Madde bağımlılığı toplumsal çöküşünde en önemli göstergesi

Çoklu bir kriz dönemin olduğumuzu kaydeden Kaşıkırık, ‘’Antep, madde bağımlılığının transfer noktası. Türkiye’ye bu bölgede özellikle de bu ilden gidiyor. Madde toplumsal çöküşünde en önemli unsurlarından birisi. Mahalle buluşmalarımızda ‘Ne olursunuz gençlerimizi madden kurtarın’ diyorlar. Madde önemli bir neden. Şiddet, yoksulluk ve yoksunluk birbirini tetikliyor. Dolayısıyla çoklu krizler dönemindeyiz’’ şeklinde konuştu. 

Hukuka güvenin zedelendiği, adaletin sarsıldığı az bir dönem geçirdik

Kaşıkırık, ‘’Önceden yaşadığımız ekonomik krizi reformlarla, kalkınma politikalarıyla atlattık. Bu kadar hukuka güvenin zedelendiği, adaletin sarsıldığı, sisteme ve kurumlara olan güvenin sorgulandığı az bir dönem geçirdik. İnsanların hukuka, adalete, eğitime ve birçok konuya güvenin yanı sıra birbirimize olan güveni de aşılamamız gerekiyor. Bu beraber yaşamakla olacak. Birbirimize güvenmek zorundayız’’ ifadelerini kullandı.

Her yere üniversite veya adalet sarayı açmak çözüm değil

Türkiye’de 4,5 milyon ev genci bulunduğunu sözlerine ekleyen Kaşıkırık, ‘’Ev genci; ne istihdam da ne de eğitimde anlamına geliyor. Dolayısıyla çalışmamız gereken toplumsal grup gençler. Her yere üniversite veya adalet sarayı açmak çözüm değilmiş. Gençlerin okulu bırakma oranı çok yüksek. 4+4+4 eğitimi tamamlama oranı bazı bölgelerde ilkokul seviyesinde’’ tespitini yaptı.

Çoklu kriz dönemindeyiz

Kaşıkırık, ‘’12 saatte 5 kadının öldürüldüğü zamanlara geldik. Çocuk istismarını söylemiyorum. Sorunlar bu kadar artmışken birlikte hareket etmemiz gerekiyor. Daha adil bir dünya bırakmak istiyorsak birlikte hareket edeceğiz. Bu kadar sosyal çürümenin ve toplumun çöküşün olduğu çoklu kriz dönemindeyiz’’ dedi.

Antep’te hak temelli bir dernek bulunmuyor

Gaziantep’te hak temelli bir derneğin bulunmadığını ifade eden Kaşıkırık, ‘’Hak temelli; insan hakkı, çocuk hakkı, kadın hakları, hayvan hakları, çalışan hakkı, emekli hakkı yani insan hakları demek. 6 şubat depremlerinden sonra yaptığımız saha araştırmasında ‘Burada dernekler hak temelli ve ya hak temelli’ olmak üzere iki ayrılıyor dediler. Ya hak temelli demek yardım, bağış, alan ve veren ilişkisi. İnsanı değerli hissettirecek en önemli alan politika ve hizmet sunma’’ dedi.

Bizi temsil etmesi için oy vereceğimiz her adayın liyakatli olmasını istiyoruz

Gerçek Eşitlik Derneği Kurucu Başkanı Gül Yıldız Bozgeyik, ‘’Bizi temsil etmesi için oy vereceğimiz her adayın liyakatli olmasını istiyoruz. Hepsinin siyaset bilimci olmasını beklemiyoruz ama bizi temsil edecekse; ister muhtar, ister meclis üyesi, ister belediye başkanı, isterse milletvekili; seçildiği makamın görev ve sorumluluklarını yerine getirecek bilgi, beceri ve donanıma sahip olmalı. Onun için  diyoruz ki; seçimlere birkaç ay kala değil, bugün başlayalım. Biz eşitliği bilgi paylaşımında da savunuyoruz’’ çağrısında bulundu.

Eşitliğin, adaletin inşası için elimizi taşın altına koyacağız

Gerçek eşitlik yerelde başlar diyerek yola yola çıktıklarını kaydeden Bozgeyik, ‘’Temel insan hakları bağlamında tüm bireylerin evde, işte, eğitimde eşit erişim hakkı, siyasette karar mekanizmalarında kadınların ve gençlerin eşit temsili için çalışmalar yapmak, kısacası gündelik hayatın tüm alanlarında eşit temsil edilmesi için mücadele edeceğiz. Kimsenin geride kalmaması, eşitliğin, adaletin, kapsayıcılığın ve çoğulculuğun yerelde inşası için elimizi taşın altına koyacağız’’ ifadelerine yer verdi.

Balık vermeyi değil, balık tutmayı öğreneceğiz

Siyasette gerçek eşitliği önemsediklerinin altını çizen Bozgeyik, konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘’Siyasette değişim ve dönüşüm herkes için eşit ve adil kararların alınmasını sağlayacak. Bu kapsamda siyasetin, unutulan öznesi konumunda olan kadınların ve gençlerin karar alma mekanizmalarına aktif katılımı büyük önem taşıyor. Bizler de Gerçek Eşitlik Derneği olarak, temsilde eşitliğin ve adaletin sağlanması için daha çok liyakatli kadın ve gencin siyasette yer alabilmesi amacıyla yola çıktık. Böylece, farkındalık ve kapasite güçlendirme çalışmaları ile donanımlarını arttırmalarını ve kendilerini doğru ifade etmelerini sağlayacağız.  Yani balık vermeyi değil balık tutmayı öğreteceğiz.’’