ANASAYFA arrow right Güncel

Arabalardaki hava yastığının Mucidi Dr. Ahmet Kafadar

Arabalardaki hava yastığının Mucidi Dr. Ahmet Kafadar
YAYINLAMA: 16 Nisan 2020 / 04.52
GÜNCELLEME: 16 Nisan 2020 / 04.52
Arabaların hava yastığı, pilotların fırlatma koltuğu, paraşütlerin iplerinin dolanmamasını sağlayan tertibatlar, binalar
Arabaların hava yastığı, pilotların fırlatma koltuğu, paraşütlerin iplerinin dolanmamasını sağlayan tertibatlar, binaların emniyetli bir şekilde yıkılmasını temin eden patlatma sistemleri, NASA’nın kullandığı uzay araçlarında yakıtı biten tankın ayrılmasını sağlayan sistemler gibi yaşamı iyileştiren ve kolaylaştıran çok sayıda buluşu insanlığa armağan eden Dr. Ahmet Kafadar, Gaziantepli.
Bilim adamı Dr. Ahmet Kafadar’ın yaşamından kesitleri Prof. Dr. Türkan Uğur ile Prof. Dr. Yılmaz Kafadar yazdı.
Gaziantep’in yetiştirdiği değerli cerrah ve bilim adamı Prof. Dr. Yılmaz Kafadar’ın, kuzeni, Ahmet Kafadar’ın çocukluğu, gençlik yılları, çalışma hayatı ve buluşları ile ilgili anıları şöyle:
Ahmet Kafadar, 1915 yılında Gaziantep’te doğdu. Çok yaramaz bir çocuktu.Direklerde, ağaçlarda gezdiği için bir lakabı da “Pisik (Kedi) Ahmet” idi.4 yaşındayken dedesi, Hüseyin Dede bunu fark etmişti. Aile dericilik yapıyordu. O zaman deriler dışkı ve sumakla işleniyordu. Dedesi bir Haziran ayının başında önüne bir yağlık (uzun, geniş bir peçete) bağlayarak “Ahmet sumakların kırıntılarını topla, akşam getir şu sumak kümesine bırak” demişti.
Eylül sonuna doğru bir gün dedesi dolabı açmış ve içinden tahta bir kutu çıkartmıştı.Kutunun içi altın doluydu.“Bak Ahmet senin topladığın sumakları sattık ve bu oldu” demişti. “O zaman çalışmalıyım” diye karar vermişti Ahmet Kafadar. İnsanlığa hizmet etmeye yönelik bir çalışma olacaktı bu. “O günden sonra darda kalan insanlara nasıl ulaşabilirim, nasıl yardım edebilirim” diye düşünmeye başlamıştı.Dikkat ederseniz Ahmet Kafadar’ın buluşları hep darda kalan insanları kurtarmaya yönelik.İnanız ki, işte bu gerçek mühendislik.“İnsan yaşamını iyileştirmek, kolaylaştırmak”.
Gençlik Yılları
Ahmet Kafadar, Kabataş Erkek Lisesi’ni bitirmişti. Bakalorya sınavında matematik sorularından birinin yanlış sorulduğunu fark ederek cevap kağıdına “Bu soru yanlış sorulmuştur. Bu sorunun doğrusu şudur, cevabı da budur” diye yazıyor.Ankara bu kağıdı okuyup, itibar ederek onu çağırıyor ve “sen ne olmak istiyorsun?” diye soruyor.Kafadar da, “Ben maden mühendisi olmak istiyorum.” diyerek Fransa’daki Nancy Üniversitesi Maden Fakültesi’ne gidiyor. Orada 4 yıllık eğitimini 2 yıl 8 ayda tamamlayan Ahmet Kafadar, ABD’nin yüksek lisans için açtığı burs sınavını kazanan 50 öğrenciden biri olarak ABD, Denver’a gidiyor.
Orada İngilizceyi 24 günde öğrenen Kafadar, maden fakültesinde master’a başlıyor. Aklındaki araştırmayı anlatıp projesini sunduğunda Dekan bey, “Bizim laboratuvarlarımız sana yetmeyebilir. Seni Chicago’ya göndereceğiz” diyor. Ahmet Kafadar 4 sömestrlik eğitimini 3 sömestrde tamamlayarak Dekanın kürsüsüne asistan olarak kabul ediliyor.
