ANASAYFA arrow right Güncel

Kentsel dönüşüm kamu yararı gözetilerek yapılmalı

Kentsel dönüşüm kamu yararı gözetilerek yapılmalı
YAYINLAMA: 16 Nisan 2020 / 05.30
GÜNCELLEME: 16 Nisan 2020 / 05.30
4 gün sürecek olan “Kent, İnşaat ve Ekonomi Kongresi” başladı. Kongrede kent, kentleşme sorunları, imar sorunları ve inş
4 gün sürecek olan “Kent, İnşaat ve Ekonomi Kongresi” başladı. Kongrede kent, kentleşme sorunları, imar sorunları ve inşaat sektörünün son durumu gibi konular ele alınacak

Prof Dr. Ruşen Keleş, “Kentleşme, İmar ve Planlama Bağlamında İnşaat ve Konut Sektörleri” başlıklı yaptığı konuşmada kentsel dönüşümün kamu yararı gözetilerek yapılması gerektiğinin altını çizerken, “Nihai amaç insanların mutlu olmalarının sağlamaktır. Ekonomik ömrünü tamamlamış ve çöküntü alanlarındaki yapıların yenilenmesine duyulan gereksinim haklı olmakla birlikte ekolojiyi hesaba katmayan yeşil alanları tahrip eden gökdelenlerle görüntü kirliliği yapan, kent kimliklerini bozan ve hukuk kurallarını da zorlayan mekânsal planların bütüncül ilkesine ters düşen kentsel dönüşüm uygulamaları hiçbir şekilde savunulamaz. Yoksulluğu ve toplumsal sınıfların durumunu hesaba katmayan bir kentsel dönüşüm özden çok biçim ile ilgili bir etkinlik olmaktan öteye geçmez” dedi.

Keleş, “Ülkemizde uygulanan ve TOKİ’nin belediyelerle işbirliği yaparak gerçekleştirdiği kentsel dönüşüm projelerinde kentsel toprağının artan değerinin (rantının) paylaşım yönteminden halk ve geleceğin kuşakları geçmişte zarar gördüler ve bugünde görmektedirler. Halkın toprağını ahlak kurallarının yanı sıra imar ve yapı yasalarına aykırı olarak işgal etmiş olanların zamanla ve yine kamunun harcamalarım sonucunda artan toprak değerine ortak edilmesi toplumsal adalet düşüncesi ile bağdaştırılamaz. Artan değeri ya tümü ile ya da önemli bir bölümünün belediyenin ya da devletin kasasına dönmesinin sağlanması adalet ve toplum yararı ilkelerinin gereğidir” şeklinde konuştu.
Yönetimlerin kaygı
duyduklarına tanık olamıyoruz
“Yöntem olarak ailelerin öz yaşam ortamlarının dışına çıkarılmaları İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin ve ilgili sözleşmenin kurallarına uymaz” diyen Prof Dr. Keleş, “Fiziksel planlamalar ile çevre değerlerinin, peyzaj kaygılarının ve ekonomik ilkelerin dikkate alınmasında yönetimlerin kaygı duyduklarına tanık olamıyoruz. Halbu ki çağdaş planlı dönüşüm uygulamalarında yerinde edilmesi söz konusu olan ailelerin başta istihdam olmak üzere sosyo-ekonomik gereksinimlerine çözüm bulunması bu tür projelerin ayrılmaz parçasıdır” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye, inşaat sektörünün kaldıraç
olduğu bir ekonomik yapıya sahip
Suriye’nin yeniden yapılanmasında Gaziantep’in yanı sıra Hatay ve Şanlıurfa gibi sınır illerinde de rol alması gerektiğinin altını çizen Gaziantep Ticaret Odası Başkanı Tuncay Yıldırım, “Sınır kentlerinde bulunan iş insanlarının önceliği de bu konu olmalıdır. Bu kentlerimiz, 8 yıldan bu yana komşu ülkede yaşanan savaşın maddi ve manevi sıkıntılarını çekti. Bu konuda ayrıcalığa hakkımız olduğunu düşünüyorum. Kent, İnşaat ve Ekonomi Kongresinin bize bu konuda çok şey katacağından hiç şüphem yok. Buradaki değerli bilim insanları ile birlikte Ortadoğu’nun yeniden inşasını da Gaziantepli girişimcilerin üstleneceği rol için bir yol haritası belirlenmesini umut ediyoruz. Türkiye, inşaat sektörünün kaldıraç olduğu bir ekonomik yapıya sahiptir. İnşaat sektöründeki verilere bakarak, ekonominin gidişatını söyleyebiliriz. İnşaat demek kent demek, yaşam demek, hayat standartının göstergesi demektir. Ekonomi ise bunların hiçbirinden bağımsız düşünemeyeceğimiz bir kavramdır. Dolayısıyla ekonomik gelişmelerin inşaat ve kent ekseninde değerlendirileceği en uygun nokta Gaziantep olacaktır. Çünkü burası kentleşmenin, hızlı nüfusun yoğun, ekonominin güçlü olduğu, gelecek hedefleri olan bir şehirdir. Bazı şehirler bulunduğu kıtaya sığamayacak kadar büyüktür. Gaziantep’te kendi bulunduğu kıtaya sığamayacak kadar büyük bir şehirdir. Dünya üzerindeki 195 ülkenin 180’ine ihracat yapan, kıtaları aşmış bir şehirdir” ifadelerini kullandı.
İnşaat sektörü bütün
ekonomiyi etkiliyor
Gaziantep’in kongre turizminde bir adım ileriye gitmesi gerektiğini kaydeden Gaziantep Valisi Davut Gül, “Gaziantep’te yapılamayacak hiçbir şey yok. Gaziantep’in yapamayacağı organizasyonu Türkiye’nin başka yerinde de yapılamaz” ifadelerini kullanırken, “Suriye’de bir sorun yaşıyoruz ama hiçbir savaş sonsuza dek sürümez. Savaşa rağmen Gaziantep olarak Suriye’ye 430 milyon dolar ihracat yaptık. İnşallah Suriye’de taşlar yerine oturduğunda Suriye’nin inşasında Gaziantepli sanayicileri, müteahhitleri önemli rol alacak. Suriyeli misafirlerimiz Gaziantep’te ve Türkiye’de üretilen ürünlerin kalitesini gördüler. Bunun orta vadede çözüleceğini düşünüyoruz. İnşaat sektörü bütün ekonomiyi etkiliyor. Türkiye konut sorunu olan bir ülke. Gaziantep konut sorunu olan bir şehir. İnsanlarımızın ekonomik seviyeleri yükseldikçe beklentileri yükseliyor. Şehirleşmenin, arsa üretiminin buna göre olması lazım. Müteahhitlerin kendini buna göre yenilenmesi lazım” şeklinde açıklamada bulundu.

