Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, Türkiye'nin ekonomik göstergelerinin olumlu olduğunu belirte-rek, "Sağlıklı bir ekonomiye sahibiz. Kriz ortamı falan yoktur. Herkes işine gücüne baksın" dedi.
Tüzmen'in, gazetecilerin ülke ekonomisine ilişkin sorularını yanıtlarken, ekonomiye ilişkin olarak şu anda herhangi bir kriz açıklaması yapılmasının bir espri olarak kabul edilmesi gerektiğini söylemesi şaşkınlıkla karşılandı. Dış ticaret açığının azaltılması gerekir Tüzmen, Büyükşehir Belediyesi tarafından İsmetpaşa Mahallesi'nde yaptırılan Pazar Yeri ve Et Hali Kompleksi'ni törenle hizmete açtı. Türkiye'nin şu andaki ekonomik göstergelerinin büyümenin sürdüğünü gözler önüne serdiğine dikkat çeken Tüzmen, şöyle konuştu: "Dış ticaretimiz çok büyük olduğu için artık gayri safi milli hasılamızın yarısını dış ticaretten geldiğini düşündüğümüz zaman sağlıklı bir ekonomiye sahip olduğumuz görülür. Ama, dış ticaret açığının azaltılması gerekir. Azaltılabilir, bunun çaresi var. Bu çare ihracatımızı artırmak. Ne zaman ihracatımız ithalatımıza yakın bir noktaya gelir, o zaman biz bu sıkıntıları yaşamayız. Özetle kriz ortamı falan yoktur. Herkes işine gücüne baksın."
160 Milyar dolar dış ticaret hacmi var
Türkiye'nin eski dönemlerle karşılaştırma yapıldığı zaman ekonomik alanda çok iyi durumda olduğunun daha iyi görüleceğine işaret eden Bakan Tüzmen, şu bilgileri verdi: "Türk ekonomisini, ihracat hamlelerinin yapıldığı 1981 yılı ile karşılaştıralım. Bu yıl, Türkiye'de çok önemli ihracat hamlelerinin yapıldığı önemli bir dönemdi. İhracat 4.9 milyar dolar, ithalat ise yaklaşık 9 milyar dolardı. 4 milyar dolar dış ticaret açığımız vardı. İhracatın ithalatı karşılama oranı ise yüzde 51 idi. Biliyorsunuz o dönemlerde çok başarılı bir ekonomi idaresi oldu. Oysa bugün Türkiye'nin 160 milyar dolar dış ticaret hacmi var. İhracatımız 63 milyar dolar, ithalatımız ise 96-97 milyar dolar. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 65'lerde. Tabii ki dış ticaret açığımız var bunu azaltmamız mümkün. Bunun çaresi ihracatımızı daha da arttırabilmektir." Bakan Tüzmen, gümrükleri modernize etmek için çok yoğun bir çalışma içinde olduklarını anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye'nin gümrükleri o eski gümrükler değil. Gümrüklerimiz artık 160 milyar dolarlık ticaretin gerçekleştirildiği yerler haline geldi. Kolay değil. Gümrükleri, yasa dışı ticaretin en zor, yasal ticaretin en kolay şekilde yapılabileceği yerler haline getiriyoruz. Gümrüklerde yüzde 99.5 oranında tam otomasyona geçmiş durumdayız. Modernizasyon çalışmalarımızı da sürdürüyoruz. Modernizasyon çalışmaları sonucunda gümrüklerde kaçak yakalama oranımız geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 40 arttı. Önceki yıl da bir önceki yıla göre kaçak yakalama oranımız yüzde 100 artmıştı. Yani gümrüklerde personelin görev yeri değişikliği de dahil olmak üzere her türlü düzenlemeyi yapıyoruz."
Gümrüklerde gerekli düzenleme yapılıyor
Tüzmen, gazetecilerin Gümrük ve Muhafaza Başmüdürü Selahattin Aldemir'e dün bir memuru tarafından "görev yeri değişikliği" gerekçesiyle düzenlenen silahlı saldırı olayına ilişkin sorusu üzerine, "Gümrüklerde, personel düzenlemeleri de dahil olmak üzere gerekli görülen her türlü düzenleme yapılıyor. Başmüdürümüz yetkisini kullanarak personelin görev yeri değişikliği konusunda tasarrufta bulunmuştur. Olay adli makamlara yan- sımıştır, gerekenler yargı tarafından yapılacaktır" dedi.
