ANASAYFA arrow right Güncel

IŞİD’lilerin büyük bölümü sahte kimliklerle Türkiye’de yaşamlarını sürdürüyor

IŞİD’lilerin büyük bölümü sahte kimliklerle Türkiye’de yaşamlarını sürdürüyor
YAYINLAMA: 25 Ocak 2024 / 11.20
GÜNCELLEME: 25 Ocak 2024 / 11.40

Savcılık iddianamesiyle Türkiye'nin IŞİD'in Afganistan yapılanmasının üssü olduğu ortaya kondu ama IŞİD'ilere yönelik cezasızlık uygulamaları dikkat çekiyor. Davalarda en fazla yedi yıl hapis cezası verilirken çoğu IŞİD'li adli kontrolle serbest kalıyor.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianame ile IŞİD’in Afganistan yapılanmasında Türkiye’nin yani merkez üssü olduğunun belgelenmesi, bir kez daha her gün yapılan operasyonlara karşın örgütlenmenin nasıl sağlandığı ve militanların yargılanma süreçlerini gündeme getirdi. Özellikle IŞİD'in Irak ve Suriye’deki toprak kaybının ardından sayıları binleri aşan militan, Suriye sınırından kaçak yollarla Türkiye’ye geçti. IŞİD’lilerin büyük bölümü örgüt tarafından hazırlanan sahte kimliklerle Türkiye’de yaşamlarını sürdürüyor.

Militanların kimileri Göç İdaresi Başkanlığı’ndan sahte kimlikle uluslararası koruma aldı. Kimileri de kaçak olarak, Türkiyeli IŞİD’lilerin de desteğiyle burada yaşamlarını sürdürüyor.

Gözaltına alınan yabancı uyruklu IŞİD şüphelilerinden büyük bölümü kısa gözaltı ya da kısa tutukluluklarının ardından sınır dışı ediliyor. Sınır dışı edilenler ise örgütün düzenlediği sahte pasaportlarla yeniden Türkiye’ye giriyor.

Hakim ve savcılara göre, özellikle 14 Mayıs 2023 genel seçimleri öncesine yayılan süreçte istihbarat, jandarma ve polis arasında eşgüdümlü bir terörle mücadeleden söz etmek mümkün değil. Koordinasyonsuzluk nedeniyle de güvenlik birimleri içinde şikayet ve ihbar gelmediği sürece harekete geçme konusunda da bir isteksizlik söz konusu. Bir savcı Artı Gercek’e “Kamu otoritelerinin, iktidarın radikal örgütleri öncelikli tehdit olarak görmediğini söylemek yerinde bir tespit olacaktır” değerlendirmesinde bulunuyor.

Yargı mensuplarına göre, bir IŞİD’linin yargılamasında, örgüt yöneticisi olup olmaması dikkate alınmıyor. Ayrıca Suriye, Irak, Orta Asya ve Afganistan’da işledikleri suçlara bakılmıyor. Eğer IŞİD’li, Türkiye’de örgüt üyeliği ve buna ilişkin suçlar işlediyse, bu suçun unsuruna göre yargılanıyor.

Özellikle IŞİD silahlı terör örgütüne üye olma ve yöneticilik gibi suçlardan yargılanan sanık, eğer etkin pişmanlık yasasından yararlanmazsa genellikle altı, en fazla yedi yıl ceza alıyor. Fakat, infaz hukuku açısından da bir IŞİD’li aldığı cezanın üç yılını tamamlarsa avukatının 'uzun tutukluluk' itirazı sonucu tahliye edilebiliyor. Yabancı uyruklu sanıkların bir kısmı 'delil yetersizliğinden' adli kontrol şartı ve yurt dışı çıkış yasağıyla serbest bırakılırken büyük bölümü, sınır dışı edilmek üzere geri gönderme merkezlerine gönderiliyor.

IŞİD davalarına giren ve örgüt konusunda ulusal ve uluslararası araştırma projelerinde yer alan avukat Onur Güler’e göre IŞİD’in Irak ve Suriye’de toprak kaybetmesinin ardından Horasan (Afganistan-İran-Pakistan) yapılanmasına ağırlık verdi. Ayrıca Hindistan'ın yanı sıra Burkina Faso, Mali ve Nijer arasındaki bölge ile Batı Afrika’da Nijerya, Çad ve Kamerun’da örgütlenmesini sürdürüyor. Güler’e göre örgütün Horasan yapılanması Afganistan’da Taliban’a karşı savaşıp ülkeyi ele geçirmeye çalışıyor ve örgütün en ölümcül kollarının başında geliyor.

Kendisine ulaşan dava dosyalarında da çok sayıda Tacik, Özbek, Azeri, Kırgız ve Rus IŞİD şüphelisinin Horasan yapılanmasına katılmak üzere Türkiye’de bulunduğu ve ifadelerinde de Türkiye’nin “toplanma ve geçiş ülkesi olduğunu” dile getirdiklerini belirtiyor. Gözaltı ve operasyonlar sonrası kendilerine ulaşan dava dosyalarında Tacik, Özbek, Kazak, Azeri, Kırgız ve Rus militanların IŞİD Horasan yapılanmasına bağlı olarak soruşturulduğuna dikkat çeken Onur Güler şu değerlendirmelerde bulunuyor: “Suriye ve Irak bağlamında örgütün hareketli yapısallığı, Afrika (Sahil Vilayeti) ve Horasan bölgesine kaymış durumda. Bu bağlamda, Türkiye’deki örgüt sempatizanları ve tekfirci- selefi Orta Asya kökenli yabancı gruplar da terörle mücadele ve yeni DAEŞ dallanmaları, yapısallaşmaları bağlamında Horasan yapılanması üzerinden soruşturulacaktır.”

Avukat Onur Güler, “Elbette daha önce de karşılaşıyorduk. Fakat Afganistan yapılanmasının oldukça güçlenmesi, Türkiye’den eleman temin etmesi ve Türkiye’yi geçiş güzergahı olarak kullanmaları nedeniyle artık çok fazla sayıda dosya ile karşı karşıya kalacağız." diyor ve şu uyarılarda bulunuyor: "Artık yeni ve güçlenen bir DAEŞ retoriği ile karşılaştığımızı, Türkiye’nin önleyici istihbarat ve terörle mücadelesinde bu yeni ve güçlü yapılanma yüzleşmesi gerektiğini söylememiz gerekiyor”

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *