ANASAYFA arrow right Güncel

Maalesef iç tüketimimiz borçla finanse ediliyor

Maalesef iç tüketimimiz borçla finanse ediliyor
YAYINLAMA: 16 Nisan 2020 / 03.58
GÜNCELLEME: 16 Nisan 2020 / 03.58
Gelişmekte olan ülkelerde hızlı büyümenin sona yaklaştığı öngörüleri yapılırken Türkiye’nin bu süreçten nasıl etkileneceği merak ediliyor. Ekonomik açıdan dışa bağımlı olan Türkiye’nin iç tüketiminin borçla finanse edilmesi olası bir kaosu nasıl atlatabileceği sorularını akla getiriyor. Uzmanlar, “Türkiye ekonomisi tehdit altında” uyarısında bulunuyor

Hane halkı borcunun GSMH’ya oranının 2003’te yüzde 3 iken 2012’de bu oran yüzde 17’ye kadar çıktığına vurgu yapan Zirve Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi ve Uluslararası Ekonomist Yrd. Doç. Dr. Abulkadir Nağaç, Amerika Birleşik Devletleri’nin ekonomik krizden çıkmaya başlaması ve ABD merkez bankası FED’in parasal genişlemeyi yavaşlatacağı açıklamalarının tüm dünyada ve Türkiye’de büyük yankı uyandırdığını söyleyerek, “Bunun nedeni şüphesiz ABD’deki gelişmelerin, özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin, ekonomilerinin ciddi anlamda son gelişmelerden etkilenecek olması. Dolardaki hareketlilik ve faizlerdeki artış bunun ilk belirtileri” dedi.

Sermaye yeniden büyük ekonomilere akacak
ABD’de parasal genişlemenin durması ve faizlerdeki yükselmenin gelişmekte olan ülkeleri negatif etkilediğini belirten Nağaç, bunun nedenini şöyle açıkladı: “Türkiye gibi finansal kaynak olarak dışa bağımlı ülkeler 2008 krizinden sonra ABD gibi büyük ekonomilerden kaçan paralara ev sahipliği yaptılar. Şimdi şartlar tekrar iyileşince sermaye gelişmekte olan ülkelerden çıkıp tekrar büyük ekonomilere akacak. Bu da gelişmekte olan ülkeleri zorlayabilir.”

Türkiye hala dışa bağımlı

Nağaç, yeni dönemde Türkiye ekonomisi için tehdit olabilecek birkaç problemin olduğunu vurgulayarak, “Bunlardan en önemlisi son 10 yıldır süren siyasi ve ekonomik istikrara rağmen Türkiye’nin hala finansal olarak dışa bağımlılıktan kurtulamaması. Esasında ekonomik büyümemizin ana motoru iç tüketim. Maalesef iç tüketimimiz borçla finanse ediliyor. Hane halkı borcunun GSMH’ya oranı 2003’te yüzde 3 iken 2012’de bu oran yüzde 17’ye kadar çıktı. Bunun yanında, tasarruf oranlarının da ciddi düşmesi yatırımlarımızın finansmanını dışarıda aramaktan başka çare bırakmadı.” diye konuştu.

Hala bir dünya markamız yok

“Türkiye için bir diğer problem hala Türkiye’nin bir dünya markası çıkaramamış olmasıdır.” diyen Nağaç, “Yani krize dayanıklı dünya çapında ihracat yapan büyük bir firmamız yok. Büyük şirketlerin çoğu hala iç piyasadan medet umuyor. Bu dönemde TL üzerinde değer kaybı baskısı olacağından dövizle borçlanan şirketler tehdit altındalar. Bir diğer tehdit unsuru siyasi gerilim. Özellikle gezi parkı olaylarından sonra artan siyasi gerilim yerini bir yumuşamaya bırakmazsa, orta doğudaki siyasi istikrarsızlığın da etkisiyle, Türkiye son dönemde uluslararası arenada kazandığı krediyi kaybedebilir.” şeklinde konuştu.


Türkiye yine de avantajlı
Nağaç, Türkiye’nin tüm problemlerine rağmen gelişmekte olan ülkeler için kriz olabilecek bu yeni dönemde bazı avantajlara sahip olduğunun altını çizerek şunları söyledi: “Siyasi gerginlik aşılırsa ve Türkiye bölgedeki tek istikrarlı liman olma özelliğini korursa, kendisini diğer gelişmekte olan ülkelerden ayrıştırarak krizi hasarsız atlatabilir. Bir diğer avantaj ise, vatandaşların beklentilerini genel olarak pozitif tutması. Son 10 yıldır insanımızda ekonomiye karşı bir güven hissi oluştu. Bu güven hissinden dolayı da harcamalar, borçlanarak da olsa, ciddi arttı. Ülkenin yöneticileri bu güven hissini kıracak kötü adımlar atmazsa ve iyimserlik devam ederse bu dönemde sıkıntı yaşamayız.” SHA



Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *