Balaban, yaptığı açıklamada, verimlilik kültürünün, toplumsal ve ekonomik alandaki her konuda üretken ve gelişmeye açık nitelikteki davranış, düşünce ve yaşam biçiminin kazandırılması şeklinde tanımlanabileceğini belirterek, "Günlük yaşamdan iş yaşamına kadar her alanda ve her konuda verimlilik bilincinin tüm toplumda oluşturulması temel koşuldur. Bunun nedeni, toplumda bir verimlilik kültürü oluşturulması ve geliştirilmesinin ekonomik kalkınmanın yanında beşeri kalkınmada da itici bir güç
oluşturmasıdır. Gerçekten de kültürel yapı ancak çağdaş bilim ve teknolojiyle birleştirildiği zaman ekonomik gelişmeye olumlu katkılarda bulunabilmektedir. Günümüzde verimliliğin sosyo-kültürel yönünün ekonomik yönü kadar önemli olduğu bilinmektedir. Bu yüzden de verimliliğin bu boyutu oldukça önem taşımaktadır" dedi.
Toplumsal değişimin ekonomik kalkınma ile yakın ilgisi bulunduğunu kaydeden Balaban, "Ülkemizde de yoğun bir değişim süreci yaşanmaktadır. Değişim sürecinde verimlilik kültürüyle ilgili değişim ve toplumsal değişim ayrı düşünülmemelidir. Bireydeki değişim toplumsal değişime yol açabilmektedir. Aynı zamanda toplumsal yapıdaki köklü değişimler de toplumsal değişime ortam hazırlayabilmektedir. Bireyin değişiminde yaratıcı ve başarılı kişilik oluşumu amaçlanmaktadır. Toplumsal yapıya ilişkin bir değişim ise
ancak köklü bir yenileşme sonucunda gerçekleşebilmektedir. Bu nedenle verimlilik kültürünün oluşumunda toplumun ve kültürün sürekli bir değişim içinde olduğu dikkate alınmalıdır" diye konuştu.
Balaban, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Verimlilik kültürü oluşması, bir toplumda yer alan bireylerin, kendilerini saran kültürel çevrenin baskısı sonucunda doğru olan işi, doğru biçimde yapmaları demektir. Ekonomi, bir anlamıyla kıt kaynakların yönetimi, verimlilik ise daha az girdi ile daha fazla çıktı elde etme sanatıdır. Aslında verimlilik, dünyanın geleceği ile de ilgilidir. Her bir ülkede tüketilen kaynakların en verimli biçimde kullanılması dünyanın geleceği ile de ilgilidir. Bu nedenle yapılan işlerin verimlilik ilkelerine göre
yapılması gerekir. O halde insanların verimlilik kavramını günlük yaşamlarına taşımaları ve uygulamaları gerekmektedir. Verimlilik herkesin kavraması hedeflenen bir amaç olarak ele alınmalıdır. Yani bir başka deyişle, fabrikadaki işçilerden yöneticilere, ev kadınlarından toplumu yönlendiren kişilere, sokaktaki insanlardan eğitimcilere kadar herkes verimlilik ilkelerini kavramak ve ona göre davranmak durumundadır. Öyleyse verimlilik topluma herkesin aynı şekilde anlayabileceği biçimde anlatılmalıdır. Böylece
verimlilik denildiğinde herkes aynı şeyi anlayabilecek ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda davranabilecektir. Bu sağlanabilirse ortak bir kültür de oluşturulmuş demektir. Kısacası verimlilik herkesin işidir. Verimlilik kültürünün oluşturulabilmesi için hedef kitle tüm toplum olmalıdır."
oluşturmasıdır. Gerçekten de kültürel yapı ancak çağdaş bilim ve teknolojiyle birleştirildiği zaman ekonomik gelişmeye olumlu katkılarda bulunabilmektedir. Günümüzde verimliliğin sosyo-kültürel yönünün ekonomik yönü kadar önemli olduğu bilinmektedir. Bu yüzden de verimliliğin bu boyutu oldukça önem taşımaktadır" dedi.
Toplumsal değişimin ekonomik kalkınma ile yakın ilgisi bulunduğunu kaydeden Balaban, "Ülkemizde de yoğun bir değişim süreci yaşanmaktadır. Değişim sürecinde verimlilik kültürüyle ilgili değişim ve toplumsal değişim ayrı düşünülmemelidir. Bireydeki değişim toplumsal değişime yol açabilmektedir. Aynı zamanda toplumsal yapıdaki köklü değişimler de toplumsal değişime ortam hazırlayabilmektedir. Bireyin değişiminde yaratıcı ve başarılı kişilik oluşumu amaçlanmaktadır. Toplumsal yapıya ilişkin bir değişim ise
ancak köklü bir yenileşme sonucunda gerçekleşebilmektedir. Bu nedenle verimlilik kültürünün oluşumunda toplumun ve kültürün sürekli bir değişim içinde olduğu dikkate alınmalıdır" diye konuştu.
Balaban, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Verimlilik kültürü oluşması, bir toplumda yer alan bireylerin, kendilerini saran kültürel çevrenin baskısı sonucunda doğru olan işi, doğru biçimde yapmaları demektir. Ekonomi, bir anlamıyla kıt kaynakların yönetimi, verimlilik ise daha az girdi ile daha fazla çıktı elde etme sanatıdır. Aslında verimlilik, dünyanın geleceği ile de ilgilidir. Her bir ülkede tüketilen kaynakların en verimli biçimde kullanılması dünyanın geleceği ile de ilgilidir. Bu nedenle yapılan işlerin verimlilik ilkelerine göre
yapılması gerekir. O halde insanların verimlilik kavramını günlük yaşamlarına taşımaları ve uygulamaları gerekmektedir. Verimlilik herkesin kavraması hedeflenen bir amaç olarak ele alınmalıdır. Yani bir başka deyişle, fabrikadaki işçilerden yöneticilere, ev kadınlarından toplumu yönlendiren kişilere, sokaktaki insanlardan eğitimcilere kadar herkes verimlilik ilkelerini kavramak ve ona göre davranmak durumundadır. Öyleyse verimlilik topluma herkesin aynı şekilde anlayabileceği biçimde anlatılmalıdır. Böylece
verimlilik denildiğinde herkes aynı şeyi anlayabilecek ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda davranabilecektir. Bu sağlanabilirse ortak bir kültür de oluşturulmuş demektir. Kısacası verimlilik herkesin işidir. Verimlilik kültürünün oluşturulabilmesi için hedef kitle tüm toplum olmalıdır."
RSS