Eğitim ve öğretimde öncelikli sorun derslik ve öğretmen açığı
Eğitim Sen Eğitim Sekreteri Barış Boyraz, 2004-2005 eğitim öğretim yılına 3 bin öğretmen ve derslik açığıyla girilecek olmasının eğitim camiasını düşündürdüğünü söyledi.
Öğretmen ve derslik açığı giderilemedi
Eğitim ve derslik açığının her eğitim öğretim yılında Gaziantep’in değişmeyen sorunu olduğunu belirten Boyraz, “2004-2005 eğitim yılı başında Gaziantep’e 3 bine yakın derslik ve 3 bin öğretmen gerekli. Dünyanın dört bir yanında ülkeler, eğitimlerini 20-30 kişilik sınıflarda yapıyor. Bu eğitimin kalitesi açısından çok önemli. Olması gereken bu. Nitekim özel pilot okullara en fazla 30 kişi alıyorlar. 31 kişinin oturacağı sıraları bulamazsınız. Bu eğitimin kalitesini artırıyor ama 90 kişilik sınıflarda hem öğretmen hem de öğrenci açısından sakıncalar var. Böyle düşündüğünüzde öğretmen açığı da derslik açığı da büyük bir sorun olarak karşımıza çıkıyor” dedi.
Eğitim ve sağlık Allah’a emanet
“Eğitimin birinci sorunu öğretmen ve derslik açığı, ikinci sorunu ise eğitim ve öğretimin hükümetler tarafından desteklenmemesidir” diyen Boyraz, “Özelleştirme kapsamı içine alınan sağlık ve eğitimden dolayı hükümet, sağlık ve eğitim hizmetlerini kamu eliyle yapmak istemiyor. Bu yüzden de okulları ve hastaneleri kendi haline bırakmıştır. Bugün okullarda bağış adı altında paralar toplanıyor. Hastanelerde döner sermayeye makbuz kesiliyor. Bunlar aslında sonuç. Bu sonuç devletin, kamunun hizmet yapmaması, sağlık ve eğitimi hizmet olarak görmemesinden kaynaklanıyor. Bu uygulama eğitim ve sağlığın Allah’a emanet olması demektir” diye konuştu.
Hükümet Anayasal suç işliyor
İlköğretimin mecburi ve parasız olmasına rağmen pek çok okulda kayıt sırasında bağış adı altında para alınarak Anayasal suç işlendiğini belirten Boyraz, “Hükümetler, Anayasal suç işliyor çünkü Anayasa, ‘ilköğretim mecburi ve parasızdır’ diyor. Oysa mecburi ve parasız eğitimi, kayıt sırasında zorla para toplayarak paralı hale getiriyor. Anayasada ilk ve ortaöğretimin parasız olduğu ifade edilse de öğrenci velisine, ‘durumumuz kötü bana bağış yap’ diyorsunuz. Öğrenci velisi de çocuğunun iyi bir okulda, iyi bir eğitim görebilmesi için bizzat çıkarıp istenilen parayı vermek zorunda kalıyor. Bunun adı bağış değil, yardım değil, hükümetin politikasından dolayı zorunluluktur. Ben de olsam, siz de olsanız, çocuğunuzun eğitim öğretimini iyi bir okulda yapabilmesi için onu veriyorsunuz. Bunun adı artık bir zorunluluktur. İşte bu yüzden de devletin bu politikasından dolayı Cumhuriyet savcıları harekete geçmeli diye düşünüyoruz. Anayasal suçu işleyen kim olursa olsun hükümet de hükümet başkanı da olabilir. Bunun karşılığını ve cezasını görebilmeli” şeklinde açıklama yaptı.
Eğitimin içinin boş olduğu ortaya çıktı
ÖSS’de Gaziantep’in 38. Sıraya gerilemesinin eğitim öğretime verilen değeri gösterdiğine dikkat çeken Boyraz, “Son üniversiteye yerleştirme sınavı gösterdi ki eğitimin içi boş. Hele hele Gaziantep’te daha da boş. Eğitim politikasında bir hata var. Bu hatayı görmezden gelmek, bu hatayı sadece öğrencide aramak doğru değil. Öğrenciler çalışmıyor diyerek hükümetler bu işten sıyrılamaz. Bu işin temeline ciddi anlamda eğilmeleri gerekir. Siz en büyük örgütlenme devlet olarak eğitimden elinizi çekerseniz birilerinin taşıma suyuyla da bu değirmen dönmez. Dönmediği için de eğitimin kalitesi ve başarı oranı düşer. İlk ve ortaöğretim yanı sıra üniversitelerde de aynı durumda” dedi.
Muhataplarıyla birlikte eğitim politikası belirlenmeli
Eğitimin tarafları ve muhataplarının bir araya gelerek eğitime ortak bir çözüm üretmesi gerektiğini, oysa şu ana kadarki uygulamalarda uygulayıcıların kararların dışında bırakıldığını ve bunun da eğitimin kalitesini düşürdüğünü belirten Boyraz, “Eğitimin muhatapları olan veliler, öğrenciler, akademisyenler, sendikacılar ve öğretmenler bir kurul hâlinde eğitim politikasını belirlemelidir.
Müfredat programı değiştirildi, bunun uygulayıcısı olan öğretmenlerin, sendikasının veya öğretmen temsilcilerinin haberi ve katkısı yok. İşte böyle ‘ben yaptım oldu’ mantığı artık hükümetlerin eğitim politikası olmaktan çıkartılmalı. Taraflarla birlikte yapılmalı” diye konuştu.
Dershaneler eşitlik ilkesini bozuyor
Ülkemizdeki dershanecilik kavramının amacını aşmaya başladığını, dershanelerin yetenekli öğrencileri değil de paralı öğrencileri şanslı kıldığını ve okulların içinin boşaltılmasına neden de olduğunu ifade eden Boyraz, “Liseyi bitirmiş çocukların son umududur üniversiteler. 1 milyon 800 bine yakın öğrenci liseden mezun olup üniversite kapılarına yığıldı. Ancak adil olarak başlayıp bu yarışın sonunda elbette adalet beklenemezdi. Varlıklı aile üniversiteyi kazanmaları için çocuklarını dershanelere gönderiyor. Dershaneler de eşitlik ilkesini bozuyor” dedi.
Yetenekliler değil parası olanlar eğitim hakkını yakalıyor
“Özel dershaneler kar kurumudur ve çıkar için kurulmuştur. Kârı nasıl uygun gelirse öğrenciyi buna göre yetiştirir” diyen Boyraz, “Cebinde parası olmayan bir öğrenciyle, cebinde parası olan bir öğrencinin dershaneye gitme hakkı eşit mi? Bu şartlarda üniversite sınavına girmesi yine anayasal bir suç işlenmesi anlamına geliyor. Böyle bir sınav sistemi olmaz. İnsanlar yeteneğinden dolayı değerlendirilerek akademik kariyer yapmak için üniversitelere gider. Ama ülkemizde maalesef parası olan özel öğretmenlerle, özel dershanelerle kendini diğerlerinden ayrıcalıklı hale getirip, üniversitede kariyer yapma şansını elde ediyor. Bu anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır. Bu nedenle de paralı insanlara ayrıcalık tanıyacak dershaneler, özel öğretmenlik müessesesi kaldırılmalı ki çocuklarımız eşit şartlarda kendi kabiliyetleriyle üniversitelere girsinler” şeklinde açıklama yaptı.