Konrad Adenauer Stiftung (Vakfı) tarafından organize edilen program kapsamında genç akademisyen ve gazeteci arkadaşlarımla birlikte bir hafta boyunca Berlin’deydim. Katledilen Avrupalı Yahudiler Anıtı, Parlamento Binası, Berlin duvarı ve Bergama Müzesi’ni gezme fırsatı elde ettiğim bu ziyarette, önemli temaslarda da bulundum.
Kondrad Adenauer Vakfı tarafından hazırlanan program oldukça yoğun ve verimli geçti. Önemli isimlerle bir araya geldik. Bu isimler arasında Angela Merkel'e en yakın gazeteciler arasında yer alan Thomas Habicth de bulunuyordu.
Eylül ayında yapılacak seçimlere odaklanan Almanya’da aslında Türkiye’nin de ne kadar önemsendiği ve yakından takip edildiğinin farkına vardım. Biliyorsunuz, Türkiye-Almanya arasında yaşanan 'fasıl' krizi nedeniyle diplomatik gerilim sürüyor. Avrupa Birliği’ne girme yolunda büyük çaba sarf eden Türkiye‘nin aslında AB’ye girmesinin ne kadar zor olduğunu da bir kez daha anladım. Türkiye'nin bölgesinde süper güç olmasına rağmen AB'ye alınmasının güç olduğuna dikkat çeken Habicth, "AB'nin 350 bin kriteri var. Salatalığın eğriliğinden tutun da , havuzların derinliğine dek kriterler var. Türkiye'nin bunları yerine getirmesi güç" diyerek bu yöndeki tespitimi doğruladı.
Almanya’da Eylül ayında yapılacak seçimlerde Merkel ‘in kazanma şansı yüksek görünürken seçimler öncesi en çok tartışılan konu “çifte vatandaşlık.” Çifte vatandaşlık özellikle Almanya’da yaşayan Türkler için önemli. Çünkü bazı istisnalar dışında Alman vatandaşı olabilmek, Türk pasaportundan vazgeçmek anlamına geliyor. Muhalefet partileri seçimler öncesinde entegrasyonu kolaylaştıracağı gerekçesiyle çifte vatandaşlığa izin verilmesi gerektiğini savunurken, Hristiyan Birlik partileri bu konudaki katı tutumunu sürdürüyor.
Diğer yandan Almanya’da Neo- Nazi cinayetleri de hala en büyük sıkıntıların başında geliyor. Berlin’de Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) örgütü cinayetlerinde ombudsmanlık görevi yapan Barbara John ile biraraya geldiğimiz toplantıda John, cinayete kurban gidenlerin ailelerinin hiçbir zaman Almanlar’ı suçlamadığına dikkat çekerken, bu konuda Alman ve Türk yetkililerinin duyarsız kaldığını savunuyor. John’a göre cinayetlerin kısa sürede çözüme kavuşmamasının asıl nedeni duyarsızlık.
Seçim çalışmalarının sürdüğü Almanya’da Türkiye’deki Gezi Parkı protestoları en çok konuşulan konular arasında. Alman basınından Alman bürokratlara dek görüştüğümüz birçok kişi Gezi Parkı’nı kastederek, bizlere 'Türkiye'de ne oluyor?' sorusunu yöneltiyor. Özellikle, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın tutumu ve orantısız güç kullanılması eleştiriliyor. Kendilerinin üzerinde hükümet baskısı olmadığını belirten gazetecilerin en büyük şikayeti gazete tirajlarının ciddi oranda düşmesi. Bunun nedeni ise internet haberciliğinin artması. Almanya'nın önde gelen gazetelerinden Der Tagesspiegel Yayınevi yöneticisi Andrea Dernbach, kendi tirajlarının bu nedenle yüzde 14 düştüğünü belirtirken, bir süre sonra bu sistemin çökeceğine inandığını da sözlerine ekliyor.
Almanya’nın başkenti Berlin ; tam anlamıyla tarih ve kültür kokan , yeşil dostu bir kent . Bizim özlemini çektiğimiz her şey bu kentte mevcut .Yeşili iyi korunmuş bu büyüleyici kentin ortasında adeta bir orman mevcut . İnsanlar birbirine saygılı , trafik karmaşası yok.İnsanların çoğu bisiklet kullanıyor.Kaldırım ve bisiklet yolu gereksiz yere işgal edilmiyor .En güzeli de tarih .Yüzlerce yıllık tarihi binalar insanı büyülüyor . Almanya’nın en güzel yanı ise kendi kötü tarihinden bile kaçmaması ve bunu sergileyen bir ülke olması.
Berlin ziyaretimiz kapsamında yoğun geçen bir programın ardından yıkılan Berlin Duvarı ve Türkiye’den götürülen eserlerle oluşturulan Berlin Müzesi’ni ise içimiz acıyarak gezdik ne yazık ki. Çünkü burada gördüğünüz eserlerin neredeyse hepsi Anadolu topraklarından geliyor. Türkiye , müzedeki eserlerin iadesi için 1991 yılından bu yana girişimlerde bulunuyor. Ancak ziyaretçi akınına uğrayan ve bu sayede adeta para basan müzedeki eserlerin iadesi konusunda Almanya’nın pek de olumlu baktığı söylenemez
Kondrad Adenauer Vakfı tarafından hazırlanan program oldukça yoğun ve verimli geçti. Önemli isimlerle bir araya geldik. Bu isimler arasında Angela Merkel'e en yakın gazeteciler arasında yer alan Thomas Habicth de bulunuyordu.
Eylül ayında yapılacak seçimlere odaklanan Almanya’da aslında Türkiye’nin de ne kadar önemsendiği ve yakından takip edildiğinin farkına vardım. Biliyorsunuz, Türkiye-Almanya arasında yaşanan 'fasıl' krizi nedeniyle diplomatik gerilim sürüyor. Avrupa Birliği’ne girme yolunda büyük çaba sarf eden Türkiye‘nin aslında AB’ye girmesinin ne kadar zor olduğunu da bir kez daha anladım. Türkiye'nin bölgesinde süper güç olmasına rağmen AB'ye alınmasının güç olduğuna dikkat çeken Habicth, "AB'nin 350 bin kriteri var. Salatalığın eğriliğinden tutun da , havuzların derinliğine dek kriterler var. Türkiye'nin bunları yerine getirmesi güç" diyerek bu yöndeki tespitimi doğruladı.
Almanya’da Eylül ayında yapılacak seçimlerde Merkel ‘in kazanma şansı yüksek görünürken seçimler öncesi en çok tartışılan konu “çifte vatandaşlık.” Çifte vatandaşlık özellikle Almanya’da yaşayan Türkler için önemli. Çünkü bazı istisnalar dışında Alman vatandaşı olabilmek, Türk pasaportundan vazgeçmek anlamına geliyor. Muhalefet partileri seçimler öncesinde entegrasyonu kolaylaştıracağı gerekçesiyle çifte vatandaşlığa izin verilmesi gerektiğini savunurken, Hristiyan Birlik partileri bu konudaki katı tutumunu sürdürüyor.
Diğer yandan Almanya’da Neo- Nazi cinayetleri de hala en büyük sıkıntıların başında geliyor. Berlin’de Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) örgütü cinayetlerinde ombudsmanlık görevi yapan Barbara John ile biraraya geldiğimiz toplantıda John, cinayete kurban gidenlerin ailelerinin hiçbir zaman Almanlar’ı suçlamadığına dikkat çekerken, bu konuda Alman ve Türk yetkililerinin duyarsız kaldığını savunuyor. John’a göre cinayetlerin kısa sürede çözüme kavuşmamasının asıl nedeni duyarsızlık.
Seçim çalışmalarının sürdüğü Almanya’da Türkiye’deki Gezi Parkı protestoları en çok konuşulan konular arasında. Alman basınından Alman bürokratlara dek görüştüğümüz birçok kişi Gezi Parkı’nı kastederek, bizlere 'Türkiye'de ne oluyor?' sorusunu yöneltiyor. Özellikle, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın tutumu ve orantısız güç kullanılması eleştiriliyor. Kendilerinin üzerinde hükümet baskısı olmadığını belirten gazetecilerin en büyük şikayeti gazete tirajlarının ciddi oranda düşmesi. Bunun nedeni ise internet haberciliğinin artması. Almanya'nın önde gelen gazetelerinden Der Tagesspiegel Yayınevi yöneticisi Andrea Dernbach, kendi tirajlarının bu nedenle yüzde 14 düştüğünü belirtirken, bir süre sonra bu sistemin çökeceğine inandığını da sözlerine ekliyor.
Almanya’nın başkenti Berlin ; tam anlamıyla tarih ve kültür kokan , yeşil dostu bir kent . Bizim özlemini çektiğimiz her şey bu kentte mevcut .Yeşili iyi korunmuş bu büyüleyici kentin ortasında adeta bir orman mevcut . İnsanlar birbirine saygılı , trafik karmaşası yok.İnsanların çoğu bisiklet kullanıyor.Kaldırım ve bisiklet yolu gereksiz yere işgal edilmiyor .En güzeli de tarih .Yüzlerce yıllık tarihi binalar insanı büyülüyor . Almanya’nın en güzel yanı ise kendi kötü tarihinden bile kaçmaması ve bunu sergileyen bir ülke olması.
Berlin ziyaretimiz kapsamında yoğun geçen bir programın ardından yıkılan Berlin Duvarı ve Türkiye’den götürülen eserlerle oluşturulan Berlin Müzesi’ni ise içimiz acıyarak gezdik ne yazık ki. Çünkü burada gördüğünüz eserlerin neredeyse hepsi Anadolu topraklarından geliyor. Türkiye , müzedeki eserlerin iadesi için 1991 yılından bu yana girişimlerde bulunuyor. Ancak ziyaretçi akınına uğrayan ve bu sayede adeta para basan müzedeki eserlerin iadesi konusunda Almanya’nın pek de olumlu baktığı söylenemez