ANASAYFA arrow right 20 Yıl Önce

İrticai kadrolaşma tedirginlik yaratıyor

İrticai kadrolaşma tedirginlik yaratıyor
YAYINLAMA: 08 Aralık 2024 / 18.16
GÜNCELLEME: 08 Aralık 2024 / 18.16

Siyasi parti ve sendika temsilcileri, AKP döneminde irticai kadrolaşmanın doruğa tırmandığını, üniversitelere giremeyen türbanın hastanelere ve sağlık ocaklarına girdiğini vurgularken, işsizlik ve yoksulluk sorunu yaşanan ülkede iktidarın laiklik konusunda ülkeyi sürekli gererek asıl sorunları unutturmaya çalıştığı ifade edildi.

Kimin hangi kurallara uyacağı

Anayasa ile belirlenmiştir

DİSK Başkanı Nihat Bencan, son günlerde irtica konusunda yaşanan tartışmaları değerlendirirken, Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin'in görüşlerine kesinlikle katıldığını vurgulayarak, "Ülkenin sorunu başörtüsü ve irtica imiş gibi değerlendirilmek ve Türkiye'nin gündemi değiştirilmek isteniyor. Bu ülkede, laik, demokratik cumhuriyet ülkesinde, insanların hangi kurallara göre yaşanacağı halkın çoğunluğu tarafından kabul edilmiş Anayasa ile belirlenmiştir. Ülke nüfusunun yüzde 98'inin kabul ettiği bu Anayasa ile ülkemizin laik, demokratik bir ülke olduğu kabul edilmiştir. Anayasa maddesi değiştirilemeyeceği gibi, herkesin yasaların koymuş olduğu kurallara uyması gerekir" dedi.

Ülke iyi yönetilmiyor

"Elbette sokaktan geçen vatandaşın başının örtülü olup olmaması kimseyi ilgilendirmez, herkes o konuda özgürdür" diyen Bencan sözlerini şöyle sürdürdü: "Ama devletin işleyişi içerisinde bir takım şeylerin hizaya girmesinin de doğru olduğuna inanıyorum. Benim en büyük rahatsızlığım türban ve irtica olayı ile ülkenin gündeminin değiştirilmek ve ülkede yaşanan bir takım sıkıntıların başka yöne çekilmek istenmesidir. Ülkemiz iyi yönetilmiyor, açlık, işsizlik had safhada. Kapkaççılık ve hırsızlık alabildiğine artmış. Bu sorunlara eğilinmesi gerekirken, iktidarın gündemi farklı konulara çekilmesinin yanlış olduğunu düşünüyorum" şeklinde konuştu.

 Laik bir ülke olduğumuz gösterecek

tavır ve hareketler sergilenmelidir

Siyasi kadrolaşmanın, insanların siyaseten farklı değerlendirilmesini akla getirdiğini söyleyen Bencan, bunun insan haklarına aykırı bir yaklaşım olduğunu söyledi. Bencan, "İnsanların siyasi düşüncelerinden dolayı farklı değerlendirilmemesi ve devletin siyasi kadrolaşma gibi böyle bir yaklaşımda olmaması gerekir. Eğer bu yapılıyorsa ki ben yapıldığına inanıyorum, doğru bir siyaset anlayışı değildir. Devletin görevi her insanı eşit bir şekilde değerlendirmektir" dedi.

O insan sağcıdır, solcudur diğer insan dincidir veya değildir, o A'dır, bu B'dir diye insanlar ayrışmaya kalkışılırsa, ülkede ne istikrar olur, ne barış olur ne de daha iyi günleri hayal etmek mümkün olur. En kısa zamanda hükümet bu konuda net tavrını açıklamalı böyle bir yaklaşım içinde olmadığını belirtmeli ve uygulamada bunu göstermelidir diye düşünüyorum. Türban olayında da farklı insanları tabi ki özgür iradesini engellemek doğru değildir. Ama Anayasamızın laiklik ilkesini tehlikeye sokacak bir boyut içerisine giriliyorsa, hele hele bu devlet kadroları içerisinde yaşanıyorsa, laik ve demokratik bir ülke olduğumuzu gösterecek tavır ve hareketlerin sergilenmesi gerektiğine inanıyor ve söylüyorum" dedi.

Geçmişte suç işleyenler

bugün devlet kadrolarında

AK Parti'nin iktidara gelmesinden sonra özellikle Milli Eğitim Bakanlığı'nda kadrolaşma hareketi görüldüğünü, söyleyen ÖDP İl Başkanı Güzel Çalgan da kadrolaşma hareketinin pervasızca sürdürüldüğünü, hükümetin önüne çıkan bazı engellerde geri adım atılıyor gibi görünüyorsa da kararlı bir şekilde bir irticai faaliyetlerini ve bu temelde kadrolaşmasını kararlı bir şekilde sürdürdüğünü kaydederken, "Kadrolaşma hareketinde geçmişte suç işleyen irticai suç işleyen bir çok insanların bugün devlet kadrolarında, özellikle stratejik noktalarda görev yaptığını biliyorum. Tabi bence bu uzun süreli bir planın sonucudur. Kadrolaşma konusunda hiçbir hükümet AK Parti kadar pervasız hareket etmemiştir. Ne yazık ki buna karşı ciddi bir muhalefet oluşturulmuş değildir" dedi.

Benim tanıdığım yüzlerce idareci imam hatip kökenli

Çalgan, ÖDP olarak AKP'nin kadrolaşma olayı karşısında hesap sorulmasını istediklerini, irticacıların devlet kadrolarına yerleşmesinin 12 Eylül'de başlayan ve AK Parti döneminde doruğa ulaşan bir hareket olduğunu belirtirken, "Bir yerlere atanabilmek için, bugün imam hatiplere karşı olan pek çok kişi, referans olarak imam hatip veya ilahiyat fakültesi mezun olmayı kabul ediyor. Benim tanıdığım yüzlerce idareci imam hatip kökenli idi. Bugün de kaymakamından savcısına, emniyet müdüründen maliyecisine kadar devlet kurumlarındaki birçok kişi bu kökenden gelmektedir. Kuran kurslarında yalnızca Kuran öğretilmiyor, öğrencilerin beyni yıkanıyor. Dinsel vakıflarda bu iş yoğun bir şekilde sürdürülüyor" diye açıklama yaptı.

Üniversitelere sokulmayan

başörtü hastanelere ve sağlık

ocaklarına girmiş durumda

Eğitimin çağdaşlaştırılması ve demokratikleştirilmesi gerektiğine dikkat çeken Güzel Çalgan, "Üniversitelerde başörtüsünü yasaklarsınız, ama gidin bugün bakın Devlet Hastaneleri'ne ve Sağlık Ocakları'na yüzlerce devlet memurunun başı kapalı olarak görev yaptığını görürsünüz. Belediye otobüsüne binin ilkokul veya lise öğrencilerinin başının kapalı olduğunu görürsünüz. Bu bilinçli bir harekettir. Bunu önlemenin yolu çağdaş, laik bir eğitimden geçiyor. Eğitimi çağdaşlaştıracaksınız ve demokratikleştireceksiniz. İnsanları laikliğin önemine inandırmak gerek. Yoksa yasaklarla bu ülkenin laikliğinin koruyabileceğini düşünmüyoruz. İrticai olarak, gerici olarak yetiştir, ama yok kardeş bunu yapamazsın de. Öyle yetiştiriyorsan sonuç budur. Bugün yaşanan sorunlar, uygulanan yanlış politikaların bir sonucudur. Bu ülkede önce solu yok ettiniz, sonra çağdaş anlamda laik beyinleri yok ettiniz" diye konuştu.

Bir imam rahatlıkla Atatürk ve

laiklik aleyhine konuşabiliyor

İddia ediyorum İmam Hatip Liseleri'nden mezun olan Kuran kurslarında okuyan insanların yüzde 95'i net olarak irticai faaliyetlerle ilişkilidir" diyen Çalgan sözlerini şöyle sürdürdü: "İllegal temelde değil, yani bir imam görev yaparken Atatürk'ün aleyhinde çok rahat konuşabiliyor. Çağdaş hukuk devleti aleyhine çok rahat bir şekilde konuşabiliyor. Bunların suçlanması, eleştirilmesi mümkün olmuyor. Niçin mümkün olmuyor? Din kutsaldır, din adamına bir şey söylediğinde aynı zamanda dine de söylemiş oluyorsun ve bunun soncunda linç olayı gelir. Ülke bu hareketlerden kurtulmak istiyorsa yönetimini ve eğitimini laik bir şekilde yönlendirecektir. Diyanet İşleri Başkanlığı kaldıracak camilere yatırım yapmayacak bunları cemaatlere bırakacak ve devlette bunun kontrolünü sağlayacaktır. Çağdaş, laik ve bilinçli kafalarla laiklik gerçekleşir. Baş örtüsü insan hakları ihlali deniliyor ama paralı eğitimde insan hakkı ihlali olmuyor mu? Kaydını yenileyemeyen öğrencinin okuma hakkı elinden alınıyor" dedi.

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *