KILAVUZ KARGA

Bir süre önce Makedonya’nın baş şehri olan Üsküp’e, dostlarla birlikte seyahat etmiştik. Üsküp şehri Vardar nehrinin iki yakasında, eski şehir ve yeni şehir bu nehrin bir kuzeyinde diğeri ise güneyinde yer almaktaydı. Eski şehri gezerken kendimi Ankara’nın kalesinde hissettim. Osmanlı dönemlerini anımsatan bir yapısı vardı bu küçük dükkanların. Üniversiteden bir tarih öğrencisi tuttuk, bizleri bilgilendirsin diye. Bir araçla Kosova’ya geçtik. Zaten mesafede 70 veya 80 kilometre civarındaydı. Kosova’ya yaklaştığınızda iki dağın arasında göz alabildiğince ova görürsünüz.
Osmanlı tarihinde 1389 yılı Haziran ayında meydana gelen KOSOVA savaşı, Sultan I. Murat’ın Osmanlı ordusunun başında olarak galip gelmesiyle son bulur. Bütün bir gün savaşan iki ordu, binlerce kayıp verir. Akşam olur, ölüleri toplamayı ertesi güne bırakırlar. Sabahın ilk ışıklarında kalkanlar, ovanın büyük bir bölümünde ölülerin bulunduğunu ve bunların üzerinde de binlerce siyah kargaların olduğunu görürler. Sırpça KOS OVA, yani ‘siyah kuşlu ova’ anlamı ile bugünümüze kadar geldiğini söyledi, bizi gezdiren kılavuz. Savaş alanını dolaşan Sultan I’inci Murat, bir Sırp’lı, Miloş Obilic, tarafından savaş alanında sırtından bıçaklanarak öldürülür.
Dolaştığımız o gün de ovada yüzlerce karga vardı.
Kargalara hayranımdır. Bu hayvanların kuş beyinlerinde analitik çözüm formülleri olduğuna inanırım. Uzun müddet bir kargayı takip ettiniz mi? Yahut kargaların becerilerini konu alan video izlediniz mi? Bir tarihte, kanımca Japonya’da kaydedilmiş, karganın cevizle verdiği mücadeleyi konu alan bir kayıt izlemiştim. Hayvan bulduğu cevizi kırarak içindeki yiyeceğe erişmek için mücadele veriyor. Bu mücadelede cevizin bir bölümünü kırmakta başarı elde ediyor. O kısmını yedikten sonra kalan kısmına gagası ile vuruşu fayda vermiyor.
Karga yarım cevizi alıp bir ağaca çıkarak, etrafı inceliyor. Bir yaya geçidi ve trafik ışıklarını görüyor. Bir müddet bu yoldaki akışı seyrediyor. Daha sonra yayalara yeşil yandığında yayalar geçerken araçların lastik izlerinin üstüne cevizi bırakarak, uçup dala konuyor. Araçlar geçerken ceviz kırılıyor. Yaylara yeniden yeşil yandığında yaya geçidini kullanırken, karga da cevizinin başına konuyor. Çok hızlı bir şekilde kırılmış cevizin içlerini yedikten sonra, tekrar uçarak ağaç dalına geçiyor.
Bütün yayalar kendi işleri ile meşgul olduklarından, karganın ne yaptığına dikkat etmiyorlar. Ancak yerleştirilen bir kameranın bu olayı kayda almış olması ilgimi çekmişti.
Heybeliada’daki evimizde ceviz ağaçlarından yere düşen cevizleri kargaların almasını, ben de ilgi ile izlemiştim. Cevizi oldukça yükseğe uçup caddenin üstüne bırakarak kırılmalarını sağlamasını seyrederdim. Cevizin yola düştüğü anda, karga da hazır olurdu. Kırılan cevizi afiyetle yerken başka kargaların gelip payına ortak olmasını önlemek adına çok süratle cevizi yerdi. Her cevizi alıp götürmezdi karga. Dokunmadığı cevizleri kırdığımda içlerinin hep boş olduğunu görürdüm.
Heybeliada’da kargalar ve martılar çok sayıda idi evvelden. Çöpler zamanında toplanmaz, ayrıca hem atların çektiği faytonlar, bir tek kişi taşıyan eşekler hizmet verirdi. Yollar bol miktarda at ve eşek dışkıları ile doluydu. Genelde yedikleri her besin, sindirilmezdi. Dışkılarında mutlaka sindirilmemiş arpa veya buğday taneleri bulunurdu. Kargalar da bu dışkıları eşeleyerek içinden yenebilecek arpa ve buğday taneleri ararlardı.
Kargaların yuvalarını nereye yaptığını ben bugüne kadar görmedim. Mutlaka gören olmuştur. Hatta saksağanların da yuvasını hiç görmedim. Mutlaka bir yere yapıyorlardır, ancak bizim göremeyeceğimiz bir yere yaptıkları muhakkak.
Geçenlerde Beştepe civarından geçerken etrafa baktığımda, sayıları çok fazla olan karga sürüsü gördüğümde şaşırmıştım. Bu sayıda karganın burada ne işi var diye düşündüm. Aklıma KOSOVA geldi, güldüm. Belki dedim, civarda yiyecek bir şeyler var veya karganın ilgisini çekecek bir yiyecek etrafa saçılmış diye düşündüm.
Aslında atalarımız, birçok konuda çok güzel, veciz sözlerle topluma yön vermişler, yıllarca. Bugünlerde ekranlarda verilen haberlerin büyük bir kısmı Mahkeme, Tutuklama, Gözaltına Alma, Cezaevine Koyma gibi konuları içermekte. Her geçen gün ekonomi daha dibe doğru gitmekte, Merkez Bankası ise durumu dengelemek için, elinde avucunda ne kadar döviz rezervi varsa satıp, piyasaları sakinleştirmeye çalışmakta. Anlamsız bir hırs uğruna, bir belediye başkanını tutuklamak, ülkemize 52 milyar dolara mal oldu. Ülkemin değerlerinin şahsi menfaatler için kullanılmasını siz nasıl karşılarsınız bilmiyorum, ancak atalar ne der ‘kılavuzu karga olanın burnu boktan kurtulmaz’ diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
