KRAL ÇIPLAK
Ne kadar da güzel bir söz Kral Çıplak. Bu iki kelime birçok konuya açıklık getirmekte. KRAL ÇIPLAK. Birçok konuyu izah ederken darb-ı mesel ile ifade ederek anlatırlar ya, işte Kralın Çıplak olduğunu ifade edilmesi de bir darb-ı meselden hareket ederek anlatılır. Kral denilince hemen birçok KRAL’larla ilgili misal olabilecek hikayeler gelir aklıma. Dün itibari ile, bir bakan, ekranlara çıkıp asgari ücret ile ilgili HÜKÜMET’in kararını ifade ederken, kelimeler boğazına tıkandığını seyrettik. Sarayın bağlamasının sözlerini dikkatlice dinlediğinizi düşünmekteyim: ‘İşçimizin hakkını enflasyona ezdirmeyeceğiz’, dedi. Aslında şunu söylemek istedi, ‘işçimizi enflasyona ezdirmeyeceğiz ama biz ezeceğiz’ demesi daha doğru olurdu. ‘İşçinin hakkını kimseye yedirmeyiz’ cümlesinin de devamını söylemekten çekindi ve kelimeler boğazına düğümlendi. Aslında sözlerin tamamı ise şöyle devam etmekte olduğunu yutkunmasından belli oluyordu: ‘İşçinin hakkını kimseye yedirmeyiz ama biz yeriz’. Çünkü kurum tıpkı Osmanlı’nın KAYI aşireti döneminde olduğu gibi haraç ve talan üzerine kurulmuş bir düzende, düzen belli ama halk gırtlağına kadar borç batağında olduğunu ifade etmekten aciz bir BAKAN, koltuğunda oturtmakta. O koltuk öyle yumuşaktır ki oturanda koltuğa uyar. Çünkü mevki ve payeler o tür insanlar içindir. Herkes üzerinde giysi olmayan krala çıplak olduğunu ifade etmekten acizdirler. KRAL her zaman en doğruyu söylediğine inanır, ona biat eder. Kimse kalkıp üzerinde giysi olmadığını cesurca söyleyemez, çünkü KRAL üzerinde elbise olduğunu ifade etmişse, aksini ifade edecek ve gerçekleri korkmadan söyleyecek adam ortaya çıkmaz.
Hikayeyi herkes bilir, bir terzinin kendisine eşi benzeri olmayan bir giysi dikmesini ister, Bizim Kral. Bütün terziler gelir huzura, dikecekleri elbiseyi anlatırlar Kral’a. Kral hiçbirini beğenmez. Bir bilge terzi derki Kral’a ‘size öyle bir elbise dikeceğim, bir benzeri olmayan ve olmayacak bir giysi olacak.’ Der bilge Terzi. Her gün bir kese altın ister bu elbiseyi dikmek için.
Kabul eder Kral ve başlamasını ister. Terzi bir odaya çekilir ve günlerce elbiseyi dikmeye başlar. Günler geçer, her gün bir kese altın gider Bilge Terzinin odasına, ama kimse odaya giremez. Uzun zaman sonra Kral meraklanır ve Terzinin odasına gider. Odada bir şey göremeyince çıkışır Bilge Terziye ‘Günlerdir altın gönderiyorum, nerde benim giysim?’ der KRAL hazretleri. Terzi hemen cevaplar Kralı: ‘Sevgili Kralım, bu kumaş çok özel bir kumaş. Bunu sadece akıllı insanlar görebilir,’ diyerek elbiseyi giydirmek için Kral’ın soyunmasını ister. KRAL soyunur ve sanal elbiseyi giydirir Bilge Terzi. Birde ayna tutar Krala. ‘Nasıl güzel olmamış mı?’ diye de sorar Bilge Terzi.
‘EVET çok güzel olmuş’ demek zorunda kalır KRAL, elbisesine. Bu haber bütün ülkeye yayılır. ‘Sadece akıllı insanlar bu elbiseyi görebilir’ cümlesi herkes tarafından kabul görür. Gün gelir, KRAL yeni elbisesi ile halkın arasına çıkma cesaretini toplar. Bilge Terzi tarafından üzerine yeni giysi giydirilir. Halkın arasına çıkar. Kimse Kral ın üzerinde giysi olmadığını cesaret edip söyleyemez. Kral alkışlar arasında halkın arasında yürür. Herkes elbisenin Krala ne kadar güzel yakıştığını söyler birbirine.
Alkışlar arasında yürürken Kral, kalabalığın dışında bir kenarda oturan bir çocuk bütün gücü ile bağırır, ‘KRAL ÇIPLAK’ . Herkes çocuğa dönüp bakar. Sonra Krala dönüp bakarlar, çocuk doğruyu söylemekte. Gerçekte Kral Çıplak olduğunu anlar,’ diye devam eder hikaye.
Bizde ise Kral Saray da oturmakta, hem de 1100 odalı sarayda. Bu odalarda oturan ve KRAL’a elbise diken yüzlerce terzi, KRAL’a görünmez elbise dikmekteler. Kral da mikrofonlara geçip ‘Biz işçimizi enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz’ diyerek, birazda ileri giderek ‘İşçilerimizin hakkını kimseye yedirmeyiz,’ diye söylev vermesini yadırgamamak gerekir. Devlet zaten çalışan kesimin hakkını doğrudan Devlet olarak yemekte. Biraz artarsa beşli çeteye de bir miktar aktarma yapmakta. Sarayın içinde, kendilerini ekonomi terzisi olarak bilenler, ülkenin hangi uçurumun kenarında olduğunu görmekte, ama KRAL’a söylememekte ısrar etmekteler. Çünkü oturdukları koltuklar ve her ay aldıkları bir kese, elden gideceğinden korkmaktalar.
Bir Allah’ın kulu çıkıp ta, beş tepede oturan KRAL’a çıplak olduğunu söylemeye cesaret edememekte.
Yine bir Kral hikayesinde Kral yün kürklere bürünmüş, Sarayın bahçesinde Kar ve Kışta gezen KRAL hazretleri, yanında çıplak ayakla karda yürüyen ve onu neşelendirmeye çalışan soytarısı ise, üstü başı çıplak karlarda titremekte. KRAL soğuktan titreyen soytarıya ‘Biliyor musun, her tarafım sıcak bu soğukta, ancak örtünmeyen burnum üşüyor, ne yapmam gerek?’ Diye sormuş bizim Kral, soytarısına. Bilge soytarı, çıplak ve titreyerek cevap vermiş:’ Sevgili Kralım benim her tarafım üşümekte soğuktan, ama burnunuz için bir yerim var sıcak, ne dersiniz?’
İşçi kardeşlerimizin yaşamlarını nasıl idame ettirdiklerini bilmeyen bir saray şürekası bulunmakta. KRAL da bu şürekanın tavsiyelerine uyup, açlık sınırı altında, TL 22,104, yani %30 artış olarak hesaplamışlar. Neredeyse buna da işçilerden ‘ŞÜKREDİN’ tavsiyesinde bulunacaklar. Utanmasalar ‘ŞÜKÜR NAMAZI’ da kılmayı unutmayın diyecekler. İşçi Sendikalarının ne kadar zayıf bir irade gösterdiğini seyretmekteyiz.
İşverene, işçi aylıkları için %40 destek, enflasyon TUİK rakamı ile %48, yaşanan enflasyon %74, işçiye reva %30. Biri çıkıp KRALIN yalan sözlerle halkı kandırdığını haykırması gerek diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.