HEP BİRLİKTE KASSANDRA SENDROMU YAŞIYORUZ

YAYINLAMA: 13 Kasım 2025 / 00.00 | GÜNCELLEME: 12 Kasım 2025 / 14.04

Yılmaz Özdil geçen haftaki köşesinde Kassandra sendromunu ele almış. Şu anda yaşadığımız kabusu çok güzel anlattığı için ben de konuyu köşeme taşımak istedim.

Sizlere önce Kassandra’nın hikayesini anlatayım: Antik Yunan mitolojisine göre Kassandra, Truva kralı Priamos’un kızıdır ve çok güzeldir. Tanrı Apollon ona aşık olur ve onu ödüllendirmek ister. Kassandra’ya ömür boyu kehanet yeteneği armağan eder. Kassandra her şeyi önceden görebilecek ve ona göre önlem alabilecektir. Kassandra Apollon’un aşkına karşılık vermez. Çok hiddetlenen Apollon onu acımasızca lanetler. “Doğruyu göreceksin, ama kimse sana inanmayacak.” der.

Müziğin, sanatların, Güneş'in, ateşin ve şiirin tanrısı Apollon’un gazabına uğrayan güzeller güzeli Kassandra’nın artık tüm olacaklardan haberi vardır, ancak kimseleri gerçeklere inandıramaz. Truva efsanesinin unutulmaz karakterlerinden biri olan Kassandra hem bir kahin hem de trajedinin sembolüdür. Bu lanet, Truva’nın düşüşüne kadar süren bir acının da habercisidir.

Kassandra, Truva Atı’nın şehre alınmaması gerektiğini haykırır; kendini paralarcasına sesini duyurmaya çalışır ama ne babası ne kardeşleri, ne de halk onu dinler. Şehir yanarken, Kassandra’nın sözleri tarihe bir uyarı olarak kazınır: “Gerçeği görmek yetmez, duyurmak da gerekir.”

“Kassandra Sendromu” kavramı, bugün mitolojik anlamının ötesine geçerek, toplumsal bir metafora dönüştü. Bu terim, gerçeği gören, uyarıda bulunan ama ciddiye alınmayan bireyleri ya da grupları anlatıyor. Mitolojiden günümüze aramızda çokça Kassandra var. Bilim insanları, aktivistler, gazeteciler, çevreciler, kadın hakları savunucuları… Hepsi bir şekilde yaşadığımız dünyanın Kassandraları. Ne var ki, özellikle sorgulamayı sevmeyen, akıl yürütmeyi bilmeyen toplumlar, çoğu zaman rahatsız edici gerçeklerle yüzleşmek istemiyor. Bir felaketin, kriz ya da yozlaşmanın yaklaştığını görenlerse, çoğu zaman “abartmakla”, “karamsar olmakla” ya da “düzeni bozmakla” suçlanıyor. İnsanlar konfor olanları dışına çıkmak zorunda kaldıkları hiçbir gerçeği görmek istemiyorlar. Oysa Kassandra’nın laneti tam da burada hatırlanmalı: Gerçeği söyleyenin sesi, çoğunluğun rahatına dokunduğu anda susturulur. Bugün Kassandra Sendromu’nu toplumsal düzeyde her yerde görebiliyoruz.

İklim krizi uyarılarını yıllardır dile getiren bilim insanlarının sesleri, çıkar hesapları arasında kayboluyor. Kadın cinayetleri, “bir anlık öfke” olarak geçiştiriliyor. Gençlerin, işsizlik ve umutsuzluk çığlıkları “abartı” olarak görülüyor. Toplumsal sorunları dile getirenler, “negatif”, “sorun çıkaran” ya da “fazla duyarlı” olarak etiketleniyor. Bu tablo bize gösteriyor ki “Kassandra Sendromu” sadece bireysel bir psikolojik durum değil, toplumların inkâr mekanizmasının bir aynası.

Bir toplum, tehlikeyi görmek istemediğinde, gerçeği dile getirenleri dışlıyor. O tehlike, artık görmezden gelinemeyecek kadar büyüdüğünde rahatını bozmak istemeyenlerin sebep oldukları o kocaman ateşin alevleri Kassandraları da yutuyor. Kassandra’nın laneti, aslında bir uyarı: Eğer kulaklarımızı gerçeğe kapatırsak, mitolojik Truva’nın kaderini yaşar, yer ile yeksan oluruz. Bugün Kassandra’yı dinlemek; bilim insanlarını, aktivistleri, sanatçıları, gençleri, pazardaki emekliyi, çağ dışı ücretlerle geçinemeyen emekçiyi ve susturulan sesleri dinlemek demek.

Değişim, çoğu zaman önce bir uyarıyla başlıyor. Kehanet gibi gelen bir ışığın aydınlattığı yolda hataları görebilirsek, farkındalık çağrısına kulak verirsek zararın bir yerinden dönebiliyoruz. Görenleri dinlemeyi, duyanları susturmamayı öğrenmek zorundayız. Çünkü gerçek, çoğu zaman en çok susturulan. Kassandra Sendromu’nu çözmek, yalnızca bir psikolojik kavramı değil, bir kültürel refleksi de değiştirmekle mümkün. Bazen bir toplumun kurtuluşu, bir kişinin “doğruyu gördüm” diyebilme cesaretinde saklı. Konfor alanlarımızdan çıkıp doğruyu fark ettiğimizi söyleme cesaretini göstereceğimiz günlerin artık gelmesi umuduyla…

 

HEP BİRLİKTE KASSANDRA SENDROMU YAŞIYORUZ
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *