BUGÜN DÜNYA HUKUK GÜNÜ

10 Temmuz 1967 tarihinde Cenevre'de üçüncüsü toplanan “Hukuk Yoluyla Dünya Barışı Konferansı”nda 10 Temmuz’un “Dünya Hukuk Günü” olarak ilan edilmesine karar verilmiş. O yüzden de 1967 yılından bu yana, 10 Temmuz, tüm dünya ülkelerinde, “Dünya Hukuk Günü” olarak kutlanıyor. Bizde bugünün bir kutlama mı yoksa bir anma günü mü olması gerektiği konusunda kuşkularım var. Söz gelimi kuşkum olduğunu söylüyorum, aslında sorunun cevabından ne yazık ki eminim. Adaletin evrensel değerlerini, hukukun üstünlüğünü ve birey haklarının korunmasını vurgulamak için kutlanan bu özel gün, bizde artık bir “anma” tadında. Bu konuda birçok cümlemiz “Eskiden” diye başlıyor. Oysa hukuk, toplumların düzen içinde yaşamasını sağlayan en temel yapı taşlarından biri. Adil, bağımsız ve tarafsız bir hukuk sistemi olmadan demokrasi de özgürlükler de sosyal barış da sürdürülebilir değil. Bunu hepimiz yaşıyor ve görüyoruz.
Hukuk, yalnızca suçları cezalandırmak için kullanılan bir yöntem değil, asıl görevi bireyleri korumak, hakları güvence altına almak ve devlet gücünü kontrol etmek. Ülkede hukuk varsa, haklarımızı arayabiliyoruz, kendimizi savunabiliyoruz. Hukuk varsa devletin tüm organları şeffaf ve hesap verir hale geliyor. Hukuk, güçlülerin değil, haklıların kurtarıcısı oluyor. Sağlam temelleri olan bir hukuk sisteminde, toplum kendini güvende hissediyor. Adalet duygusu ekonomi ve barışı da çok olumlu etkiliyor. Yaşadığımız günlerde özellikle cezasızlık algısıyla birçok kendini bilmez, palaları, bıçakları, silahları çekip ülkeyi kovboy filmlerindeki Teksas’a çeviriyor.
Kısacası hukuk hem bireyin hem toplumun sigortası.
Cumhuriyetin kuruluşundan yakın zamana kadar, ülkemizde çok köklü bir hukuk geleneği vardı. Laiklik, hukukun üstünlüğü ve modern hukuk kurumları, herkesi mutlu edecek doğrulukta bir hukuk sistemiyle yönetilmemizi sağlıyordu. Ne yazık ki son yıllarda hukuk devleti ilkesine yönelik ciddi eleştiriler var.
Yargının bağımsızlığı, adil yargılanma hakkı, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, “Kişinin suçluluğu ispat edilene kadar masum olduğu kabul edilir” ilkesi gibi temel hukuk normlarında yaşanan gerilemeler hem yurtiçinde hem de uluslararası alanda ülkeyi tartışılır hale getirdi. Eskiden herkes eşitti, şimdi “Bazıları daha eşit”. Siyasi baskılar, keyfi tutuklamalar, uzun yargılamalar ve yargının siyasallaşması gibi sorunlar, Türkiye’de hukuk güvenliği algısını çok olumsuz etkiledi.
Bu ara çok sık “Berlin’de hakimler var” öyküsünü hatırlayıp ülkem adına hayıflanıyorum. Öykü şöyle:
18. Yüzyıl’da, Prusya Kralı Büyük Friedrich, Berlin yakınlarındaki Sanssouci Sarayı’nın yanına büyük bir av köşkü yaptırmak istemiş. Ama arazinin ortasında küçücük bir değirmen varmış. Kral, bu değirmenin, yoksul birine ait olduğunu öğrenince, onu yıkıp yerine istediği büyüklükteki av köşkünü yapmaya karar vermiş. Değirmenciye para teklif etmiş, değirmenci kabul etmemiş. Değirmenin dedesinden babasına, babasından kendisine kaldığını, kendisinin de oğluna bırakacağını defalarca bıkmadan usanmadan anlatmış. Çok yüklü son teklifi de değirmenci reddedince kral hiddetlenmiş.
“Sen kiminle konuştuğunun farkında mısın? Ben kralım, istediğimi yaparım” demiş. Bunun üzerine değirmenci, tarihe geçen şu ünlü cümleyi kurmuş:
“Evet, ama Berlin’de hâkimler var!”
O yoksul değirmenci ülkesinin hukukunun, onun yasal haklarını tarafsızca savunacağını biliyormuş, çünkü o ülkede bağımsız yargı varmış. Kıssadan hisse yazmayacağım, çünkü yazımı okuyanların tamamı ne demek istediğimi harfiyen anladı.
Hukukun üstünlüğünün yerini güçlünün keyfi hukukuna bırakmasına izin vermemek hepimizin sorumluluğu. Son derece yozlaşmış ve siyasallaşmış tek adam sistemine rağmen, Türkiye’de hukuk mücadelesi veren çok sayıda hukukçu, akademisyen, sivil toplum kuruluşu ve aydın var. Anayasal haklara sahip çıkan, hukukun üstünlüğünü savunan bu güç sayesinde, “Hukuk devleti” ideali yeniden yeşertilecek, eski gücüne kavuşacak, biliyorum, inanıyorum.
Bu durumda biz bugünü bir farkındalık ve hatırlatma günü olarak değerlendirelim. Türkiye’nin geleceği, adaletin yeniden en gerçek güç kabul edileceği, hukukun hakikaten üstün olduğu bir sistemle mümkün olacak.
“Berlin’de hakimler var” zamansız bir mesajını, bizim de sonsuzluğa kadar inanarak ve yaşayarak ülkemiz için söylemeyi çok istiyorum. Herkes için adil, şeffaf ve bağımsız bir hukuk düzeni dileğiyle…
