ANASAYFA arrow right Güncel

SYRIZA’nın, sonuçları küresel düzeyde etkilere yol açabilir

SYRIZA’nın, sonuçları küresel düzeyde etkilere yol açabilir
YAYINLAMA: 16 Nisan 2020 / 04.15
GÜNCELLEME: 16 Nisan 2020 / 04.15
“SYRIZA radikal söylemleri ile Avrupa Birliği’nin finansal yardımda bulunmak için dayattığı politikaların yol açtığı

“SYRIZA radikal söylemleri ile Avrupa Birliği’nin finansal yardımda bulunmak için dayattığı politikaların yol açtığı sosyal patlamanın yarattığı siyasi zeminde güç kazandı”

  

Yunanistan daki seçimleri ve yansımalarını değerlendiren Zirve Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doç. Dr. Murat Özkaleli, “Yeni Soğuk Savaş, 1946-1989 döneminde yaşanandan büyük farklılıklar arz ediyor. O dönemde iki kutuplu dünya özellikle bölünmüş Almanya ve atom bombasının yaralarını sarmaya çalışan bir Japonya vardı. Şimdi ise Amerika ve Rusya’nın yanı sıra Çin de küresel politikada güç sahibi ve “üç kutuplu” bir dünyada Almanya ve Japonya kendilerine yer arıyorlar. İşte tüm bunlar dikkate alındığında SYRIZA hükümeti, sonuçları küresel düzeyde hissedilebilecek etkilere yol açabilir” diye konuştu.

 

Alexis Çipras dikkatleri üzerine çekiyor

 “Yunanistan’da radikal sol söylemleri ile ön plana çıkan SYRIZA koalisyonunun ve bu koalisyonun genç lideri Alexis Çipras’ın dikkatleri üzerine çektiğini görüyoruz. Yunanistan aslında nüfus ve ekonomik açıdan çok büyük bir ülke değil; ancak gerek Avrupa Birliği gerekse NATO ittifakı içinde yer alması hem ekonomik, hem askeri açıdan Yunanistan’a ayrı bir önem atfedilmesine yol açıyor” dedi.

 

Küresel düzeyde hissedilebilecek

etkilere yol açabilir

SYRIZA’nın yükselişinin Amerika Birleşik Devletleri’nin küresel düzeyde güç kaybettiği bir döneme denk geldiğine dikkat çeken Özkaleli, “ABD, Soğuk Savaş boyunca Yunanistan gibi ülkelerde “sol” partileri gerekirse askeri darbeleri desteklemek pahasına hükümetten uzak tutan politikaları tercih etmişti. Bugün, koşullar buna müsait değil elbette. Ancak özellikle Rusya’nın Kırım’ı yutmasından bu yana “İkinci Soğuk Savaş” döneminin başladığından söz ediliyor ki bu, çok önemli bir gelişme. Yeni Soğuk Savaş, 1946-1989 döneminde yaşanandan büyük farklılıklar arz ediyor. O dönemde iki kutuplu dünya özellikle bölünmüş Almanya ve atom bombasının yaralarını sarmaya çalışan bir Japonya vardı. Şimdi ise Amerika ve Rusya’nın yanı sıra Çin de küresel politikada güç sahibi ve “üç kutuplu” bir dünyada Almanya ve Japonya kendilerine yer arıyorlar. İşte tüm bunlar dikkate alındığında SYRIZA hükümeti, sonuçları küresel düzeyde hissedilebilecek etkilere yol açabilir. Rusya’nın Ukrayna politikası Amerika-Alman yakınlaşmasına yol açtı; ancak Yunanistan Avrupa Birliği ve NATO zincirlerinin en zayıf halkası ve Rusya ile tarihi işbirliği bağları bulunuyor. Şayet SYRIZA çok ihtiyaç duyduğu fonları Alman vetosu ile Avrupa’dan bulamayıp yüzünü Rusya (veya Çin’e) çevirirse böyle bir dönüşümün çok önemli sonuçları olur” şeklinde açıklama yaptı.  

 

Dünyada 2008 yılından itibaren yaşanmaya başlanan ekonomik krizin en kötü vurduğu ülkelerden birinin Yunanistan olduğunu belirten Özkaleli, “Aslında Yunanistan, Avrupa Birliği içinde yer aldığı ilk yıllardan bugüne 30 yılı aşkın bir süredir bütçesi sürekli açık veren ve bütçe açıkları Avrupa Birliği tarafından kapatılan bir ülke. Ancak ekonomik krizin bir yansıması olarak bir bakıma deyim yerindeyse “deniz bitti.” Başta “patron” Almanya olmak üzere Avrupa Birliği’nin zengin ülkeleri İspanya-İtalya-Yunanistan’dan müteşekkil “fakir” Akdeniz kuşağı ülkelerinin bütçe açıklarını kapatmak konusunda isteksiz davranmaya başlayınca bu üç ülkede (Kıbrıs Rum Kesimi’ni de dahil) ekonomik kriz dayanılmaz bir hal aldı; hükümetler yıkıldı hatta devletlerin bütçe sistemleri çöktü. İşte SYRIZA bu koşullar altında radikal söylemleri ile Avrupa Birliği’nin finansal yardımda bulunmak için dayattığı politikaların yol açtığı sosyal patlamanın yarattığı siyasi zeminde güç kazandı” diye belirtti.

“SYRIZA zaferinin küskün sağ seçmenin sandığa gitmemesinin de bir sonucu olduğunu görüyoruz” diyen Özkaleli, “Yunanistan’da uzun yıllar hükümet/ana muhalefet görevi yapmış olan PASOK sandıkta neredeyse silindi. Yani SYRIZA, PASOK seçmenini kendine yönlendirmeyi başardı. Bunun sonuçlarını, özellikle Türk-Yunan ilişkilerine olan etkilerini ayrıca ele almak lazım” dedi.

 SYRIZA göreve geldikten sonra Avrupa Birliği’ne karşı tatlı-sert, NATO’ya karşı ise beklenmedik düzeyde olumlu bir tutum sergilediğini belirten Özkaleli, “Popüler medya özellikle SYRIZA’nın AB troykası tarafından kontrol edilen borç ödemelerini yapmayacağı haberlerini ön plana çıkartıyor. Gerçekte SYRIZA borcun yeniden yapılandırılmasını ve sosyal baskının ortadan kaldırılmasını talep ediyor. Bir nevi Chicago ekolüne dayalı IMF benzere dayatmacılığa dayanan iktisadi anlayış ile Keynesyen iktisadın ekol tartışması olarak da görmek mümkün bu durumu. Nitekim SYRIZA “Avrupa’ya karşı olmak” yerine, “Avrupa’nın doğru politikalar takip etmesi” yönünde bir söylemi takip ediyor.” dedi.

Syrıza hükümeti küresel etkiye sebep olabilir

Kıbrıs İçin Herhangi bir Açılım Beklenmiyor

Türk-Yunan ilişkilerinde son dönemde bir yumuşama dönemi yaşandığını belirten Özkaleli, “ SYRIZA hükümetinin bu konuda çok radikal bir adım atmasını yakın zamanda beklenemez. Ancak Kıbrıs meselesi Türk-Yunan ilişkilerinin merkezinde duruyor ve Yunan radikal solu bu konuda aşırı sağdan çok da farklı düşünmüyor. Tüm günahı Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kıbrıs’taki mevcudiyetine bağlayan bir yaklaşımları var. Nitekim Çipras ilk dış ziyaretini Kıbrıs’a yaptı ve herhangi bir Yunan başbakanının takip edeceği rutin şeyleri yaparak Türklere karşı terör saldırılarına adı karışan insanların mezarlarını ziyaret etti. Basın yayın organları Çipras’ın bir açılım yapıp Kıbrıslı Türk “sivil toplum” örgütleri ile görüştüğünü yazıyorlar; ama resme yakından bakıldığında Çipras’ın gerçekte daha çok kısa bir zaman önce Türk askerini Kıbrıs’ta tecavüzcü ilan eden bir hükümet milletvekilinin yanı sıra Maraş bölgesinin kayıtsız şartsız Rumlara iadesini talep eden bir grup ile görüştüğünü görüyoruz. Bu bağlamda Çipras’ın “görüştüğü” Kıbrıslı Türklerin bir “açılım” olduğuna inanmıyorum. Bu insanlar zaten siyasi bir tez olarak kendilerini “Türk” olarak görmüyorlar ve Kıbrıs’ta Türk tezlerini değil, Rum tezlerini benimsiyorlar. “Çözüm” olarak Rum tezlerini külliyen benimseyen bir grup ile görüşmenin Kıbrıs’ta herhangi bir açılım sağlamasını beklemiyorum.” diye konuştu.

Akdeniz’de bazı ülkelerin ittifak halinde hareket ettiğini bu durumun Türk Dış Politikası için sakıncalar içerdiğini belirten Özkaleli, “Çipras ve SYRIZA koalisyonunun bel kemiği geçmişte İsrail’e karşı Filistin’i destekleyen insanlardı. Şimdi “taç giyen baş uslanır” deyip İsrail ile ittifaka devam mı edecekler, yoksa İsrail ile daha mesafeli bir politika mı takip edecekler, bunu da Türk dış politika yapıcılarının dikkatle takip edeceklerdir. Neticede baktığımızda SYRIZA henüz sadece hükümet olmayı başarmış durumda; iktidarı ise Yunan silahlı kuvvetleri, Kilise ve ticaret burjuvazisi ile paylaşıyor. Dolayısıyla çok radikal dış politika değişimlerine gitmesi zor. Şu anda dış politikada klasik Yunan tezlerine sahip çıkıp, zamanını iç politikada harcaması, kendisini iktidara getiren iç siyasi koşulları çözmekle ilgilenmeleri daha makul bir durumdur. Zaten SYRIZA seçmeni, eski PASOK seçmenidir ve bu, Yunanistan koşullarında “ulusal sol”a tekabül eder. Bu seçmenin Kıbrıs meselesi ve Türk-Yunan ilişkilerine bakış açısı ise herkesin malumudur” dedi.Adem Kesenek

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *