BECERİ
İnsanoğlunun doğuştan bazı yetenekleri vardır, ancak bu yetenekler kendiliğinden ortaya çıkmaz. Kişi yaşamı boyunca hangi yeteneğe sahip olduğunun zaman içinde anlar. Çocukluğumda ablamın gittiği ilk okulda ablamın sınıf arkadaşlarının her biri bir enstrüman çalardı. Ablama da bir mandolin alınmıştı. Ancak sınıf arkadaşı Suna da ise bir keman vardı. Suna’lar Erzurum mahallesi diye bilinen, Kurtuluş’la Hamamönü diye arasında bulunan yerde, mavi boyalı bir evde yaşarlardı. Kimi zaman bizim evde, kimi zaman Suna’ların evinde müzik çalışırlardı. Nota üzerinden eserler çalarlardı. Ablam da kabiliyetli idi. Ancak Suna’nın el becerisini, kulak hassasiyetini dinlerken ne kadar iyi olduğunu gözlerdik. Bende onları seyrederken kıskanırdım, benimde bir mandolinim olmasını çok istediğimi hatırlarım.
Bana ilk okul sürecinde müzik konusunda ailemden hiç yardım almadım. Yatılı okulda ise bir tane piyano vardı, onu da sadece öğretmenler ve müzik öğretmeni kullanırdı. Çünkü bizim böyle bir becerimiz gelişmemişti. Ablamın arkadaşı Suna, daha sonra devlet tarafından Yurt dışına, Paris’e gönderildiğini hatırlarım. Geçtiğimiz sene 87 yaşında sonsuzluğa uğurladığımız Suna Kan Türkiye’nin bir gururu olduğunu düşünmekteyim.
Her insanın mutlaka Suna Kan gibi bir becerisi olduğuna ihtimal vermemekteyim. Hemen hemen aynı dönemlerde İDİL Biret de tarihe, piyano konusunda, dünyada nam salmış bir sanatçı olarak ismini yazdırmıştı. Bu karakterler tanrı lütfu olarak insana üflenen olumlu beceriler olarak niteleyebiliriz. Sakın alınmayın veya kendinizde olumsuz bir etki yapmasın, herkes bir Suna Kan ve İdil Biret olmayabilir.
Kimisi spor yapar, çok çalışır, yaptığı spor dalında dünyaca ünlü güreşçi olur yahut okçu veya top oyunlarında başarılı olur. Dünyaca ünlü sporcularla yarışıp adını spor tarihine yazdırır. Dünyaca kırılmayan bir rekora imza atar. İşte bu ise hem beceri hem yetenek hem de çalışma gerektirir. Suna Kan gibi keman sanatçısı, İdil Biret gibi piyano sanatçısı veya Şefika Kutluer gibi yan flüt sanatçısı, oturdukları yerde ‘EN’ olmamaktalar. Bir günün büyük bir bölümünde sanatını icra ederek, çalışarak o seviyeye gelmekteler. Nasıl bir özveridir bu çalışma anlatsalar, bizim anlamamız biraz zordur. Hayatlarında, birçok konuda, diledikleri gibi yaşamadıklarına inanırım. Hatta gittikleri seyahatlerin bile, mutlaka sanatsal bir konu içerdiğine inanırım. Hatta salt gezmek için bile, bir yere gitseler, mutlaka bir sanatsal etkinliğe katıldıklarına inancım tamdır. Hani derler ya yaşamadan yaşayanlar veya el becerilerine mahkum olanlar diye tabirler vardır ya, ben bu sanatçıları bu kategoride değerlendiririm.
Bu saydıklarım hep becerilerin olumlu tarafları. Yani el ve kulak becerileri olanlardan bahsettim.
Becerilerin olumsuz tarafları hiç olur mu diye sorabilirsiniz. Kabiliyetin olumsuz yanları nedir sorusuna sıralayabileceğim o kadar çok konu var ki nereden başlayayım?
Adamın ikna kabiliyeti vardır, sadece bir iki kişiyi değil kitleleri bile konuşarak ikna ederek, yanlışı doğru gibi gösterebilir. Bu kabiliyeti iyi olanlar kimi zaman siyasete atılırlar. Toplumları ikna ederek, yanlış olan bir konuyu doğru olduğuna inandırırlar ve istediklerini vermeden onların her şeyini alırlar. Halkı, Siyaset biliminin de bu olduğuna inandırırlar.
Hani Aziz Nesin Hoca’nın dediği gibi halkın %75 aptaldır, bu söze %100 inanırım. Halkın bu orandan daha fazlasının akıllarını çalıştırmadıklarına da ben inanırım. Konunun yanlış olduğunu emsal vererek anlatırsınız, örneklerle süsler, rakamlar verirsiniz, sonucunda, karşınızdaki insanın inanmasını istersiniz ya, ‘evet haklısın, ama’ diye inanmış gibi görünüp inanmayan insanlar ülkemizde % 50’nin üzerinde olduğu bir gerçektir.
Hani bir söz vardır, ‘TANRIM KİMSEYİ YANLIŞI SAVUNACAK KADAR CAHİL, DOĞRUYU İNKAR EDECEK KADAR NANKÖR YAPMASIN’ derler ya, bu söze de çok doğru olduğu için, inancım tamdır.
Ülkemi sarsan onlarca olayların oluşmasında kusuru olsun veya olmasın yönetimde bulunanların hiçbirinin görevlerini, bu hadiselerden dolayı, bırakmamasını siz nasıl değerlendirirsiniz? Ülkemde onlarca hırsızlık, kaçakçılık, bebek cinayeti, kadın cinayeti, çocuk cinayeti olmakta, ortada ise dahiliye nazırı elini kolunu sallayarak pişkin bir şekilde dolaşmakta. Bir çocuk cinayetinde, olay üzerinden 3 aya geçmesine rağmen, 20 haneli bir köyde, katilin bulunamaması sizce Emniyetin zayıflığı değil mi?
Hangi tarihten bu yana, tarikatların baskısı ile ‘Atatürk ün askerleriyiz’ demek suç sayılmaya başlandığını bilen var mı?
Kadın cinayetlerinde rekor 10 ayda 357 kadın cinayete kurban gitmiş, 77 kadının ölümü ise şüpheli. Bu sadece 2024 yılı içinde. Sorumlunun kim olduğunu bilen var mı?
Bildiniz: İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN ÇIKMA KARARI VERENLER.
Hava alanı Gümrüklerinde VIP salonlarından geçen Bakan, Bakan Yardımcıları valizler dolusu altın kaçakçılığı yapmasına kim gözlerini kapatmakta?
Kaçakçılığın sus payının kime gitmekte olduğunu tahmin eden var mı?
Bu Ülkemin dağlarındaki ormanlar, bir iki kişiyi daha zengin etmek için peşkeş çekilip, binlerce ağaç bir gram altın için kesiliyorsa, konuya isyan yok mu?
Halk aç, halk barınaksız, halk yoksul, halk geçim sıkıntısı çekmekte, saray ise gününü gün edip çetelere kaynak sağlamak için, halkın gırtlağına basmakta olduğunu görmeyen var mı?
İnsanın midesi bulanmakta, tuz kokmaya başladı, insan yönetmek beceri ister, mutlaka bir enstrüman çalmanız gerekmez, toplumda olumsuz seslerin çıkmasına bu beceri sahibi olmayanların neden olduğuna inanırım diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.