31 gazeteci, 8 dağıtımcı 2016’ya hapiste girdi. Ekim-Aralık döneminde 15 gazeteci, 2 medya grubu veya organına saldırıldı; 3 Suriyeli gazeteci öldürüldü. Cumhurbaşkanına hakaretten 42’si gazeteci 93 ...
Özellikle son beş yıldır üç ayda bir yayımladığımız medya gözlem raporlarını başlıklandırmada sıkıntı yaşıyoruz. "Daha kötüleşiyor", "daha daha kötüleşiyor" dışında başlık atmak imkaansız gibi. Bu kez size bıraktık.
Üç Suriyeli haberci öldürüldü; geçen yıl 22 olan tutuklu gazeteci sayısı 31’e çıktı; Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret (TCK 299 ve 125/3) veya kişilik haklarına saldırı iddiasıyla 42’si gazeteci 93 kişiye işlem yapıldı; bunlardan altı gazeteci ve bir siyasetçi toplam 6 yıl ve 24 gün hapse (11 ay 20 günü ertelemeli) mahkum edildi.
26 gazetecinin Terörle Mücadele Kanunu (TMK) uyarınca 337 yıl 6 ay hapisle, 58’inin de “örgüt yöneticiliği,” örgüt üyeliği” veya “örgüte yardım” suçlamasıyla 877 yıl 6 ay hapisle yargıladığını gösteriyor. Ayrıca, dört gazeteci, “silahlı isyana teşvik” veya “darbe teşebbüsü” suçlamasıyla toplam iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 40 yıl hapis istemiyle yargılanıyor. 2 gazeteci de, “örgüt üyeliği” ve “casusluk” iddiasıyla müebbet hapis ve 20 yıl hapis istemiyle soruşturma geçiriyor.
Barış sürecinden iyide uzaklaşılmasıyla birlikte mahkemeler, Kürt medyasından üç gazeteciyi 6 yıl 3 ay 22 gün hapis ve 24 bin TL para cezasına mahkum etti.
Medya Gözlem’den başlıklar
Hükümet, 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerde yitirdiği çoğunluğa 1 Kasım Genel Seçimler sonucunda yeniden kavuşmasıyla birlikte medyaya yönelik baskıları yoğunlaştırdı; Cemaatine yakın televizyon kanallarını dijital platformlardan çıkarıp, yayınını ele geçirdi; Cumhuriyet gazetesi yayın yönetmeni Can Dündar ve Ankara temsilcisi Erdem Gül'ü tutuklattı.
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı, Sulh Ceza Hakimlikleri ve İç Güvenlik Kanunu ile iyice güçlenen iktidar 2015'in Ekim-Kasım-Aralık aylarında gazetecilere karşı baskıları yoğunlaştırdı; medya temsilcilerini "casusluk", "darbecilik", "teröristlik" ile yaftaladı.
Hükümet, iç barışın çok yönlü zedelendiği, Suriye/Ortadoğu diplomasisinde geriye düşüldüğü bir dönemde, üç yıllık Avrupa Birliği sessizliğini bozduysa da inandırıcı olamadı. Uluslararası ve ulusal birçok gazetecilik örgütü, Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklanmasını kınamakla birlikte AB'yi Türkiye ilişkilerinde, medya özgürlüğünün Suriyeli sığınmacılar meselesi göre ikinci plana atmaması konusunda uyardı.
Türkiye hükümeti uluslararası ve ulusal birçok gazetecilik örgütünün toplu tepkilerine neden olurken, eleştirel her politik duruştan medya temsilcileri de Silivri Cezaevi önüne "Umut Nöbeti" tuttu. Buna karşın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendisi, Dündar'ın tutuklanması talimatı ve medyaya karşı yoğun "hakaret" davalarıyla reform ruhuna zarar verdi.
BİA Medya Gözlem Raporu’nda “öldürülen gazeteciler”, “hapisteki gazeteciler”, “saldırı, tehdit ve engellemeler”, “soruşturmalar, açılan-süren davalar, kararlar”, “hakaret, kişilik hakları ve tazminat davaları”, “yasaklamalar, kapatmalar, toplatmalar”, “Anayasa Mahkemesi”, “AİHM”, “RTÜK” ve “YSK” bölümleri yer alıyor.
Üç ay boyunca gazeteciler hakkında TCK ile TMK birlikte uygulanmak suretiyle yargılamalar sürdü. Yargılamalarda gazeteci ve dağıtımcı / medya çalışanlarına yönelik gazetecilik yoluyla “silahlı örgüt üyesi olmak”, “örgüte yardım etmek” veya “örgüt kurmak, sevk ve idare etmek” suçlamaları devam etti.
