Esat Kaya Turgay, “Gaziantep’in Yüzleri” kitabında yaşamını, yaşam felsefesini ve gözlemlerini anlatmıştı: “Antep’te başkasının mutluluğu, başkasının büyümesi karşıyı hep sıkıntıya sokuyor...”
Sabah’ın yayınladığı “Gaziantep’in yüzleri” adlı eserde yer alan Esat kaya Turgay, o kitapta yaşamına ilişkin notları ve yaşam felsefesini anlatırken Gaziantep ve Gaziantepli ile ilgili de ilginç saptamalarda bulunmuştu. İşte Esat Kaya Turgay’ın ağzından yaşamından bazı notlar:
“Gaziantep aslında çalışkan insanların kenti, ama bu çalışkan insanlar kolektif çalışma yerine ferdi çalışmayı seviyorlar. Ferdi çalışmanın sonucu olarak birbirlerine benziyorlar, birbirlerini taklit ediyorlar, birbirlerini örnek alıyorlar. Bir müddet sonra ikisi de elde ettiği geliri pay edemiyor.
İkincisi; insan sevgisi yerine kıskançlık esas oluyor yaşamlarında. Başkasının mutluluğu, başkasının büyümesi karşıyı hep sıkıntıya sokuyor. Bir de son yıllarda Gaziantep için ticareti, sanayisi için çok büyük laflar söyleniyor, abartılı mesajlar veriliyor. Bunlar insanları zora sokuyor. Bir arkadaşımın lafı var. “Dünyanın bütün aklı Türkiye'ye toplanmış” der. Türkiye'nin bütün aklı da Gaziantep'te toplanmış. Bunu söylerken her şeyi bildiklerini iddia ettiklerinden. Mühendisliği de bilirler, doktorluğu da bilirler, eczacılığı da bilirler, her şeyi bilir bu insanlar. Ama kendi kendilerini bilmezler.”
1934 Yılı 1 Haziran’ında doğmuştu
1 Haziran’da 85 yaşına girecekti
“1934 yılının 1 Haziran günü Gaziantep'te doğdum. Baba tarafım Tabakhane’de oturan, orta gelir düzeyinde, ekmeği bütün insanlardı. Ailemizin iştigal ettiği mevzu da tabaklık, dericilik. Büyük dedemiz bunun ticareti ile de uğraşırmış. Çok uzun yıllar evvel dışarıdan, Besni tarafından gelmiş.
1954 yılında Gaziantep Lisesi'ni bitirerek üniversite eğitimi için İstanbul'a gittim. Doktor olmak isterken mühendis oldum. 1958 yılında mezun olarak Mersin Karayolları’nda kontrol mühendisi olarak işe başladım. 950 lira maaş alıyordum, devletin valisi 550 lira alıyordu, utanıyordum. Tabii o parayı da çok iyi kullanamadım. O zaman bir maaşımla Mersin sahillerinden büyük bir yer alabilirdim. İki yıl sonra, 1960'ta askere gitmek için istifa ettim.
Eşim, 27 Mayıs'ta babasından dolayı, 12 Eylül'de eşinden dolayı ıstırap çekmiştir. Gaziantep'te bir süre çalıştıktan sonra Bayındırlık Müdürü olarak görevlendirildim Vali Salih Tanyeri zamanında. O zaman Köy Hizmetleri diye bir şey yoktu. Hepsi Bayındırlık Müdürlüğü'ne bağlıydı. Antep'in 700 küsur köyüne okul, yol, içme suyu getirmek için hizmet edip çalıştım. 1966'da istifa ettim ayrıldım ve müteahhitliğe başladım. Bu arada 69 yılının başında CHP'nin resmi üyesi oldum. Ve ilk yapılan kongrede merkez ilçe başkanlığına aday oldum. O zaman çok iyi bir ilçe başkanı vardı Mehmet Tekinalp, karizması olan bir adam, seçimi yine o kazandı. Ama ben de partide tanınan bir adam oldum. Takip eden kongrede il yönetim kurulu üyesi seçildim, üç yıl ilk sekreterliği yaptım, sonraki yıl ilçe başkanlığı.
Bunun üzerine, belediye seçimlerinde aday oldum ve belediye başkanı seçildim.
İlk çalışmam ekmek fiyatlarını düşürmek için mücadele etmek oldu. Belki ilk defa Türkiye'de büyük bir un fabrikasına el koydum belediye başkanı olarak.
Benim evimde her gün su akıyordu. Ama bazı insanların evinde haftada bir gün akıyor. Belediyenin görevlilerini çağırdım, “Antep'te her ev, iki günde bir su alacak, benim evim de dahil. Şayet benim evimde her gün su akarsa sizi görevden alırım” dedim. Böylece insanlar iki günde bir içme suyu alır hale geldi. O zaman Kartalkaya falan yok, kuyulardan su sağlanıyordu..
Bir gece saat 10.00-11.00 sularında bir grup hanım geldi. Ellerinde kovalarla evimi bastı. Demirel’in ülke 70 sente muhtaç dediği dönemde, Kartalkaya'dan su getirilmesi için ödenek çıkarttık. Gaziantep belediyesi bir çatladıysa, bir yapı değişikliği olduysa bu benimle başlamıştır.
Benim dönemimde bir imar planı olayı başlamıştır Gaziantep'in. Modern imar planını ben yaptım. Değirmiçem Bölgesi, İbrahimli tarafı hepsi benim dönemimin eseri. Plan yapılırken o büroya benim dışımda hiç kimse girememiştir. Gece kilitlenmiştir kapısı, sabah açılmıştır. Nerede, ne yapıldığını, nerede rant var, nerede rant yok, kaç katlı, hepsini ben bilirim. Ama ben hiçbir kimseye bu konuda bilgi vermediğim gibi benim aile bireylerinin ve yakınlarının 1 metrekare arsası olmamıştı. Çünkü benim yasal sebeplerden dolayı edindiğim bilgiyi kötüye kullanma hakkım yoktur. Ve Türkiye'de ilk defa bir imar planı uygulanmasında yüzde 50’sinin belediyeye verilmesi suretiyle parselasyon uygulamasını ben getirmişimdir. İlk defa modern yollar açılmaya başlamıştır. Tüm bunlar iddia ediyorum ki bu kentin modern belediyecilik iskeletini kuran çalışmalardır. 100. Yıl Parkı, Ankara'daki Gençlik Parkı'nın büyüklüğü ölçek olarak getirilmiştir.
1980 yılının başında 15 Ocak'ta arabamı taradılar. Arkandaki koruma arabasında bulunan bir arkadaşım belinden yediği kurşunla felç oldu, bir yıl sonra da öldü. Benim bulunduğum yerde kapıda 9 kurşun izi vardı. Araba Almanya'dan gelmişti, iyi bir arabaydı, kurtuldum. 12 Eylül geldi, bu kez beni evden aldılar. Merkez komutanlığına gittik. Bir yılbaşı günü 30 Aralık'ta cezaevine girdim. 9,5 ay cezaevinde kaldım.
Siyasi partilerin kurulmasına izin verilmesinin ardından 8 il başkanı, 8 belediye başkanı olmak üzere yeni parti kuruluşuna başladık. Ankara'da bir büroda çalışma yapıyorduk. Rahmetli Erdal İnönü, Cezmi Kartay gibi isimler Pembe Köşk’te parti kuruluşuna karar verdiler.
İyi bir hukukçu veya doktor olmak isterdim. Olabilseydim bu mesleklerden bir tanesine girebilseydim, en iyisi olabilirdim. Çünkü ben araştıran, okuyan bir adamım.”