Türkiye Freedom House’un 2015 Basın Özgürlüğü raporunda geçen yıla göre üç puan daha az alarak Malezya ve Pakistan ile birlikte 199 ülke arasında 142’nci oldu. 0 puanın iyi, 100 puanın kötü sayıldığı sıralamada Türkiye geçen yıl 62 puan almış, 134’üncü sırada yer almıştı. Türkiye'nin 8 sıra düşürüldüğü raporda PKK’lılar için “Kürt İsyancı” tanımlaması kullanıldı.
Raporda son sırada (199) Kuzey Kore yer aldı. İlk sırada Norveç’in (10 puan) yer aldığı sıralamada ise diğer İskandinav ve Kuzey Avrupa ülkeleri de yüksek puanlar aldı paylaştı. Türkiye’nin son beş yılda en fazla düşüş gösteren ülkelerden biri olduğu kaydedildi.
FH raporunun Türkiye bölümünden bazı satırlar şöyle:
“Türkiye’nin puanları:
Statü: Özgür Değil
Yasal Ortam: 24/30
Siyasi Ortam: 27:40
Ekonomik Ortam 14/30
Toplam Puan: 65/100
-Türkiye'de birkaç yıldır gerileme göstermekte olan basın özgürlüğünü etkileyen koşullar, 2014 yılında da kötüleşmeye devam etti. Hükümet, hem devlet kurumlarının internet sitelerine erişimi engelleme hem de Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) izleme yetkilerini genişleten yeni kanunları yürürlüğe soktu. Yolsuzluk ve milli güvenlik ile ilgili konulardaki haberlere mahkeme kararları ile getirilen kısıtlamalar dolayısıyla, gazeteciler daha önce örneği görülmemiş yasal engellemelerle karşı karşıya kaldılar. Yetkililer, ayrıca gazetecilere ve medya kuruluşlarına karşı ceza kanunu, hakaret suçlarına ilişkin kanunları ve anti-terör kanununu agresif bir şekilde kullanmaya devam ettiler.
-Ağustos ayında Cumhurbaşkanlığına seçilen önceki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dahil, üst düzey politikacıların gazetecilere karşı sözlü saldırılarını, sıklıkla hedef gösterilen gazetecilere yönelik sosyal medya kanalıyla yapılan tacizler ve hatta ölüm tehditleri izledi. Aynı zamanda, hükümet siyasi açıdan hassas konulardaki haberleri etkilemek amacıyla medya sahiplerine karşı sahip olduğu mali ve diğer tür kozları kullanmaya devam etti. Aralarında tanınmış köşe yazarlarının da bulunduğu düzinelerce gazeteci yıl içinde bu tür baskılar sonucunda işlerini kaybettiler ve işlerini kaybetmeyenlerse giderek artan otosansür ve medya kutuplaşması iklimi içinde çalışmaya devam ettiler.
-Yasal Ortam
-Basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğüne ilişkin anayasal güvencelere uygulamada sadece kısmen saygı gösterilmektedir. Fiilen savcılara ve hakimlere normal gazetecilik faaliyetlerinin cezalandırılması için takdir yetkisi veren Ceza Kanunu, Ceza Usülü Kanunu ile oldukça sert ve kapsamlı bir şekilde kaleme alınmış olan anti-terör kanunundaki (Terörle Mücadele Kanunu) maddeler bu anayasal güvenceleri baltalamaktadır.
2014 yılı Ağustos ayında, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen öncesindeki bir kampanya mitingi konuşması esnasında, Erdoğan Economist muhabiri Amberin Zaman'ı "utanmaz militan" diyerek kınamış ve ona "haddini bilmesini" söylemiştir. Zaman bunu takip eden aylarda sosyal medya kanalıyla yöneltilen şiddet tehditleri altında kalmıştır.
-2014 yılında yürülüğe giren yeni kanunlar ve kanun değişiklikleri basın özgürlüğünü önemli ölçüde aşındırmıştır. Kamuoyunda genellikle Türkiye İnternet Kanunu olarak bilinen 5651 Sayılı Kanunda Şubat ayında yapılan değişikliklerle, Telekominikasyon İletişim Başkanlığının (TİB) internet sitelerine erişimin engellenmesini talep etme yetkisi genişletilerek; özel hayatın gizliliğine ilişkin oldukça muğlak ifadelerle tanımlanmış gerekçeler üzerinden, mahkeme kararı gerekmeksizin internet sitesi kapatabilmesine imkan verilmiştir.
-Nisan ayında Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda kabul edilen değişiklikle MİT'e, mahkeme kararı gerekmeksizin her tür kişisel bilgiye ulaşmak da dahil, çok daha geniş yetkiler tanımıştır. Bu değişiklikle ayrıca görevlerinin ifası esnasında hak ihlalinde bulunan MİT çalışanlarına ceza muafiyeti sağlanmış ve MİT hakkında bilgi elde etmek ve bu bilgiler hakkında haber yapmak bir suç halin getirilmiştir. Medya çalışanları, sızdırılan istihbari bilgileri yayınlamaları durumunda, dokuz yıla kadar hapis cezası ile karşı karşıya kalabileceklerdir.
-2004 yılında yürürlüğe giren Basın Kanunu ile kanunun ihlali halindeki hapis cezalarının yerini para cezaları almıştır, fakat Ceza Kanunundaki ve başka diğer kısıtlayıcı kanunlardaki hükümler son yıllarda onlarca gazeteci ve yazarın cezaevine girmesine yol açmıştır. Gazetecileri Koruma Komitesine (Committee to Protect Journalists - CPJ) göre, 1 Aralık 2014 tarihi itibariyle cezaevindeki gazeteci sayısı yedidir. Bağımsız Türk basın ajansı Bianet tarafından elde edilen sayılar ise bunun üzerindedir ve 2014 sonu itibariyle 22 gazeteci ve 10 yayıncının cezaevinde olduğunu göstermektedir; bunların büyük bölümü Ceza Kanunu veya Terörle Mücadele Kanunu uyarınca yasadışı bir örgütle bağlantılı olmakla suçlanan Kürtlerdir.
-Hakaret cezai nitelik taşıyan bir suç olmaya devam etmektedir ve sıklıkla para veya hapis cezalarına yol açmaktadır. Bianet'in hazırladığı bir rapora göre, 2014 yılında 10 gazeteci hakaret, dini değerleri aşağılama ve düşmanlığı tahrik suçlamasıyla ceza almıştır.
-Erdoğan Mayıs ayında, bir önceki ay yayınlanan bir makalesinde kendisini itibarsızlaştırdığı gerekçesiyle, Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı Can Dündar'a dava açmıştır. Taraf gazetesi köşe yazarı Mehmet Baransu, yetkililere yönelik eleştirileri sonrasında, Ağustos ayında hakaret gerekçesiyle gözaltına alınmıştır. Bir sonraki gün serbest bırakılmasına rağmen, Baransu, Milli Güvenlik Kurulunun 2004 tarihli bir toplantısına ilişkin gizli belgeleri yayınlama iddiası ile alakalı başka bir davadan uzun süreli hapis cezası alma olasılığıyla karşı karşıyadır.
-“Türk milletinin aşağılanması" durumunda altı aydan iki yıla kadar hapis cezasını öngören Ceza Kanunun 301. maddesi, 1915 yılında Ermenilere soykırım uygulandığını ifade eden, Kıbrıs'ın bölünmesini tartışan veya güvenlik güçlerini eleştiren gazetecileri cezalandırmak amacıyla kullanılabilmektedir.
