KEVGİR
Halk arasında bazı kelimeler vardır yöreye aittir. Karadeniz’de söylenen bir söz Akdeniz için bir mana ifade etmemektedir. Bir örnek vermek gerekirse, Antalya’da bir kahvaltı yerine gidip ‘Ben bir kaygana istiyorum’ derseniz, garson yüzünüze öyle bakar. Kaygana Karadeniz’e has bir tabaktır. Antalya’da böyle bir kahvaltı tabağı yoktur. İyi bir kaygana yemek isterseniz Karadeniz’in doğusuna doğru gitmeniz gerekir. Hani Sinop’ta bir Karadeniz şehri ama, burada kayganayı, Trabzon veya Rize gibi lezzetli yapmaları beklenemez. Sinop’ta yapılan güzel bir çörek vardır, adı NOKUL’dur. NOKUL’un içi kimi zaman kıymalı olur, kimi NOKUL’un içinde ise çeşitli kuruyemiş ve bilhassa kuru üzüm vardır.
Antep’te sabah kahvaltıda bazı pastanelerde KATMER servis edilir. Katmer de yufkadan yapılır ama yufka incecik açılır, bir mermer tezgahta çektirilerek açılır ve içine kaymak konur. Ancak bu kaymak bizim bildiğimiz kaymak değildir. Sütün içine buğday nişastası koyup kaynatırlar. İyice kaynayınca kaymak kıvamına gelir. İşte bu kaymak katmerin içine konur ve katlanır. Daha sonra kızgın yağda çevirip, tabağın üstüne alırlar. Kimi yerde üstüne veya içine fıstık ve üstüne biraz toz şeker koyup servis ederler.
İç Anadolu’da kahvaltı kültürü başkadır. Hatta bazı yiyeceğin ismi bile değişiktir. Kayseri ve civarında halk arasında ‘Pürçüklü’ denildiği zaman bir sebze gelir insanların aklına. Havuç demezler yörede, Pürçüklü derler bizim bildiğimiz havuca. Sabah kahvaltıları da çok ağırdır Kayseri’nin. Hani bir kahvaltı sonrası akşama kadar insan acıkmaz. Çünkü sofrada yok yoktur. Kayseri’de sabah kahvaltıda sofrada ÇEMEN de bulunur. Ekmeğin üstüne tereyağı ve çemen sürüp yerler.
Bunların hepsi değişik kültürün birer mirasıdır Anadolu’da. Bu toprak, başka kültürlerde, ASİA MİNOR adı ile anılır. Ön Asya da diyebiliriz, bizim ANADOLU diye adlandırdığımız vatanımızın adına. Medeniyet tarihine bakınız, 10 bin yılı aşkın medeniyet tarihi bu topraklarda başlamış. Orta Asya’dan göç eden kavimler bile bu topraklara geldiklerinde, buraya yerleşmek için çok çalışmışlar. Toprağı işlemişler, hayvan yetiştirmişler, bu topraklara sahip çıkmışlar.
Anadolu birçok nedenle önemli toprak parçası. Bakınız senede iki ayrı zamanda Afrika’dan kalkan toz bulutlarının hava akımları ile Anadolu’ya gelip yağmurla birlikte toprağa düşmesi, bu toprakları verimli hale getirmekte. Anadolu toprakları bu nedenle kıymetli. Toprağın üstü kadar altında da hazine yatmaktadır.
Ülkemizin birçok yerinde çok fazla maden bulunmakta. Kömürü de katarsak maden listesine Bakır, Demir, Altın, BOR, Krom, Kükürt, Manganez ve diğer bir çok maden bu toprakların servetidir. Hatta ‘RARE EARTH’ denilen Nadir Toprak Elementlerinin çokça bulunduğu bir ülkedir Anadolu. Cam, seramik sanayi, metalürji sanayi, lazer üretimi, mıknatıs üretimi, petrol katalizörü ve ileri teknoloji cihazlarında yaygın kullanılan elementlerdir bunlar. Lantanit, Skandiyum, İtriyum, Seryum, Sezyum, gibi elementler birçok sanayinin anahtar girdisidir.
Bu elementlerin en büyük rezervinin Çin’de olduğu bilinir. Amerika Birleşik Devletleri bu madenleri Çin’den temin ederken, Çin’in dış ticaret politikasının değişmesi nedeniyle, Amerika Başkanı TRUMP’ın, alternatif kaynak arayışı içine girmesi nedeniyle Türkiye’ye göz kırpması, doğal olarak kabul edilebilir. Ancak bu çok güzel fırsatı iyi değerlendirmemiz gerekmekte olduğuna inanmaktayım. Nedeni çok basit, F-35 savaş uçağı yapımındaki Türkiye’nin katkısının çok önemli olduğunu dikkate almayan bir idarenin, AKKUYU Nükleer Santral için Rusya’ya AKDENİZ’de bir DENİZ ÜSSÜ tahsis ederek, S-400 gibi ne olduğu belli olmayan rampalı füzeleri, Sarayın korunması için mi satın alındı, diye insanın aklına bir soru gelmekte. Hem NATO üyesi olacaksın hem S-400 sistemi kullanacaksın, size mantıklı geliyor mu?
Hani S-400’ler nerede durmakta, bilen bile yok. S-400 için CUMHUR’un ‘Nerede durması gerekiyorsa orada durmakta’ diye verdiği bilgiyi anlamakta güçlük çekmekteyiz. Ancak ülkemizin içi-dışı KEVGİR’e dönmüş, nerede durmasının pek önemi yok. Son birkaç günde ülkemizin üzerinde kimseye görünmeden dolaşan insansız hava araçları, yakıtları bittiği için düşmekte. Bir tanesinin ise vurularak düşürülmüş olduğunu öğreniyoruz. Ülkemizin üstünün çelik kubbeyle korunduğunu söyleyen insanların, sözlerine inanmamız için bir neden olması gerekir.
Hadi ülkemin yeraltı zenginliklerini koruyamadınız, bari üstümüzü korusanız, onlarca radar istasyonu var, bir o kadar da uçağımız var, hatta uçan 4 adet AWACS uçağı erken uyarı sistemi var, ancak bunlara hükmedecek bir idareye sahip miyiz, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.