“Bu arada Ahmet Kafadar, Maryanna adında bir kız ile tanışmıştı. Kafadar, Dekana Maryanna ile evlenmek istediğini söylemişti. Dekan da “Ama bu madencinin kızı” deyince Ahmet Kafadar bir maden işçisinin kızı zannederek “Fark etmez, evlenmek istiyorum. Çok sevdim ben.” diye ısrar etmişti.Bunun üzerine Dekan “Peki, gidip kızın babasıyla konuşayım” diye yanıt vermişti.Ancak kızın babası Denver yakınındaki City of Golden’da altın madenlerinin sahibiydi ve Maryanna da tek çocuğuydu.Muazzam bir servetleri vardı fakat Ahmet Kafadar bunu bilmiyordu.
Kızın babası İrlanda kökenli dindar bir Anglikan’dı. Aynı
zamanda Dekanın da arkadaşıydı. Dekan gidip konuşmuştu fakat Maryanna’nın babası bağırarak, “Hele bir Müslüman’a… Mümkün değil” demişti.
Bunun üzerine Dekan, “Sana şunu söyleyeyim. Bize geldi. 1 yıl 8 ay geçmedi bana asistan oldu.Büyük bir projede çalışma yapacak.Böyle bir insanı hiç değilse bir gör” demiş ve Ahmet Kafadar için bir randevu almıştı.
Ahmet Kafadar, Maryanna’ın babasını ziyarete gittiğinde çok olumlu bir intiba bırakmış olmalı ki kızın babası, “Bizim mahalledeki şu papaza gideceksin ve Anglikan olacaksın. Maryanna’yı sana o şartla vereceğim” demişti.
Kendisine tarif edilen papaza giden Kafadar’ın orada ne konuştuğu bilinmiyor ancak papaz gelip kızın babasına, “İstersen kızını ver istersen verme ama bu gencin inancına karışma” dediği söyleniyor. Çünkü Ahmet Kafadar Kurban Bayramı’nda kendi kurbanını kesen, hiç kimseye göstermeden namazını kılan, duasını eden bir insandı. Bunun üzerine Maryanna’nın babası “Peki” deyince evlendiler.Şirin, Karen, Charles ve Jimmy adında dört çocukları oldu”.
Çalışma Hayatı ve Buluşları
Ahmet Kafadar Üniversitedeki çalışmalarından sonra Denver’da OEA firmasını kurdu. Denver’daki fabrika 26 bin dönüm üzerine kuruluydu. Chicago’da da bir fabrikası vardı. Bünyesinde 2 bin 18 araştırmacı çalışıyordu. Bütçesinin yüzde 38’ini araştırmaya ayırıyordu.İnovasyona, araştırma ve geliştirme çalışmalarına çok önem veriyordu.Gelişmiş ülkelerden demode kopya çekmenin yanlışlarını anlatırdı.
Uçaklarda düşme anında pilotu oturduğu yerle beraber fırlatan ve paraşütün de açılmasını sağlayan bir mekanizmayı, airbag sistemini, paraşütlerde meydana gelen dolanma tehlikesinin ortadan kaldırılmasını, gökdelenlerin içe dönük olarak yıkılmasını Ahmet Kafadar buldu. Uzay mekikleri ve uçaklar için hassas parçalar üretti.Illinois Institute of Technology’de çalıştıktan sonra 1957 yılında OEA şirketini kurdu.
Ahmet Kafadar’ın şirketi 1987’de borsaya açıldığında şirketinin hissesi 9 centti.1992’de ise 27 dolara çıkmıştı. ABD tarihinde borsada bu kadar hızlı fırlayan ilk firma olduğu için Ahmet Kafadar ödül almıştı.
Ariane Space şirketinin büyük ortakları olan, Osmanlı Bankası’nın kurucu ailesinden Kont Pillet-Ville ve National Geographic Magazine’in kurucu ailesinden Kontes Elizabeth ile ortaktı. Dostları arasında Rockefeller ailesi olan Ahmet Kafadar üst düzey bir dünya vatandaşıydı. Ancak Türkiye’den gelen akrabalarına ve ABD’deki dostlarına kendi elleriyle çiğ köfte yapacak kadar da Antepli’ydi.

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *