Cezalar var ancak asıl kirleticilere dokunulmuyor, üstelik korunuyor
Ziraat Mühendisi Karaca Bozgeyik, ‘’Doğayı, yaşamı ve geleceğimizi sermayeye teslim eden değil, doğayı koruyan gerçek bir iklim yasası çıkarılmalı. Halkın talebi bu yönde. Ülkemizin doğa alanları; zeytinlikler, meralar, tarım arazilerini bu yasayla korumasız hale getirildi. Buralarda yaşayan halkın yaşam alanları yok edilecek’’ dedi.
Yeşil büyüme vizyonu ve net sıfır emisyon hedefi kapsamında iklim değişikliğiyle mücadeleyi amaçlayan ‘İklim Kanunu’ TBMM’de kabul edilerek yasalaştı. Yasa yer alan ‘Net sıfır emisyon’, ‘Yeşil kalkınma’ ve ‘Karbon piyasası’ gibi kavramların doğanın ve toplumun değil, öncelikli olarak sermaye çevrelerinin çıkarlarını koruyan bir anlayışla sunulduğu vurgulandı.
Sermaye çevrelerinin çıkarlarını koruyan bir anlayışla sunuluyor
‘Kanun' maalesef detaylı incelendiğinde iklim krizinin önlemeye yönelik uygulamalardan çok uzak ve birçok açıdan kaygı verici’ diyen Bozgeyik, ‘’İklim krizine karşı bir önlem ya da planlama değil, bir piyasa düzenlemesi yapıyor. Yasada geçen ‘Net sıfır emisyon’ , ‘Yeşil kalkınma’ ve ‘Karbon piyasası’ gibi kavramlar kulağa hoş gelse de, bu kavramlar doğanın ve toplumun değil, öncelikli olarak sermaye çevrelerinin çıkarlarını koruyan bir anlayışla sunuluyor’’ ifadelerini kullandı.
İklim Şurası gibi yapılar, göstermelik katılım mekanizmalarına dönüşme riski taşıyor
İklim krizinden en çok etkilenen kesimler olan yoksulların, kadınların, çocukların, kırılgan toplulukların ve iklim göçmenlerine dair somut hiçbir politikanı kanunda yer almadığını sözlerine ekleyen Bozgeyik, ‘’İklim adaleti, sadece teknik önlemlerle değil, sosyal eşitlik politikalarıyla mümkün. İlgili kurumların meslek örgütlerinin katılımının öte tepeden inme bir düzenleme oldu. Kanun hazırlanırken sivil toplumun, yerel yönetimlerin, akademinin ve özellikle iklim aktivistlerinin sürece katılımı sağlanmadı. ‘İklim Şurası’ gibi yapılar, göstermelik katılım mekanizmalarına dönüşme riski taşıyor’’ uyarısını yaptı.
Cezalar var ancak asıl kirleticilere dokunulmuyor, üstelik korunuyor
Bozgeyik, ‘’Cezalar var ancak asıl kirleticilere dokunulmuyor üstelik korunuyor. Rapor teslim etmeyenlere ceza var, ancak en çok kirleten sektörlere yönelik ciddi bir yaptırım yok. İnşaat, enerji, sanayi gibi yüksek karbon ayak izine sahip sektörler, bu yasayla adeta aklanıyor. Doğayı korumaya değil yatırım öncelikli bir yasa olarak çıkmış. Ormansızlaşma, su kaynaklarının tükenişi, tarım alanlarının talanı, maden ve enerji projelerinin doğa üzerindeki yıkıcı etkileriyle ilgili hiçbir net düzenleme yok’’ diye konuştu.
Doğa hakları, yaşam hakkı ve ekosistem bütünlüğü yasal güvence altına alınmalı
Bu haliyle yasanın doğayı korumadığını sözlerine ekleyen Ziraat Mühendisi Karaca Bozgeyik, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu yasa AKP iktidarının yeşil vitrin politikalarının bir ürünü olarak, kağıt üzerinde iklim mücadelesi yapan ama fiiliyatta doğayı ve toplumu gözetmeyen bir metin. Eğer gerçekten yaşanabilir bir gelecek inşa edilecekse, iklim politikaları adil, katılımcı ve dönüştürücü olmalı. Gerçek emisyon azaltımı, sadece karbon ticaretiyle değil, kirletici faaliyetlerin sınırlandırılmasıyla mümkün. Doğa hakları, yaşam hakkı ve ekosistem bütünlüğü yasal güvence altına alınmalı.’’