Din Nedir?

YAYINLAMA: 23 Mayıs 2025 / 00.00 | GÜNCELLEME: 22 Mayıs 2025 / 15.21

İlahi kaynaktan peygamberler vasıtası ile gelen sistemin adı olan din sözcüğü sahip olduğu çoklu ve güçlü anlam nedeniyle her bilimsel disipline göre ayrı tanımı kazanmıştır.

Bilimsel disiplinler de varlığın farklı katmanlarının insan tarafından ifade dili olduğuna göre her tanım kabul edip hakikatine ermemiz umulur.

Din fizik bilimine göre kuvvet birimi güçtür. Aynı sözcükte anlam bulan dingil ve dinamo ile ölçü birimi olarak yaşamın içinde eylemsel haldedir.

Hukuka göre yasa. Her topluma göre farklılıklar gösterse de yaşamın kurallı, adaletle devamını sağlayan ana kurallardır.

Din kurumuna göre varoluşa uygun yaşam sistemi. Kendisi, çevresi ve doğa ile uyumlu, yaratıcıya uygun yaşam sürmenin navigasyonu.

Ahlaka göre inanç sistemi. Neye inanıp inanmadığı sorgulama. Bir şeye inanan veya inanmayan insan yoktur.

Tasavvufa göre tanrıya erme aracı. Her dinin içinde bir yol olarak kendi içsel yaşamlarını yasamaktalar.

Siyasete göre toplumu idare etme aracı. İnanç adanmışlık sağladığından dini otorite ile siyasi otorite amaç birliği içinde dini araç olarak kullanarak toplumlarını yonlendirebilmekteler.

Materyalist felsefenin kurucusu Marks’a göre din afyondur, çaresiz toplumların sığınağı.

Sosyolojiye göre toplumsal örgütlenmeye yönelik yasa,

Bilgisayar teknolojisine göre yazılım. Donanıma uygun yazılımla makina canlı gibi hareket eder.

Kimilerine göre de çağ dışı doğma safsata

Bana öyle geliyor ki verilen her mananın üzerinde, birey olarak doğayı ve kendimizi dinleme, tanıma, yoğun dünya uğraşından arınarak dinlenme varlığa ve birbirimize karşı saygı duyarak sevgiyle yaşama amaçlı, inanç temeli üzerine kurulmuş insanın adanmış yaşamı ile hayat bulan örgütsel yapı.

İnsan ve inanma isteği,

İnsan varoluşun en gelişmiş ürünüdür ve bu ürün varoluşsal bir bağı gerçekleştirmekte, doğasından kendini, çevresini ve varoluşu sorgulamak ve tanımakla misyonludur. Dini ifadeyle Allah kendisini tanıyıp bilmesi ve kendine kulluk yapması için yaratılmıştır. Bu eylemsellik her insanda işlevseldir. Bu bağlamda insan, düşünen ve anlam arayan bir varlıktır; bu anlam arayışı kabulleniş, hayal etme çoğu zaman da "inanma" eğilimini doğurur. İnanlarımızı eylemleyerek iman boyutuna taşıyıp emin olur, mutmain oluruz.

Neden inanmak isteriz?

İnsan varoluştaki her nesne gibi değişip dönüşen bir varlıktır. İnsan kendini madden ve manen değişken olduğunu idrak ettiğinde, ölüm olgusuyla karşılaşmasıyla ölümsüzlük arayan, neyin değişken neyin dönüşken olduğunun idrakinde olarak inancı ve deneyimini yeni kuşaklara aktararak kültürel kimlik kazanmış; bireyselliğini öldürerek bütünselliğinde hayat bulmuştur.

Bilim, insanlığın geçirdiği süreçlerdeki kalıntıları irdeleyerek tanımlamalar yapmaktadır. Ruhculuk, paganizm, şamanizm, semavi dinler, uzak doğu dinleri vb çok sayıda din olduğu tespit edilmiştir. Bu dinlerin inananları olduğu gibi örgütlü toplumlar olduğu konusunda bilgi sahibi oluyoruz. Ama eylemlemeyince yaşantımıza bir etkisi gözlenmektedir.

Din, genel olarak insanın evrende neden var olduğunu, nasıl yaşaması gerektiği, ölümden sonra ne olacağına dair bilgi verir ve yaşamın amacını salıklar. Yüce kitabımız insanlığın süreci ile ilgili bilgi verir ve Adem’den yani düşünen, varlığın ve kendi hakikatine eren, yani dehri, zamanı, kronosu öldürerek evrensel varoluşta dirilen, yani yaratıcıya eren düşünceyi esas alarak yaşanması gerektiğini, bu düşünceyi reddeden, bu amaca uygun yaşamayan kavimlerin helak olduğunu örneklerle anlatarak varoluşun sırrına ererek barış içinde yaşamamızı salıklar.

Bu salıklamalar insanın örgütlü yaşamı süresince oluşmuş örf adet gelenek gibi değer yargılarıyla kültürleşip kurumsallaşmıştır. Yahudilik Hıristiyanlık ve Müslümanlık dinleri bu düşüncenin kurumsallaşmış halleri olarak değerlendirilmektedir.

Diğer dinleri de içine katarak dinlerin amacının insanın doğa, toplum ve kendisiyle barışık, emin olarak yaşamasını amaçladığı anlaşılmaktadır. Ancak insan eylemsel bir varlık olduğundan hiçbir kural ile zapt olmuyor, kendi kuralına kendi uymayarak yaşamı devam etmektedir.

İnanama ve din eylemselliği bireyin kendine ve doğaya olan saygı sevgi, fedakarlık ve feragatla ölçülen ve insandan insana değişen soyut kavramlardır.

Biz gerek din adamı gerek birey olarak bedensel çağlarımız olan çocukluk, gençlik ve olgunluk çağlarımızı, değişim ve dönüşümümüzü yaşamadan toplumdaki donmuş bilgileri alarak aklı baypas edip inancımızı tatmin edip kıssadan köşe dönme amacıyla yaşadığımız için amaçlanan hedefe ulaşmadan inançta kalıyoruz. Bazılarımız da sorgulama aracımız olan aklımızı reddetme yönünde kullanarak reddetmeyi öne alarak yokluğa, hiçliğe düşüyoruz. Halbuki akıl, tutmamız gereken değil, yürütmemiz gereken bir araç din ise yürüyüp ermemiz gereken bir yoldur.

O nedenle kutsal kitabımızda “Allah indinde din islamdır” denilerek dinlerin hepsinden amacın barışık yaşamamız gerektiği “tanrı ile aranızda aracılar koymayın” denilerek de o gerçeğe kendimizin ermemiz gerektiği “La ilahe illa hu” diyerek aracıları ortadan kaldırıp içimizdeki inanana, sorgulayana ermemiz ve ona tabi olmamız istenmektedir.

Din Nedir?
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *