İşçiyi Bırak Kutlasın

Mutlaka bu konuyu okumuşsunuzdur. 1880’li yıllarda, insan gücü yoğun kullanıldığı günlerde, çalışma şartları inanılmaz kötü olduğunu bilmekteyiz. Çalışma saatlerinin 10 saati aştığı günlerde, işçiler bu ağır koşullara isyan etmemeleri için işverenler işsizliği koz olarak kullanmışlar. Çalışan İnsanların geçimlerini sağlamak adına, para kazanmak için çalışabilme imkanları oldukça kısıtlı yıllardı. Fazla sanayi kuruluşunun bulunmadığı yıllarda değil İş güvenliği, değil iş sağlığı önemsenmediği yıllarda, ekmek parası aslanın ağzında olduğu dönemlerdi. Bu nedenle işçi iş veren tarafından çok ezilmekte idi.
1881 yılında kurulan Örgütlü Meslek ve Emek Birlikleri Federasyonu, ‘8 SAAT ÇALIŞMA’ esasına dayanan bir kuralı benimsediler. ABD’nin Chicago kentinde 40 bin tekstil işçisi, bu ağır koşullara isyan etmek için eylem yaptılar. Bu eylem kanlı bastırıldı. Bu tarihlerde iş bırakma eyleminde yine Chicago da 4 işçi, polisin açtığı ateşte yaşamlarını yitirdiler.
Bu hadiseler işçilerin hak aramasına engel olmamış, 1886 da ABD de 350 bin işçi greve çıkmış. Bütün ülkede yaşam durmuş, işçilerin gücünü, yönetenlerde kabul etmişler. İşveren ise bu gücü kırmak adına sokak çeteleri olan ‘MAFYA’ ile anlaşıp, işçilerin bu direnişlerini engellemeleri konusunda yardım talebinde bulunmuşlar.
Bu ayaklanmalarda yakalanan 8 işçi liderleri, mahkemeye idam cezası ile yargılanmaları için sevk edilmiş. Bunlardan dördü ‘Albert Persons, Adolph Fisher, George Engel ve August Spies’ idam cezasına çarptırılmışlar. 1 Mayıs 1886 tarihinde idam edilmişler.
Bir önemli gerçek şudur ki Albert Persons’a ‘Herkesin önünde özür dilersen, cezan affedilir’ diye mahkeme telkinde bulunulmuş. Ancak mahkeme tarafından istenilen bu özür dilemeye, Albert Persons tarihe geçecek bir cevap vermiş:
‘Bütün dünya biliyor suçsuz olduğumu. Eğer asılırsam cani olduğumdan değil, emekçi olduğumdan asılacağım.’
Daha sonraları 1 Mayıs işçi dayanışması olarak kutlanmakta olduğunu biliyoruz.
Ne kadar acı bir gerçek, işçi olduğundan ve hakkını aradığı için asılan bu işçiye çok üzüldüm. Avrupa da ise, böyle hukuk dışı, bir eylem olmamış ancak, işçiler Fransa’da, Almanya da ve İtalya’da iş veren ve ülke yöneticileri tarafından çok hırpalandığını biliyoruz.
İngiltere de 1 Mayıs işçi Bayramı, 1880’den beri kutlanmakta. İşçiler Londra’nın simgesi olan Trafalgar meydanında toplanıp, şenlik içinde kutlarlar. Hatta işçiler meydandaki aslanlı havuza atlayıp, coşku ile şarkılar söylerler.
Ülkemizde ise ilk işçi hareketleri, Osmanlı Döneminde, 1890’lı senelerde başladığını biliyoruz. Uzun müddet Memaliki Osmaniye’de zaman zaman işçi dayanışması olarak 1 Mayıs, ilk defa 1905 senesinde İzmir’de kutlanmış. İstanbul da ise 1910 yılında ilk defa kutlanmış. 1920 senesinde ise Osmanlı Hükümetine yapılan baskılar sonunda ‘İŞÇİ BAYRAMI’ olarak Karaköy’de kutlanmış. Burada toplanan işçiler, Karaköy’den Beyoğlu’na kadar yürümüşler. Bu yürüyüşte ‘BAĞIMSIZ TÜRKİYE’ diyen pankartların da taşındığı, bir hakikattir.
1921 senesinde 1 Mayıs İstanbul’da bütün işçilerin katılımı ile kutlanmış, Şirket-i Hayriye , Seyr-ü Sefain, Haliç İdaresi İşçileri ve Tramvay Şirketinde çalışanlar da bu bayrama katılmışlar.
1923 senesinde 1 Mayıs da çok sayıda yerli ve yabancı şirketlerin çalışanları greve çıkarken dileklerini şu konuların üzerinde teksif etmişler.
1.1 Mayıs’ın işçi bayramı olarak kabul edilmesi,
2.Serbest Sendika,
3.Hafta Sonu Tatili,
4.Grev Hakkı
Aslında 1 Mayıs bir bayram şeklinde bütün ülkelerde kutlanmasını günümüzde izlerken, ülkemizde hala bir gerginlik enstrümanı olarak bakılmasını anlamakta güçlük çekmekteyim. Hani bir bilenin sözü vardı hatırlar mısınız? ‘Yollar yürümekle aşınmaz, bırakın gençler yürüsünler’. Ne kadar da kendine güveni olan bir insandı rahmetli Demirel.
1977 senesinde İstanbul Taksim de toplanan sendika temsilcileri ve işçiler 500 bini aşkın katılımcı sayısına ulaşmıştı. DISK Genel Başkanı Kemal Türkler, toplanan işçilere bir konuşma yapmış, coşku ile karşılanmıştı. Tam bu sırada Kazancı yokuşu civarındaki toplanan halka, civar binalardan ateş açılmış, sonucunda 37 kişi hayattan kopmuştu.
Ülkemizde her 1 Mayıs günü, iktidarları bir tedirginlik sarar. Kutlamaları nerede yapmasınlar konusunu konuşurlar. Birçok senaryolar yazıp, eğer TAKSİM de yaparlarsa ERK sarsılır diye düşünürler. Eskilerin çok güzel bir sözü vardır, ‘korkunun ecele faydası yoktur,’ diye. Kendi idaresine güvenmeyen bir iktidarın yapacağı tek şey, ‘yasaklar ülkesi kurmak ‘.
1 Mayıs işçi bayramında bırakın yürüsün bu işçiler, kime zararı var. Ne kadar yoksulluk çektiklerini ifade etsinler, aldıkları ücretlerle geçinemediklerini dile getirmek istiyorlarsa, bırakın söylesinler. Bunlar gerçek değilse, neden korkuyorsunuz? Millet zaten onların sözüne inanmayacaktır.
Ancak eğer doğruları söylüyorlarsa o zaman durumdan korkmakta haklısınız diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