-Ceza Kanunun 314. maddesindeki geniş terörizm ve silahlı örgüt üyeliği tanımı, gazetecilere, özellikle de Kürtlere ve sol siyasetle ilişkili olanlara karşı kullanılmaya devam edilmektedir. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) tarafından oluşturulan ve Haziran 2014'de yayınlanan istatistiklere göre, o tarihte Türkiye'de hapiste bulunan 22 gazetecinin büyük bölümü 314. maddeden yargılanmaktadır veya bu maddeden suçlu bulunmuştur. 314. maddeden hapiste veya gözaltında olanların birçoğu asgari yedi buçuk senelik hapis cezalarıyla karşı karşıya kalmaktadır.
-Bu eleştirilere karşılık olarak ve hükümetin Kürt isyancılarla yürütülen müzakereleri yeniden başlatma çabaları nedeniyle, Nisan 2013'te Dördüncü Yargı Paketi Meclis'te kabul etmiştir. Paket genel olarak ifade özgürlüğüne ilişkin uluslararası insan hakları standartları açısından yeterli görülmemektedir.
-Sürgünde yaşayan din adamı Fethullah Gülen'in destekçilerine karşı sürmekte olan soruşturmaların bir parçası olarak, 2014 yılında medya kuruluşları baskına uğramış ve gazeteciler gözaltına alınmıştır. 14 Aralık'ta güvenlik güçleri Zaman gazetesi gibi Gülen hareketi ile bağlantılı olduğundan şüphelenilen kuruluşlara karşı ülke çapında baskınlar düzenlemişlerdir. Zaman gazetesinin genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı da dahil olmak üzere, bazı medya çalışanları ve gazeteciler devlet gücünü ele geçirmek amacıyla "silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek" suçlamasıyla gözaltına alınmıştır. Dumanlı ile gözaltındakilerin büyük bölümü daha sonra yargılanmak üzere serbest bırakılırken, Samanyolu Yayın Grubunun başkanı Hidayet Karaca senenin sonundan beri tutuklu bulunmaktadır.
-Kasım 2013'te üç gazeteci anti-terörizm kanununca yasaklanan Marksist-Leninist Komünist Partinin (MLKP) üst düzey üyesi olma suçlamasıyla müebbet hapisle cezalandırılmışlardır. Bu gazetecilerden biri Özgür Radyonun kurucusu Füsun Erdoğan'dır. Üç gazeteci 2006 yılında gözaltına alınmış ve tutuklanmışlar, ancak Mayıs 2014'de Beşinci Yargı Reformu ile tutukluluk sürelerine ilişkin yasal sınırların düşürülmesiyle tahliye edilmişlerdir. Dava hala temyiz aşamasında olduğundan, söz konusu cezalar henüz kesinleşmemiştir.
-Kanunlardaki cezai önlemlerin yanı sıra, yürütmenin sistematik siyasi baskıları 2014 yılında Erdoğan hükümetine dair eleştirel haberler yapan gazeteciler ve medya çalışanlarının işlerinden çıkarılmalarına neden olmuştur. Bianet'e göre, sıklıkla hükümetin devlet güdümündeki yayın organları veya özel sektörde faaliyet gösteren yayın kuruluşlarının sahipleri üzerinde uyguladığı baskı nedeniyle, yıl içinde 339 gazeteci, köşe yazarı ve medya çalışanı işten çıkarılmış veya istifaya zorlanmıştır.
-Özellikle 2013 ve 2014 yıllarında basına sızan belgeler ve telefon dinlemeleri, hükümetin kendisine sadık bir medya yaratmak yönündeki çabalarının kapsamını gözler önüne sermiştir. Basına sızan, Erdoğan'ın bazı gazeteciler, medya yöneticileri ve sahipleri ile yaptığı ve kendisinin tasvip etmediği haberler hakkında emirler verdiği veya uyarılarda bulunduğu duyulan görüşmeler taraflarca inkar edilmemiştir. Sızan belge ve dinlemeler bazı şirketlerin yöneticilerinin hükümet düzeyindeki yetkililerce karlı devlet ihaleleri karşılığında büyük medya kuruluşlarını satın almaları için sermayelerini bir havuza toplamaya zorlandıklarını da ortaya çıkarmıştır.
-Devletin yayın kurumu olan Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) ile yarı resmi haber ajansı olan Anadolu Ajansı 2014 yılında hükümetin üzerlerindeki daha da sıkı kontrolünü tecrübe ederlerken, bazı özel televizyon kuruluşları doğrudan siyasi baskılar nedeniyle otosansür uygulamışlardır.
-5651 Sayılı Kanun yetkili kurumlara Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e hakaret eden veya başka kriterlerin yanı sıra, "intiharı, çocukların cinsel istismarını, uyuşturucu kullanımını, müstehcenliği veya fuhuşu" teşvik eden içerikleri yayınlayan internet sitelerine erişimi engellenme izni vermektedir. Ayrıca başta dosya paylaşımı ve çevrim içi yayın yapanlar olmak üzere, fikri mülkiyet haklarını ihlal eden, Türkiye'nin güneydoğusu ve Kürt meselesi hakkında haberler yapan veya kişilerin itibarını zedeleyen internet siteleri de engellenebilmektedir. Türkiye'de engellenen internet sitesi sayısı 60 binin üzerindedir ve alınan bilgilere göre TİB 2014 yılı boyunca 22.645 internet sitesine erişimi mahkeme kararı olmaksızın kapatmıştır.
-Ekonomik Ortam
-Resmi verilere göre, Türkiye'de 180 ulusal gazete dahil, faaliyet gösteren yaklaşık 3.100 gazete bulunmaktadır. Bununla birlikte, bunların sadece yüzde 15'i günlük olarak yayınlanmaktadır ve çok büyük bir bölümü küçük bir ölçekte dağıtılmaktadır. Bağımsız yerli ve yabancı basılı medya, hükümete ve hükümet politikalarına dair eleştirileri de içeren farklı bakış açılarını gündeme getirebilse de Türkçe basılı yayınların içeriğininin büyük bölümü salt haberlerden çok köşe yazıları ve yorum yazılarından oluşmaktadır.
2013 yılında tahmini olarak nüfusun yüzde 46'sı internete erişebilmektedir. Verilere göre Türkiye'de 30 binden fazla internet kafesi bulunmaktadır ve bunlar faaliyet göstermek için yerel hükümetlerden izin belgesi almak zorundadır.” ANKA
Raporda son sırada (199) Kuzey Kore yer aldı. İlk sırada Norveç’in (10 puan) yer aldığı sıralamada ise diğer İskandinav ve Kuzey Avrupa ülkeleri de yüksek puanlar aldı paylaştı. Türkiye’nin son beş yılda en fazla düşüş gösteren ülkelerden biri olduğu kaydedildi.
FH raporunun Türkiye bölümünden bazı satırlar şöyle:
“Türkiye’nin puanları:
Statü: Özgür Değil
Yasal Ortam: 24/30
Siyasi Ortam: 27:40
Ekonomik Ortam 14/30
Toplam Puan: 65/100
-Türkiye'de birkaç yıldır gerileme göstermekte olan basın özgürlüğünü etkileyen koşullar, 2014 yılında da kötüleşmeye devam etti. Hükümet, hem devlet kurumlarının internet sitelerine erişimi engelleme hem de Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) izleme yetkilerini genişleten yeni kanunları yürürlüğe soktu. Yolsuzluk ve milli güvenlik ile ilgili konulardaki haberlere mahkeme kararları ile getirilen kısıtlamalar dolayısıyla, gazeteciler daha önce örneği görülmemiş yasal engellemelerle karşı karşıya kaldılar. Yetkililer, ayrıca gazetecilere ve medya kuruluşlarına karşı ceza kanunu, hakaret suçlarına ilişkin kanunları ve anti-terör kanununu agresif bir şekilde kullanmaya devam ettiler.
-Ağustos ayında Cumhurbaşkanlığına seçilen önceki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dahil, üst düzey politikacıların gazetecilere karşı sözlü saldırılarını, sıklıkla hedef gösterilen gazetecilere yönelik sosyal medya kanalıyla yapılan tacizler ve hatta ölüm tehditleri izledi. Aynı zamanda, hükümet siyasi açıdan hassas konulardaki haberleri etkilemek amacıyla medya sahiplerine karşı sahip olduğu mali ve diğer tür kozları kullanmaya devam etti. Aralarında tanınmış köşe yazarlarının da bulunduğu düzinelerce gazeteci yıl içinde bu tür baskılar sonucunda işlerini kaybettiler ve işlerini kaybetmeyenlerse giderek artan otosansür ve medya kutuplaşması iklimi içinde çalışmaya devam ettiler.
-Yasal Ortam
-Basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğüne ilişkin anayasal güvencelere uygulamada sadece kısmen saygı gösterilmektedir. Fiilen savcılara ve hakimlere normal gazetecilik faaliyetlerinin cezalandırılması için takdir yetkisi veren Ceza Kanunu, Ceza Usülü Kanunu ile oldukça sert ve kapsamlı bir şekilde kaleme alınmış olan anti-terör kanunundaki (Terörle Mücadele Kanunu) maddeler bu anayasal güvenceleri baltalamaktadır.
2014 yılı Ağustos ayında, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen öncesindeki bir kampanya mitingi konuşması esnasında, Erdoğan Economist muhabiri Amberin Zaman'ı "utanmaz militan" diyerek kınamış ve ona "haddini bilmesini" söylemiştir. Zaman bunu takip eden aylarda sosyal medya kanalıyla yöneltilen şiddet tehditleri altında kalmıştır.
-2014 yılında yürülüğe giren yeni kanunlar ve kanun değişiklikleri basın özgürlüğünü önemli ölçüde aşındırmıştır. Kamuoyunda genellikle Türkiye İnternet Kanunu olarak bilinen 5651 Sayılı Kanunda Şubat ayında yapılan değişikliklerle, Telekominikasyon İletişim Başkanlığının (TİB) internet sitelerine erişimin engellenmesini talep etme yetkisi genişletilerek; özel hayatın gizliliğine ilişkin oldukça muğlak ifadelerle tanımlanmış gerekçeler üzerinden, mahkeme kararı gerekmeksizin internet sitesi kapatabilmesine imkan verilmiştir.
-Nisan ayında Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda kabul edilen değişiklikle MİT'e, mahkeme kararı gerekmeksizin her tür kişisel bilgiye ulaşmak da dahil, çok daha geniş yetkiler tanımıştır. Bu değişiklikle ayrıca görevlerinin ifası esnasında hak ihlalinde bulunan MİT çalışanlarına ceza muafiyeti sağlanmış ve MİT hakkında bilgi elde etmek ve bu bilgiler hakkında haber yapmak bir suç halin getirilmiştir. Medya çalışanları, sızdırılan istihbari bilgileri yayınlamaları durumunda, dokuz yıla kadar hapis cezası ile karşı karşıya kalabileceklerdir.
-2004 yılında yürürlüğe giren Basın Kanunu ile kanunun ihlali halindeki hapis cezalarının yerini para cezaları almıştır, fakat Ceza Kanunundaki ve başka diğer kısıtlayıcı kanunlardaki hükümler son yıllarda onlarca gazeteci ve yazarın cezaevine girmesine yol açmıştır. Gazetecileri Koruma Komitesine (Committee to Protect Journalists - CPJ) göre, 1 Aralık 2014 tarihi itibariyle cezaevindeki gazeteci sayısı yedidir. Bağımsız Türk basın ajansı Bianet tarafından elde edilen sayılar ise bunun üzerindedir ve 2014 sonu itibariyle 22 gazeteci ve 10 yayıncının cezaevinde olduğunu göstermektedir; bunların büyük bölümü Ceza Kanunu veya Terörle Mücadele Kanunu uyarınca yasadışı bir örgütle bağlantılı olmakla suçlanan Kürtlerdir.
-Hakaret cezai nitelik taşıyan bir suç olmaya devam etmektedir ve sıklıkla para veya hapis cezalarına yol açmaktadır. Bianet'in hazırladığı bir rapora göre, 2014 yılında 10 gazeteci hakaret, dini değerleri aşağılama ve düşmanlığı tahrik suçlamasıyla ceza almıştır.
-Erdoğan Mayıs ayında, bir önceki ay yayınlanan bir makalesinde kendisini itibarsızlaştırdığı gerekçesiyle, Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı Can Dündar'a dava açmıştır. Taraf gazetesi köşe yazarı Mehmet Baransu, yetkililere yönelik eleştirileri sonrasında, Ağustos ayında hakaret gerekçesiyle gözaltına alınmıştır. Bir sonraki gün serbest bırakılmasına rağmen, Baransu, Milli Güvenlik Kurulunun 2004 tarihli bir toplantısına ilişkin gizli belgeleri yayınlama iddiası ile alakalı başka bir davadan uzun süreli hapis cezası alma olasılığıyla karşı karşıyadır.
-“Türk milletinin aşağılanması" durumunda altı aydan iki yıla kadar hapis cezasını öngören Ceza Kanunun 301. maddesi, 1915 yılında Ermenilere soykırım uygulandığını ifade eden, Kıbrıs'ın bölünmesini tartışan veya güvenlik güçlerini eleştiren gazetecileri cezalandırmak amacıyla kullanılabilmektedir.
-Ceza Kanunun 314. maddesindeki geniş terörizm ve silahlı örgüt üyeliği tanımı, gazetecilere, özellikle de Kürtlere ve sol siyasetle ilişkili olanlara karşı kullanılmaya devam edilmektedir. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) tarafından oluşturulan ve Haziran 2014'de yayınlanan istatistiklere göre, o tarihte Türkiye'de hapiste bulunan 22 gazetecinin büyük bölümü 314. maddeden yargılanmaktadır veya bu maddeden suçlu bulunmuştur. 314. maddeden hapiste veya gözaltında olanların birçoğu asgari yedi buçuk senelik hapis cezalarıyla karşı karşıya kalmaktadır.
-Bu eleştirilere karşılık olarak ve hükümetin Kürt isyancılarla yürütülen müzakereleri yeniden başlatma çabaları nedeniyle, Nisan 2013'te Dördüncü Yargı Paketi Meclis'te kabul etmiştir. Paket genel olarak ifade özgürlüğüne ilişkin uluslararası insan hakları standartları açısından yeterli görülmemektedir.
-Sürgünde yaşayan din adamı Fethullah Gülen'in destekçilerine karşı sürmekte olan soruşturmaların bir parçası olarak, 2014 yılında medya kuruluşları baskına uğramış ve gazeteciler gözaltına alınmıştır. 14 Aralık'ta güvenlik güçleri Zaman gazetesi gibi Gülen hareketi ile bağlantılı olduğundan şüphelenilen kuruluşlara karşı ülke çapında baskınlar düzenlemişlerdir. Zaman gazetesinin genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı da dahil olmak üzere, bazı medya çalışanları ve gazeteciler devlet gücünü ele geçirmek amacıyla "silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek" suçlamasıyla gözaltına alınmıştır. Dumanlı ile gözaltındakilerin büyük bölümü daha sonra yargılanmak üzere serbest bırakılırken, Samanyolu Yayın Grubunun başkanı Hidayet Karaca senenin sonundan beri tutuklu bulunmaktadır.
-Kasım 2013'te üç gazeteci anti-terörizm kanununca yasaklanan Marksist-Leninist Komünist Partinin (MLKP) üst düzey üyesi olma suçlamasıyla müebbet hapisle cezalandırılmışlardır. Bu gazetecilerden biri Özgür Radyonun kurucusu Füsun Erdoğan'dır. Üç gazeteci 2006 yılında gözaltına alınmış ve tutuklanmışlar, ancak Mayıs 2014'de Beşinci Yargı Reformu ile tutukluluk sürelerine ilişkin yasal sınırların düşürülmesiyle tahliye edilmişlerdir. Dava hala temyiz aşamasında olduğundan, söz konusu cezalar henüz kesinleşmemiştir.
