Yaşam ışığını örten karanlıklara itiraz etmeliyiz!
![yazar](https://gaziantepsabah.com/uploads/oldimg/1681291865-625429-image-1681291865.jpg)
Bazen bir film izleriz başımızdan kaynar sular dökülür, bir kitap okurken algılarımız tersine döner ya da bir olaya şahit olurken kanımız olduğu yerde donar. İşte o anda yüzümüzü yeni bir uyanış sarmalar. Sound Of Freedom (Özgürlüğün Sesi) filmi bu durumun en iyi anlatıcılarından. Film biterken şu alt yazılar geçiyor: “Biz Tanrı’nın çocukları satılık değiliz. İnsan kaçakçılığı yılda 150 milyar doların döndüğü bir sektör. ABD, en çok insan getirilen yerlerden biri ve çocuklara yönelik cinsel istismarın en çok talep edildiği yerler arasında başı çekiyor. Bugün tarihte hiç olmadığı kadar insan köleliğe maruz kalıyor. Hatta köleliğin yasal olduğu dönemlerden bile fazla. Bu kölelerin milyonlarcası ÇOCUK!” Oysa biz “Modern Dünyalılar” kendimizi daha özgür, çocuklarımızı daha güvende sanıyoruz. Her şeyin en kötüsü eskidenmiş gibi ısmarlama bilgi ile avunmak kalbi ve hayatı buz gibi yapıyor. Belki de herkes duygularını görmezden geliyor ya da sürekli olarak başkalarından bir şeyleri saklayarak susuyor.
Çocuğa yönelik cinsel şiddete ile ilgili kaynaklara, verilere veya raporlara göz attığımızda ise çürümüşlüğün resmi karşımıza çıkıyor. Raporlar, Sound Of Freedom (Özgürlüğün Sesi) filminde olduğu gibi dudak uçuklatan cinsten etki bırakıyor. DGI İnsan Hakları ve Hukukun Üstünlüğü Genel Müdürlüğü, UNICEF Ekim 2024 Raporu ve Adalet Bakanlığı 2024 Raporlarında yüreğimizi burkan, ruhumuza acı salan verilerle karşılaşıyoruz.
Şiddet ile disiplin, cinsel istismar ve cinayetler tüm dünyada milyonlarca çocuğun peşini bırakmıyor. Sarsıcı veriler içeren UNICEF raporuna göre evlerde, okullarda ve topluluklarda kimi henüz sadece bir yaşında olan çocuklara yönelik şiddet oldukça yaygın durumda. UNICEF Ekim 2024 raporu çocuğa yönelik cinsel şiddet olaylarının ve çocuklar üzerinde çarpıcı etkiler bırakan bu olayların korkunç seviyede yaygın olduğunu gözler önüne sermektedir.
UNICEF'in 2024 yeni tahmin çalışmasına göre 18 yaşından önce tecavüze uğrayan veya cinsel tacize maruz kalan 370 milyonu aşkın kız çocuğu ve kadın bulunuyor. Diğer bir deyişle bu sayı, bugün hayatta olan her 8 kişiden 1’ine işaret ediyor. Özellikle genç kızların hedef olduğu bu saldırılar çoğu zaman çocukların hayatları boyunca unutamadığı etkilere neden oluyor. Çevrimiçi veya sözlü taciz gibi "temasa dayanmayan" cinsel şiddet türleri de kapsama dâhil edildiğinde etkilenen kız çocukları ve kadınların sayısı dünya genelinde 650 milyona yükseliyor. Yani her 5 kız çocuğu ve kadından 1’i, bu şiddet türlerinden etkileniyor.
Rapordaki bir diğer tespit ise, çoğu zaman çocuğun tanıdığı ve güvendiği biri tarafından, çocuğun sözde kendini güvende hissetmesi gereken yerlerde cinsel şiddetle karşılaşıyor olması. Göçmek zorunda kalan kız çocukları, çatışma zemininde, yozlaşmanın derinleştiği muhitlerde, siyasal ve güvenlik krizlerin olduğu bölgelerde, yani kırılgan ortamlardaki çocuklar bu tehditti daha çok yaşıyor.
Çocuğa yönelik cinsel şiddet dünyanın dört bir yanında görülebiliyor ve dolayısıyla coğrafi, ekonomik ve kültürel anlamda sınır tanımayan bir gerçek. Adalet Bakanlığı'nın Nisan 2024'te yayınladığı "Adalet İstatistikleri 2023" raporuna göre ise Türkiye’de son sekiz yılda "çocukların cinsel istismarı" suçuna ilişkin açılan dosya endeksi ise yüzde 94 arttı. Yani kötülük sınır tanımıyor. “Gücü gücüne yetene” durumu 21.yüzyılda da hükmünü sürüyor. Çocuk, kadın, doğa, insan, canlı, cansız varlık ayrımı olmadan suç enflasyonu artıyor. İnsan yetmezliklerini bir diğerinin yeterliliğini yok ederek sürdürüyor. Mutsuzluğunu başkasını mutsuz ederek meşrulaştırıyor.
Dünyayı iyileştireceksek önce çocukluğumuzu, çocuklarımızı korumak zorundayız. Çocukların istismarını gizlemeye sebep olan sosyal ve kültürel normların etkisine fırsat tanımamalıyız. Tüm çocukları doğru, kolayca ulaşılabilir, bilimsel ve yaşına uygun bilgilerle donatmalıyız. Küçük yaştan itibaren toplumsal cinsiyet eğitimleri ve buna denk düşen pedagojik desteklerle çocukların gelişimine kurumsal düzeyde imkân tanınmalıdır. Çocukları her tür şiddetten, istismara karşı korumaya yönelik yasa ve yönetmelikleri daha güçlü bir hale getirmeli. Dünyanın tüm çocukları için daha güvenli bir gelecek oluşturma uluslararası kurumların, her ülkenin ve her bireyin birincil sorumluluğudur. Çocuklarını mağdur eden bir dünya geleceğini kıymış olur, kendisine alevler yakar.
Yaşamın mutluluk dengesini bozan tüm bulanıklıklara, duygu yoksunluklarına karşı, yaşam ışığının üstünü örten tüm karanlıklara itiraz etmeliyiz. Mavi göğe göğsümüzden parıltılar katmalıyız. Toz duman edilmiş yaşam alanlarını, simsiyah niyetleri çocukların gözlerindeki fenerle aydınlatmalıyız. Evsiz olduğu için sınır tellerine takılan, kıyılara mini bedeni vuran, kafasına ateş inen, aç ve susuzluğa maruz bırakılan, renginden ve dilinden dolayı horlanan her çocuk bizim çocuğumuzdur.
“Şu pencerelerde
Sokağı seyreden çocuk
Gülsün artık…” [1]
Çocuklarımızın elleriyle özgürlük, adalet, barış dalgaları genişleyecek. Çocukların hayalleri ile kafalarımıza kapatılan demirden kapaklar açılacak…
Yararlanılan Kaynak ve Veriler:
DGI İnsan Hakları ve Hukukun Üstünlüğü Genel Müdürlüğü
UNICEF Ekim 2024 Raporu
Adalet Bakanlığı 2024 Raporu
Sound Of Freedom(Özgürlüğün Sesi) filmi
Şiir (Ahmet Erhan [1])
![Yaşam ışığını örten karanlıklara itiraz etmeliyiz!](https://gaziantepsabah.com/uploads/makaleler/default_articles_photo.jpg)