Özellikle son beş yıldır üç ayda bir yayımladığımız medya gözlem raporlarını başlıklandırmada sıkıntı yaşıyoruz. "Daha kötüleşiyor", "daha daha kötüleşiyor" dışında başlık atmak imkaansız gibi. Bu kez size bıraktık.
Üç Suriyeli haberci öldürüldü; geçen yıl 22 olan tutuklu gazeteci sayısı 31’e çıktı; Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret (TCK 299 ve 125/3) veya kişilik haklarına saldırı iddiasıyla 42’si gazeteci 93 kişiye işlem yapıldı; bunlardan altı gazeteci ve bir siyasetçi toplam 6 yıl ve 24 gün hapse (11 ay 20 günü ertelemeli) mahkum edildi.
26 gazetecinin Terörle Mücadele Kanunu (TMK) uyarınca 337 yıl 6 ay hapisle, 58’inin de “örgüt yöneticiliği,” örgüt üyeliği” veya “örgüte yardım” suçlamasıyla 877 yıl 6 ay hapisle yargıladığını gösteriyor. Ayrıca, dört gazeteci, “silahlı isyana teşvik” veya “darbe teşebbüsü” suçlamasıyla toplam iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 40 yıl hapis istemiyle yargılanıyor. 2 gazeteci de, “örgüt üyeliği” ve “casusluk” iddiasıyla müebbet hapis ve 20 yıl hapis istemiyle soruşturma geçiriyor.
Barış sürecinden iyide uzaklaşılmasıyla birlikte mahkemeler, Kürt medyasından üç gazeteciyi 6 yıl 3 ay 22 gün hapis ve 24 bin TL para cezasına mahkum etti.
Medya Gözlem’den başlıklar
Hükümet, 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerde yitirdiği çoğunluğa 1 Kasım Genel Seçimler sonucunda yeniden kavuşmasıyla birlikte medyaya yönelik baskıları yoğunlaştırdı; Cemaatine yakın televizyon kanallarını dijital platformlardan çıkarıp, yayınını ele geçirdi; Cumhuriyet gazetesi yayın yönetmeni Can Dündar ve Ankara temsilcisi Erdem Gül'ü tutuklattı.
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı, Sulh Ceza Hakimlikleri ve İç Güvenlik Kanunu ile iyice güçlenen iktidar 2015'in Ekim-Kasım-Aralık aylarında gazetecilere karşı baskıları yoğunlaştırdı; medya temsilcilerini "casusluk", "darbecilik", "teröristlik" ile yaftaladı.
Hükümet, iç barışın çok yönlü zedelendiği, Suriye/Ortadoğu diplomasisinde geriye düşüldüğü bir dönemde, üç yıllık Avrupa Birliği sessizliğini bozduysa da inandırıcı olamadı. Uluslararası ve ulusal birçok gazetecilik örgütü, Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklanmasını kınamakla birlikte AB'yi Türkiye ilişkilerinde, medya özgürlüğünün Suriyeli sığınmacılar meselesi göre ikinci plana atmaması konusunda uyardı.
Türkiye hükümeti uluslararası ve ulusal birçok gazetecilik örgütünün toplu tepkilerine neden olurken, eleştirel her politik duruştan medya temsilcileri de Silivri Cezaevi önüne "Umut Nöbeti" tuttu. Buna karşın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendisi, Dündar'ın tutuklanması talimatı ve medyaya karşı yoğun "hakaret" davalarıyla reform ruhuna zarar verdi.
BİA Medya Gözlem Raporu’nda “öldürülen gazeteciler”, “hapisteki gazeteciler”, “saldırı, tehdit ve engellemeler”, “soruşturmalar, açılan-süren davalar, kararlar”, “hakaret, kişilik hakları ve tazminat davaları”, “yasaklamalar, kapatmalar, toplatmalar”, “Anayasa Mahkemesi”, “AİHM”, “RTÜK” ve “YSK” bölümleri yer alıyor.
Üç ay boyunca gazeteciler hakkında TCK ile TMK birlikte uygulanmak suretiyle yargılamalar sürdü. Yargılamalarda gazeteci ve dağıtımcı / medya çalışanlarına yönelik gazetecilik yoluyla “silahlı örgüt üyesi olmak”, “örgüte yardım etmek” veya “örgüt kurmak, sevk ve idare etmek” suçlamaları devam etti.