Üst kata taşınabilmek teknoloji ile olur
"Bize artık sürdürülebilir ihracat lazım bunun birinci şartı yüksek teknoloji üretebilir hale gelmek" diyen Tüzmen Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Ekinci'yi ziyaret etti. İnşaat Mühendisliği Konferans Salonu'nda düzenlenen "Üniversite Sanayi İşbirliği TEKMER ve Teknokent" konulu toplantıya katılan Tüzmen, burada yaptığı konuşmada, bir ülkenin gerçek anlamda ayağa kalkabilmesi ve kendini daha üst platformlara taşıyabilmesi için teknoloji üretmesi, teknoloji kullanması ve teknolojik ürünler ihraç etmesi gerektiğini söyledi. Sanayide verimliliğin artırılmasının, bilgi teknolojilerinin olabildiğince fazla yararlanılmasıyla mümkün olduğunu vurgulayan Tüzmen, konuşmasını şöyle sürdürdü: "İhracatta rekorlar kırarak sağladığımız artışın sürdürülebilir olması gerekir. Bize artık sürdürülebilir ihracat lazım. Bunun birinci şartı da yüksek teknoloji üretebilir hale gelmektir. Bunun için sanayi yapımız var, buluş sahibi ustalarımız var. Buluş sahibi ustalarımızın üniversitelerle iş- birliğini artırıp yeni atılımlar, yeni açılımlar gerçekleştirmeliyiz."
Cumartesi ve pazar günleri çalışmıyoruz
Tüzmen, çok sayıda bilim parkı ve teknoloji merkezi görme ve gezme olanağı bulduğunu ifade ederek, ülkelerin sanayileşmeden elde ettikleri faydayı yüksek teknoloji ürünleri üreterek ve satarak en üst noktaya taşıdıklarını bildirdi. Türkiye'nin 63 milyar dolarlık ihracat yapmasına karşılık, yüksek teknoloji ürünleri ihracatının toplam ihracat içindeki payının yüzde 14 olduğuna dikkati çeken Tüzmen, bu oranın artırılması gerektiğini kaydetti. Bugün sanayide en ileri durumda bulunan ülkelerin, bu konuma milletçe çok çalışarak ulaştıklarını anlatan Tüzmen, sözlerini şöyle sürdürdü: "Uluslararası rekabet gücümüzü artırabilmemiz için özellikle 2. Dünya Savaşı sonrasında Japonya'nın ve Almanya'nın yaptığı çalışmayı biz de yapabilmeliyiz. Onlar haftada 114 saat çalıştılar. Oysa biz bugün 38 saatlik çalışma süresini tartışıyoruz. Cumartesi ve pazar günleri çalışmıyoruz. Oysa cumartesi ve pazar günleri de yürekten, severek ve isteyerek çalışabilmeliyiz. İleri ülkelerle aramızdaki açığı başka türlü kapatmanın yolu yoktur."
Sanayici ve ihracatçılar üniversitelerle iyi ilişkiler içinde olmalı
Tüzmen, global rekabet koşullarında yalnızca ucuz emek ve ucuz girdi ile bir noktaya kadar yol alınabildiğini ifade ederek, "Ekonomimizi bilimle ve teknolojiyle güçlendirerek rekabet gücümüzü artıracağız" dedi. "Kısa vadeli yaklaşımlar yerini uzun vadeli plan ve projelere bırakmadıkça hareketimizi kısır döngünün dışına taşıyamayız" diyen Tüzmen, değişen koşullar karşısında Türkiye ekonomisinin, bilgiye dayandırılmasının, küresel ölçekte rekabetçi bir yapıya kavuşturulmasının zorunlu olduğunu belirtti. Tüzmen, Türkiye ekonomisinin küresel ölçekte rekabetçi bir yapıya kavuşmasının, sanayici ve ihracatçıların üniversitelerle çok iyi ilişkiler içinde olmalarını gerektirdiğini sözlerine ekledi.