Üniversite adaylarını tercih heyecanının sardığını belirten Ataş, “Üniversite sınavına harcanan emeğin anlam kazanabilmesi için tercih sürecinin de en az hazırlık sürecindeki kadar disiplinle ve kararlılıkla geçirilmesi, doğru tercih yapmanın temel adımları arasındadır” dedi.
Adaylara tercih yaparken acele etmemelerini tavsiye eden Ataş, “Tercihin teknik yanı, öğrencinin nereye yerleşeceğini, nerede öğrenim göreceğini ve sonraki yaşantısını doğrudan etkileyeceği için, adaylar bu süreçte asla aceleci davranmamalı, aksine araştırmalarını derinleştirmelidir. Her aday, kendisi için akademik, mesleki, toplumsal bakımdan en doğru rotayı çizebilmek için mutlaka araştırıcı olmalı, bilimsel ve somut ölçütleri dikkate almalıdır” diye konuştu.
Üniversite sınavlarına hazırlık sürecinin, planlama ve uygulama aşamaları olan bir öğrenme etkinliği olduğunu söyleyen Ataş, “Sınavlara hazırlık kadar önemli bir konu da üniversite ve bölüm tercihidir. Adaylar, tercihte bulunurken farklı dinamiklerle hareket ediyor. Kendileri için ‘iş garantisi bulunan ve ekonomik getirisi yüksek olacak’ bölümlere yerleşmeyi amaçlıyor. Bunun yanında üniversite ve bölüm tercihi, bilimsel, bütünlüklü bir yaklaşımla ele alınması gereken bir konu olarak öne çıkıyor. Adaylar öncelikle kendi yatkınlıklarını, becerilerini, ilgilerini ve yönelimlerini göz önünde bulundurarak gerçekçi adımlar atmalıdır. Sözgelimi, geçmiş akademik başarı ve adayın deneyimleri tercihlere kaynaklık etmelidir” ifadelerini kullandı.
Üniversite seçmenin önemine vurgu yapan Aydın Ataş, “Üniversitenin kurumsal yapısı, ulusal ve uluslararası saygınlığı, öğretim üyelerinin çeşitliliği ve nitelikleri, günün koşullarına uygunluğu, öğrenim programlarının çeşitliliği, dil olanakları, uluslararası bağlantıları, yerleşkesi, konumu, mezunlarının nerelerde bulunduğu gibi ölçütler mutlaka belirleyici olur. Bir üniversitenin niteliğini ortaya koyan ölçütler de yine sınanabilir ve somut biçimde ele alınabilir. Öğrenci başına düşen öğretim üyesi sayısı, öğretim üyelerinin akademik kariyerleri, yayın çeşitliliği, proje çeşitliliği, laboratuvar ve diğer ekipman olanakları, sportif, sanatsal etkinliklere ayrılan alanlar, barınma olanakları, staj seçenekleri, çift ana dal ya da yan dal programlarının erişilebilirliği önemli başlıkları oluşturur. Yani, üniversite seçmek, bir yaşam biçimi seçmek gibidir aslında. Bu nedenle kişilerin hayata vuracakları damgada üniversitenin yeri belirleyici önemdedir. Dolayısıyla ‘hangi bölüm’ sorusundan önce ‘hangi üniversite’ sorusunu yanıtlamak daha gerçekçi bir yaklaşım olacaktır” dedi.
Geleceği düşünerek meslek seçmek gerektiğini belirten Ataş, “Kişi kendine her bakımdan en uygun bölümün hangisi olduğuna da kolay kolay karar veremez. Bölümler de yine bilimsel, gerçekçi bakış açılarıyla belirlenmelidir. Nasıl ki üniversiteler için somut ölçütlerden söz ediyorsak bölümler için de benzer durumlar geçerlidir. Özellikle pandemi sürecinde hızla değişen ve dönüşen dünyamızda mesleklerin de bu dönüşümle uyumlu biçimde gelişmesi kaçınılmazdır. Geleceğin dünyasına hazırlanan gençler, bugünün yaklaşımlarıyla değil, geleceğin bakış açılarıyla tercihte bulunurlarsa günü yakalamak için doğru adım atmış olacaklardır. ‘Gelecek bizden ne bekliyor?’ sorusu, yanıtlanmadan tercih yapmak, bir şeylerin eksik kalmasına yol açacaktır” diye konuştu.
Tercih döneminde adayların Türkiye’deki 200’ün üzerindeki üniversiteye yerleşebilmek için adeta birbirleriyle yarışacağını aktaran Ataş, “Tercih yaparken eğer üniversitelere ve bölümlere karar verme aşamasına gelinmişse orada teknik konular belirleyici olacaktır. Artan-azalan kontenjanlar, ilgili bölümün son yıllardaki başarı sıralarının eğrisi, burs seçeneklerindeki değişiklikler, yeni açılan üniversitelerin ve bölümlerin etkisi, ekonomik süreçler nedeniyle devlet ve vakıf üniversitelerinin süreçten nasıl etkilendiği konuları dikkate alınmalıdır. Öğrenciler listelerinde en fazla 24 tercihe yer verebilecek. Listeler hazırlanırken olabildiğince geniş aralıklarda tercih yapmak son derece önemlidir” ifadelerini kullandı.