Kalkınma ve
demokrasi yerelde başlıyor
Şehirlerin yarıştığını, demokrasinin kalkınmanın yerelde başladığını hatırlatan Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, “Küresel ölçekte şehrin rekabet gücünü artırmamız gerekiyor. Çok ciddi avantajlarımız var. İmkanlarımızı kalkınma modeline dönüştürmemiz ve şehirler yarışışında Gaziantep’i hak ettiği noktaya getirmemiz gerekiyor. Sanayimiz olmazsa olmazımız. Sanayide yüksek teknolojiye bir an önce geçmemiz gerekiyor. Valimizin liderliğinde Organize Sanayi Bölgesi Başkanlığı ile birlikte bir eylem planı yaptık. Bizi ileri yüksek teknolojiye geçirecek katma değer üretecek yapıya kavuşmak için çalışma yaptık. Dolayısıyla yüksek teknolojiye geçmek için ikinci en büyük gücümüz isek hizmet sektörüdür. 18 yaş altında 1 milyon genci olan başka bir şehir yok.
En büyük gücümüz beşeri yapımız ve insana yatırım yapmamız gerekiyor. Bu çocukları geleceğe hazırlamamız endüstri 4.0’ı öğretmemiz lazım” diye açıklamada bulundu.
Aşılamayacak
hiçbir sorun yok
Gaziantep Mimarlar Odası Başkanı Özgür Girişken, konuşmasına şöyle devam etti: “2012 yılına gelindiğinde kişi başı gelir 12 bin 500 dolar seviyelerine kadar yükselmişti. Bu süre zarfında inşaat firmalarının sayısı 350 bine kadar tırmanarak, bütün Avrupa’nın 10 katı değerine ulaşıyor. 350 bin civarında emlakçı olduğu tahmin ediliyordu. Büyüyen sektöre hizmet vermek üzere mimarlar ve mühendisleri sayısının artması için üniversitelerde teknik bölümler öğrenci kabul etmeye başladı. Bu ekonomik döngü ise 2013 yılında bozulmaya başladı. Amerikan Merkez Bankasının miktarsal genişlemeyi durduracağını açıklaması sermaye piyasalarında deprem etkisi yarattı. Likidite daralacak ve faizler yükselmeye başlayacaktı ve inşaat sektörü için yeni bir dönem başlıyordu. Yaşanan olaylar nedeniyle Türkiye 2018 yılının son çeyreğinde ekonomi daraldı, tüketici ve üretici enflasyonu yükseldi ve işsizlik yüzde 15’e yükseldi. İçinde bulunduğumuz durumu ne küçük bir sorun ne de içinden çıkılamayacak bir sorun olarak görüyoruz. Aşılamayacak hiçbir sorun olmadığı gibi çözüm için teşhise ve teşhisin kabul edilmesi gerekiyor.” Hüseyin Karataş
Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *