Gizli işsizliğin korkunç boyutları gerçek olarak ortaya konmalı. Yeniliğe, gelişmeye açık dinamik gençlik potansiyelini değerlendirelim.
Gençlik yılında, gençler için, genç olan ya da olmayan herkes bir şeyler söyledi, yazdı çizdi. Çözümden çok içinde bulunduktan durum irdelendi.
Ama bu yazılanlar, çizilenlerde gördüğümüz kadarıyla üniversite gençliğinin sorunları üzerinde duruldu. Yarının yöneticileri olarak tek onları gördüklerinden mi nedir? Yalnız onların sorunlarıydı karşımıza çıkan. Belki de kamuoyunda sorunlarını en iyi anlatabilen kesim olduklarından. Aslında bu doğudur ve yadsınamaz.
Bu kesimin dışındaki gençler ise kamuoyunda yalnız çatlak bir sesti. Bizim ise farklı her tür yapıdaki gençlerin sorunlarını yansıtmak amaçlarımızdan biridir.
Bugün gençlerin üzerinde çeşitli baskıların olduğu gerçek. Gördüğümüz kadarıyla gençler ekonomik, kültürel, cinsel bir yığın sorun altında eziliyorlar. Bir yandan toplumsal, diğer yandan kendi içlerinde bir çözülmezlikle karşı karşıyalar. Ve gençlere hiçbir çıkış yolu gösterilmiyor. Ruhi bozukluklarla karşı karşıya bulunan gençler ne yapacağını bilmez duruma düşüyor. Kahve köşelerinde oyun oynayanlardan, boş gezenlere, hırsızlık, soygun, anarşik olaylara karışanlara, punkçular, uyuşturucu kullananlara kadar pek çok rahatsız gençlerin oluşmasına neden oluyor.
Tabii bu yalnız gençliğin sorunu değil. Toplumumuzun sorunudur. Bugün Türkiye nüfusunun 3 te 2 sini gençler oluşturduğu halde, genç potansiyelden yararlanılmıyor. Hemen hemen her gün karşılaştığımız işsizlikle kucak kucağa hayatla savaş içindeler. Üniversite kapılarındaki yığılmayla her yıl iki üç yüz bin öğrencinin işsizler kervanına katılarak daha da çoğaldığı gözleniyor. İstatistiki rakamlara göre işsiz sayısının 3,5 milyon dolayında olduğu, fakat gayrı resmi bilgilere göre 6 milyonu geçtiği söylenmekte. Gizli işsizliği de bu rakamlara eklersek. işsizliğin hangi boyutta olduğu daha iyi anlaşılır. Bunların hepsi genç ve dinamik insanlar. Gençler birtakım açmazlar içerisine girerek önce kendine, sonra topluma huzursuzluk kaynağı olup çıkıyorlar.
Konuşan ya da konuşturulan gençler, yalnız sorunlarını anlatmıyorlar. Eğer seslerine kulak verilirse, sorunlarına çözümü de beraber getiriyorlar. Bilindiği gibi 15-25 yaş sınırıyla gençlik yaşı belirlendi. Konuştuğumuz 15-20 yaş arasındaki gençlik genellikle hayata pembe gözlüklerle bakıyorlar. Bu yaşadıkları çağın gereği herhalde. Gençliğin yeni bir beyin, toplumsal değişmelerde en çok söz sahibi olduklarının bilincinde olanlar da var.