ANASAYFA arrow right Güncel

Tartışılmadan alınan kararlar yeni felaketlere davetiye çıkarıyor

Tartışılmadan alınan kararlar yeni felaketlere davetiye çıkarıyor
YAYINLAMA: 01 Ekim 2023 / 22.58
GÜNCELLEME: 01 Ekim 2023 / 22.58
TMMOB Gaziantep İl Koordinasyon Kurulu, 6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremlerden ders alınmadığını söyledi

TMMOB Gaziantep İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Aslı Tezel, “Üzerinden yaklaşık 8 ay geçmesine rağmen tespit ve önerilerimizin önemli bir kısmının hala dikkate alınmadığını ve yaşananlardan ders alınmadığını görüyor, konunun bileşenleri ile yeterince tartışılmadan alınan kararların yeni felaketlere davetiye çıkarmakta olduğunu üzülerek takip ediyoruz” dedi. 

Siyasilerin ve kamu yöneticilerinin uyarıları dikkate almasını bekliyoruz

Tezel, “Bizler anayasamızın 135. Maddesinin bize verdiği sorumlulukla ve halkımızın sorunlarının meslek ve meslektaş sorunlarından ayrılamayacağı bilinciyle depremlerin ilk gününden beri paylaştığımız deprem risk ve zararlarını azaltmaya yönelik tespit ve önerileri tekrar hatırlatma gereği duyuyoruz. Afetin değil, önlem almamanın yıkıma neden olduğu gerçeğinden hareketle şehrimizin siyasi temsilcileri ve kamu yöneticilerinin alacakları kararlarda yaptığımız bu açıklamaları dikkate almalarını umuyor ve bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

İşi bilsin veya bilmesin herkes inşaata el attı

Tezel, “Ülkemizde özellikle konut inşaatı süreci ezelden beri, işi bilsin bilmesin herkesin el attığı, rekor sayıda müteahhittin cirit attığı, hiçbir kalifikasyonu olmayan deneyimsiz mühendisliğin, en ucuz işçiliğin kullanıldığı, depreme dayanacak taşıyıcı sistemin inşaatına ironik olarak “kaba inşaat” dediğimiz, proje ve yapı denetimi dahil her şeyin usulüne göre yapıldığı varsayımına dayalı bir umursamazlıkla, herkesin dışarıdan izlediği, gerçekten “kaba” bir faaliyet alanı olageldi. Maalesef, her depremden sonra telaşlanan tüketicinin, olası bir büyük depremde kendisinin, ailesinin can kayıplarını önleyecek taşıyıcı sistem projesi ve inşaatı için bilinçli bir kalite talebi oluşamadı” şeklinde konuştu.

Kaçak yapı stoku depremlerin yıkıcı etkilerini arttırdı

İmar aflarının afetlere davetiye çıkardığını belirten Tezel, “Çıkarılan imar aflarıyla, planlama esaslarına, şehircilik ilkelerine, kamu yararına ve imar mevzuatına ve mimarlık-mühendislik sürecine uygun, afete dayanıklı, insan ve çevre sağlığını gözeten, yaşanabilir kentlere karşı, mimarlık ve mühendislik süreçlerinden bağımsız olarak üretilmiş, sosyal donatısız, açık ve yeşil alan sistemlerinden yoksun yapılaşma âdeta teşvik edilmiş; kentlerden yaylalara, tarım alanlarına, kıyılardan ormanlara yayılmış; doğal, tarihi arkeolojik varlıklarımız talan edildi. Son çıkarılan imar affı kanununda da daha öncekilerde de olduğu gibi, İmar Kanunu’na aykırı olarak, hiçbir ruhsat sürecine girmemiş veya ruhsat ve eklerine aykırı her türlü yapıya (tek katlı-gökdelen, konut, liman, enerji tesisi, tarımsal yapı, her türlü ticaret, sanayi yapıları) arazinin niteliğine/mülkiyetine bakılmaksızın “Kayıt altına alma adı altında” hukuksal geçerlilik, toplum nezdinde de meşruluk kazandırılması amaçlanmış. Önceki imar aflarında olduğu gibi son çıkan imar affı da meşrulaştırılan kaçak yapı stoku nedeniyle depremlerin yıkıcı etkilerinin artmasına neden olduğu aşikar” açıklamasını yaptı.

Bina Deprem Yönetmeliği yerbilimiyle ilgili mühendisleri kısıtlıyor

Zeminle ilgili çalışmaların gerekli bilimsel ve teknik kriterlere uygun olarak yapılması konusunda yüksek hassasiyet gösterilmesi gerektiğini ifade eden Tezel, “Deprem riskini azaltmak için yapılaşma öncesi yerleşim alanlarının jeofizik, jeolojik, jeoteknik ve jeodezik incelemelerle elde edilen verilerinin değerlendirmesi ve risklerin belirlenmesi en temel faktör. Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği mevcut haliyle yerbilimiyle ilgili mühendisleri kısıtlıyor. Oysaki veri çeşitliliği ve sayısı arttıkça daha güvenilir ve doğru sonuçlar elde edilir. Taşıma gücü hem sismik hızlardan hem de laboratuvar verilerinden hesaplanmalı ve karşılaştırılmalı. Yönetmelik gereği, taşıma gücünün yönetmelikte önerilen taşıma gücü bağıntısından hesaplanması zorunlu kılınmaktadır; ama nedense yönetmeliği yapanlar bu bağıntıyı zorunlu kılarken sorumluluğunu almamaktadırlar” açıklamasını yaptı.

Hasar görebilirlik, yapısal hasar riskinin doğrudan insana bağlı olan ana unsuru olduğunu sözlerine ekleyen Tezel, Bu bağlamda, içinde yaşayacağımız veya çalışacağımız binamızın yapısal hasar riskini en aza indirmek için, binamızın bulunduğu yerdeki deprem tehlikesini göz önüne alarak binamızın taşıyıcı sistemini, depremde hasar görebilme olasılığı, yani hasar görebilirliği en az olacak şekilde projelendirmemiz ve inşa etmemiz gerekir. Ülkemizde yapılar 3194 sayılı İmar Kanunu ve 4708 sayılı Yapı Denetim Kanunu olmak üzere iki temel kanun çerçevesinde projelendirilmekte ve inşa ediliyor. Yaklaşık 38 yıl önce 1985’te yürürlüğe giren ve “Amaç” başlığı altında dahi afet güvenliğini göz ardı etmiş olan 3194 sayılı İmar Kanunu günümüz şehircilik, planlama, yapı üretim ve denetim hizmetinin ihtiyaçlarına yanıt veremez ve ulusal afet mevzuatıyla da kopuk bir durumda” tespitini yaptı.

Bölgedeki en önemli sorun göç olarak değerlendirilmeli

“Tarım toprakları üzerine, zeytinliklere, kayısı bahçelerine ve yumuşak zeminlere kurulan yerleşimler, sanayi tesisleri gibi yapılar depremdeki can ve mal kayıplarımızı artırdı” tespitini yapan TMMOB Gaziantep İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Aslı Tezel, konuşmasını şöyle tamamladı: “Sürecin uzun soluklu bir yol olacağı düşünülerek eşgüdüm çerçevesinde çalışmaların yapılması gerekmektedir. Fiziki hasarların yanında aynı zamanda sosyal, kültürel ve ruhsal açıdan da bölgeye destek verilmesi yararlı olacak. Çiftçilerimizin üretimlerini terk etmesine yol açacak bir duruma izin verilmemeli. Üretimin terk edilmesi gıdanın azalması, arz güvenliği ve beraberinde fiyatların artmasını; aynı zamanda ithalatın artmasını ve tarımın gerilemesini getirecek. Tarımsal üretim, bakım, girdi tedariki, hasat, depolama, işleme, pazarlama, nakliye gibi faaliyetlerin sürdürülebilmesi için gerekli desteklerin çiftçilere verilmesi son derece önemli. Bölgedeki en önemli sorun göç olarak değerlendirilmeli.”

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *