Asgari ücreti değerlendiren KESK Dönem Sözcüsü Ömer Parlakçı, yapılan artışın iki ay içerisinde eriyeceğini ifade etti. “Asıl tarihi artış hayat pahalılığında, iğneden ipliğe sağanağa dönüşen zam yağmurunda, TL’nin döviz karşısında her gün daha fazla değer yitirmesinde yaşanıyor” ifadelerini kullandı.
Hayat pahalılığı ve enflasyon yüzde 60’ı aştı
Mutfakta, çarşıda pazarda yaşanan gerçek hayat pahalılığı ve enflasyonun yüzde 60’ı aştığının altını çizen Parlakçı, “İğneden ipliğe zam yağmuru son haftalarda sağanağa dönüştü. Yüzde 150’den fazla artan un fiyatlarının yarın, öbür gün ekmek fiyatlarını iki katına çıkarması başta olmak üzere tüm temel tüketim mallarının fiyatlarının fahiş oranda artması dolayısıyla hiperenflasyon tehlikesi kapıya dayandı. Açlık sınırı koşar adım 3 bin 500 TL’ye yoksulluk sınırı 11 bin TL’ye gitti. TL’nin döviz kuru karşısında adeta pula dönmesi sadece sanayi ürünlerinde, ara mallarda, enerjide, akaryakıtta değil ham madde, tarım ürünlerinde ve gıdada bile dışarıya bağımlı hale getirilen bir ülkenin vatandaşları olarak hepimizin maaşlarını, ücretlerini, eritmeyi çoktan aşmış, buharlaştırdı” tespitini yaptı.
Yılın başında 384 dolara denk gelen asgari ücret bugünkü artışa rağmen ancak 271 dolara denk geldiğini hatırlatan Parlakçı, “‘Tarihi artış olarak abartılan artışa rağmen asgari ücretlinin maaşı yılın başına göre dolar bazında 113 dolar azaldı. Bugün yapılan artışa rağmen Avrupa ülkeleri içinde ‘asgari ücretin en düşük olduğu ülke’ unvanı hala Türkiye’ye ait. Türkiye’deki asgari ücret zamlı haliyle dahi Çin’in 130 dolar altında. En önemlisi tüm bunlara rağmen ülkeyi yönetenlerin asgari ücretliler başta olmak üzere tüm çalışanlara tek vaadi var. O da ülkeyi ucuz emek cennetine çevirme üzerine kurulu “yeni” ekonomik model vaadidir. Yani tüm işçilere emekçilere vaat edilen tek şey dünya pazarı ile rekabet adına kölelik” değerlendirmesinde bulundu.
Asgari ücret ulusal ölçekli bir toplu pazarlıkla belirlenmeli
KESK Dönem Sözcüsü Ömer Parlakçı, konuşmasını şu cümlelerle tamamladı: “Ülkemizin altında imzası bulunan uluslararası sözleşme ve anlaşmaların gereği yerine getirilerek asgari ücret hesabında sadece işçinin kendisi değil, işçi ile birlikte ailesi temel alınmalı. Asgari ücrette yapılan artış gittikçe ağırlaşan koşullarda yetersizdir. Öte yandan Türkiye’nin tüm çalışanlar için bir asgari ücretliler ülkesine dönüşmemesi için kamu emekçilerinin, emeklilerin, işçilerin maaş ve ücretleri de en az asgari ücrete yapılan artış oranında, en az yüzde 50 artırılmalı ve çoktan kadük hale gelen Toplu İş Sözleşmeleri buna göre yenilenmeli. Yıllardır TÜİK’in çarpık rakamlarına mahkum edilen, milli gelirden pay verilmeyen asgari ücretliler başta olmak üzere tüm emekçilerin, işçilerin yaşadığı kayıplar karşılanmalı. Asgari ücret ulusal ölçekli bir toplu pazarlıkla belirlenmeli ve uyuşmazlık durumunda grev hakkını da içermeli.” Ali Göksular
RSS