmamız mümkün mü? Mustafa Kemal Atatürk bu cümleyi boşuna kurmadığına inanmaktayım.
Türk Milletine sonsuz güveni olan ve bu güveni her dakika halka aşılayan Mustafa Kemal Atatürk ‘Türk Milleti Çalışkandır, Türk Milleti Zekidir, Çünkü Türk Milleti milli birlik ve beraberlik te güçlükleri yenmesini bilmiştir.’
Bilinç altında kendine güvenen bir toplum yaratmaya çalışan bir liderimiz kısacık ömrüne neler sığdırmış. Bu sözleri söylerken çok inandığı halkın neleri başarabileceğini çok iyi tespit etmiş olması takdire şayandır. Devam eden sözlerini de değerlendirmek gerek. ‘’ Ve çünkü Türk Milletinin yürümekte olduğu ilerleme ve medeniyet yolunda elinde ve kafasında tuttuğu meşale müspet ilimdir.’ Ülke insanına olan inancını hiçbir zaman yitirmeyen Mustafa Kemal Atatürk, müspet ilmin ülkeyi aydınlığa çıkaracağına olan inancını ifade etmekte.
Ancak günümüzde ülkedeki aydın insanlardan rahatsız olan bir kesim, ülke idaresini ellerinde tutmakta olduklarını izlemekteyiz. Müspet ilimden irrite olan bir kesim alenen: ‘Ülkeyi ayakta tutacak olanlar okumamış, halktır. Cahil halkın ferasetine güveniyorum. Olayları en rahat okuyanlar ilkokul mezunları, çünkü zihinleri berrak. Okuma oranı arttıkça beni hafakanlar basıyor.’ Bunu söyleyen Sebahattin Zaim Üniversitesi Rektör yardımcısı olan zat, yaşadığı ülkeyi ve onu kuran ATATÜRK’ün vermeye çalıştığı kültürden ve onun hedeflerinden bihaber olmasını anlamakta güçlük çekmekteyim. Böyle insanların yetiştirdiği bir neslin neler yapabileceğini düşüne biliyor musunuz?
Ülkemizin bu parazitleri hem okumuş hem de cahil oldukları alenen ortada olmasına hicap duymaktayım. Bu adamların eğittiği nesilden fayda beklemek boşuna olduğuna inanırım. Bakın geçtiğimiz son birkaç seneye, ülkemde hangi konuda Türkiye bir gelişme sağlamış. Tarımda üretim düşmüş, hayvancılık çökmüş, devamlı ithalata dayalı bir ekonomiye yönelen ülkenin bir karanlık tünelde olduğuna şüphem yoktur.
Adalet ve Ekonomi ehil olmayan insanlara teslim edilince hem ahlak çöker hem de inançlar çöker. Adalet yok olur, yoksulluk artar, ülke çıkışı olmayan bir sokağa doğru yol alır ki, bunun sonu hüsran demektir.
Bir küçük örnek vermek isterim. Son 10 sene içinde kadın cinayetlerinde artışı hiç düşündünüz mü ? 2013 yılında cinayete kurban gitmiş kadın sayısı 237, şüpheli ölüm ise 51 kadın. 2018 yılında bu rakam katlanmış, 440 kadın cinayeti ve 110 şüpheli kadın ölümü.
Görüldüğü gibi katlanarak artan bir şiddet, ülkedeki yaşamı sarsmakta.
2024 yılı verilerine bakarsak, ilk 8 ayın değerini ele almakta yarar olduğunu düşünmekteyim. 261 kadın, erkekler tarafından öldürülmüş ve 164 kadın ölümü şüpheli durum arz etmekte.
Sadece kadınlar mı öldürülüyor ülkemde yeni doğmuş bebeklerde de bu katliamı görmekteyiz. Vicdan sahibi olmayan para tüccarları, yeni doğan bebekleri kullanarak, devleti soymalarına şahit olduk. Buna müsaade veren bir yönetimin hala görevde olmasını izlemek bile, insana zül gelmekte.
İnsan sağlığını bir ticaret eşyası gibi gören zihniyet, ülkemde her konuyu çürütmeye çalıştığı gibi bu konuda da insan sağlığını hiçe saymakta, insan yoksa Devlet’in de yok olacağını düşünemeyecek kadar kısır beyinli olduklarına inanırım.
Osmanlı Devlet’inde de bir tek Padişah hükmeder, idare sadece onun emri ile yürütüldüğünü hatırlarsınız. Hatta Nazi Almanya’sında da Adolf Hitler’ in her cümlesi, kanun yerine geçmiş. Hatta bazılarını da yazmaya tenezzül bile etmemişler. Sözle yürütülen bir idare, sonucunda kimsede sorumluluk olmamakta.
Ülkem de son on senede kararnamelerle, hatta vekaleten yürütülen genel müdürlüklerle, ülkem bir uçurumun kenarına doğru itilmekte. ‘Bana verin yetkiyi, bakın ülkeyi nasıl uçuracağız’ demedi mi? Belki de doğru söylemekte hazret, kendisini ekonomist olarak tanımlayan ve ülkemdeki ekonomiyi afaki denklemlerle çökerten bir Cumhur var elimizde.
Atatürk’ün hedef gösterdiği ‘Muasır Medeniyetler’ hedeflerinden sapmış, ülke olarak can güvenliği olmayan koşullarda yaşayan, yoksulluğa, adaletsizliğe, sağlıksızlığa, fakirliğe, işsizliğe, üretim düşüşüne, küçülmeye doğru kanatlanmış bir şekilde uçtuğumuzu düşünmekteyim, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.