-Kanunlardaki cezai önlemlerin yanı sıra, yürütmenin sistematik siyasi baskıları 2014 yılında Erdoğan hükümetine dair eleştirel haberler yapan gazeteciler ve medya çalışanlarının işlerinden çıkarılmalarına neden olmuştur. Bianet'e göre, sıklıkla hükümetin devlet güdümündeki yayın organları veya özel sektörde faaliyet gösteren yayın kuruluşlarının sahipleri üzerinde uyguladığı baskı nedeniyle, yıl içinde 339 gazeteci, köşe yazarı ve medya çalışanı işten çıkarılmış veya istifaya zorlanmıştır.
-Özellikle 2013 ve 2014 yıllarında basına sızan belgeler ve telefon dinlemeleri, hükümetin kendisine sadık bir medya yaratmak yönündeki çabalarının kapsamını gözler önüne sermiştir. Basına sızan, Erdoğan'ın bazı gazeteciler, medya yöneticileri ve sahipleri ile yaptığı ve kendisinin tasvip etmediği haberler hakkında emirler verdiği veya uyarılarda bulunduğu duyulan görüşmeler taraflarca inkar edilmemiştir. Sızan belge ve dinlemeler bazı şirketlerin yöneticilerinin hükümet düzeyindeki yetkililerce karlı devlet ihaleleri karşılığında büyük medya kuruluşlarını satın almaları için sermayelerini bir havuza toplamaya zorlandıklarını da ortaya çıkarmıştır.
-Devletin yayın kurumu olan Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) ile yarı resmi haber ajansı olan Anadolu Ajansı 2014 yılında hükümetin üzerlerindeki daha da sıkı kontrolünü tecrübe ederlerken, bazı özel televizyon kuruluşları doğrudan siyasi baskılar nedeniyle otosansür uygulamışlardır.
-5651 Sayılı Kanun yetkili kurumlara Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e hakaret eden veya başka kriterlerin yanı sıra, "intiharı, çocukların cinsel istismarını, uyuşturucu kullanımını, müstehcenliği veya fuhuşu" teşvik eden içerikleri yayınlayan internet sitelerine erişimi engellenme izni vermektedir. Ayrıca başta dosya paylaşımı ve çevrim içi yayın yapanlar olmak üzere, fikri mülkiyet haklarını ihlal eden, Türkiye'nin güneydoğusu ve Kürt meselesi hakkında haberler yapan veya kişilerin itibarını zedeleyen internet siteleri de engellenebilmektedir. Türkiye'de engellenen internet sitesi sayısı 60 binin üzerindedir ve alınan bilgilere göre TİB 2014 yılı boyunca 22.645 internet sitesine erişimi mahkeme kararı olmaksızın kapatmıştır.
-Ekonomik Ortam
-Resmi verilere göre, Türkiye'de 180 ulusal gazete dahil, faaliyet gösteren yaklaşık 3.100 gazete bulunmaktadır. Bununla birlikte, bunların sadece yüzde 15'i günlük olarak yayınlanmaktadır ve çok büyük bir bölümü küçük bir ölçekte dağıtılmaktadır. Bağımsız yerli ve yabancı basılı medya, hükümete ve hükümet politikalarına dair eleştirileri de içeren farklı bakış açılarını gündeme getirebilse de Türkçe basılı yayınların içeriğininin büyük bölümü salt haberlerden çok köşe yazıları ve yorum yazılarından oluşmaktadır.
2013 yılında tahmini olarak nüfusun yüzde 46'sı internete erişebilmektedir. Verilere göre Türkiye'de 30 binden fazla internet kafesi bulunmaktadır ve bunlar faaliyet göstermek için yerel hükümetlerden izin belgesi almak zorundadır.” ANKA