ANASAYFA arrow right 20 Yıl Önce

“Adam gibi adam olmamız gerek”

“Adam gibi adam olmamız gerek”
YAYINLAMA: 27 Kasım 2023 / 15.48
GÜNCELLEME: 27 Kasım 2023 / 15.55

Gürbüz Balo, son birkaç ayda hayatını altüst eden olayları, yaşadıklarını ve duygularını anlattı. Sıra dışı olayların insanları olgunluğa eleştirdiğini söyleyen Balo, hayatta en önemli şeyi tarif ediyor:

 

Gürbüz Balo yaşadığı acıları Nurgün Balcıoğlu’na anlatırken, sağlığına dikkat etmeyen insanlara, tıp adamlarına ve iş dünyasının paradan başka bir şey düşünmeyenlerin kulağına küpe olacak açıklamalar yaptı.

Çevresinde sevilen, sayılan ve girdiği her topluluğu şenlendiren, hayat dolu bir insan olan Sabah Gazetesi Spor Yazarı Gürbüz Balo’nun hayatı bir anda altüst oldu.

Şeker hastalığı nedeniyle ayağı kangren oldu. Gaziantep'te etkili tedavi yapılamadığı için hayatı tehlikeye giren Gürbüz Balo acılar içinde kıvranırken, yüksek tansiyon hastası olan eşi beyin kanaması geçirerek yoğun bakıma kaldırıldı.

Eşi yoğun bakımda yaşam mücadelesi verirken, Gürbüz Balo’nun sağlığına kavuşabilmesi için saatlerin bile yetersiz olduğu anlaşılarak acilen İstanbul’a nakledildi.

Ayak parmağının kesildiği saatlerde, Sanko Tıp Merkezi’nde yoğun bakımdaki eşi Sabriye Balo yaşamını yitirdi.

Eşinin ölümü Gürbüz Balo’dan günlerce gizlendi. Çok önemli bir ameliyattan çıkıp hastane odasına alındığında, acı olayı öğrenmemesi için yakınları cep telefonunu saklayıp, kayboldu dediler.

-Gürbüz Bey, geçen “Hastalık hissedilir sağlık hissedilmez” diye bir söz okudum. Ne kadar doğru değil mi? Sağlıklı iken hangi organımız ne kadar önemli bir işleve sahip hiç düşünmüyoruz.

-Sıra dışı olayları yaşadıkça, insan daha değişik olgunluğa eriyor, daha değişik diyaloglara ve sohbetlere giriyor. Bunlardan biri de çok kıymetli Bahattin Nakıpoğlu. Eşiyle güzel müstesna bir yapıları var. Eve taziyeye geldiğimde “oğlum” dedi, insan bilhassa kendisinde çok olanı hissetmezmiş. Baktım örneklemeye başladı. Canlı olarak en çok ihtiyacımız olan şey havaymış, havayı sürekli solurmuşuz. Oysa ağzımızı burnumuzu çok kısa bir süre kapattığımızda yaşam bitiyor. Dünyanın dörtte üçü su. Ama insan vücuduna su girmediği zaman belli bir süre sonra ölüyor. “Sıhhat de bunlardan biri” dedi. Güzel bir benzetme. Bu acılı günlerimizde çok değişik duygular ve anlar yaşadım.

İstanbul'da hastanedeyim. Şişli Eftal’de altıncı katta boğaz görünüyor, martıların sesi geliyor, fakat ben ne İstanbul’un ne boğazın ne de martıların tadını alabildim. Şunu fark ettim ki insan içindeki olaylarla çevresine şekil veriyormuş. Bazı geceler gözüm ve sıhhatin yerinde olsa öyle dizeler geldi ki içimden. Hayır hayır İstanbul’da o İstanbul değildi.

Bizim kafamız İstanbul gibi imiş de İstanbul’u İstanbul gibi, boğazı boğaz gibi, yaşamı yaşam gibi görüyormuşuz.

İnsanı yaşama bağlayan eşi, dostu, çevresi, inancı, beklentisi, ümitleri… bunları kaybedince, dünyanın hiçbir anlamı kalmıyor. Hele benim şu acılı günlerimde, eşimi kaybetmenin acısını yaşadığım şu günlerde, birçok şeye anlam ve renk veremiyorum. Bir pazar sabahı uyandığımda dışarıda kuşların ötüşüne bile eşimin varlığı bir anlam veriyormuş. Bir Kavaklık yürüyüşüne giderken, o heyecan, sevdiğin insan, ekibin, grubun, arkadaşın gibi genellemeye gidebiliriz. O yaşama bağlayan insanlarla hayat bir anlam kazanıyor.

-Sizi yeniden sağlığına kavuşmuş olarak aramızda gördük. Keşke sevgili eşinizde aramızda olsaydı. Ama kaderin önüne geçmek imkansız. Kendisine ancak Allah’tan rahmet diliyoruz. Çok zor ve olağanüstü bir dönem geçirdiniz. Sizin yaşadıklarınızı diğer insanların da bilmesinde büyük yarar olduğunu zannediyorum. Aylardan beri ayağınızı kaybetme tehlikesi ile yaşarken, son dakikada İstanbul’daki bir merkeze yetişip, ayağınız ve hayatınız kurtulurken, aynı anda eşinizin ani vefatı ile sarsıldınız. Bu dönemde yaşadıklarınızı, duygularınızı ve düşüncelerinizi bizlerle paylaşır mısınız? Siz aynı zamanda bir şeker hastasısınız değil mi?

-Evet evet. 14 yıldan beri Şeker Hastasıyım. Ailemden genetik olarak şeker hastasıyım. Kendim aklımca da bilinçli bir şeker hastasıydım. Fakat ne kadar da bilinçli olsak, Gaziantep’te bu konuda çok büyük eksiklik görüyorum ben. Şeker hastası sayısının bu kadar yoğun olduğu bir kentte, olaya yeterince eğilinmediğinin özellikle altını çizmek istiyorum.

Şeker hastalığını, yaşadığımız süre içinde öğrendik. Şeker yüksek seyrettiğinde böbrekte, gözde, yani kılcal damarların ulaşabildiği noktalarda damar tıkanıklığına giderek orada tahribat yapıyormuş. Bir İstanbul ziyareti sırasında parmak aramda bir sürtünme olmuş. Biz şeker hastalarında belli bir yılı geçtikten sonra ayakta his kaybı oluyor.

Ayakkabının ayağı yara yaptığını bilmiyorsunuz, ayağınızı bir yere çarptığınızda bir şey hissetmiyorsunuz. Bu duyu kaybından dolayı, İstanbul’daki bu tahribatı 4-5 gün sonra fark ettim. Gaziantep'e geldiğimde, baktım parmağım morarmış. Ondan sonra çok sevdiğimiz değerli bir doktor kardeşimizle irtibata geçtik. Bize çok yakın alaka göstererek, ayağımın tedavisine başladı.

Bizde de bende de böyle. Gaziantep yöresi insanları da böyle, lütfen tıbbi konuda ve tüm konularda teslimiyetçi ruhumuzu, tabip arkadaşlarımız ve diğer uzman arkadaşlarımız iyi anlasınlar. Ben teslim oldum. Doktor arkadaşımızın yakın ilgi ve alakası ile, bir kere bile beni bir pansumancının eline bırakmadan kendisi ilgilendi. Bu aşamada benim yaşadığım şöyle bir olay vardı. Bakıp parmağımı gördüğümde şöyle bir umutsuzca başını salladı. Yani ayağımın iyi olmadığı imajını verdi. Fakat biz bir parmağın kaybedilmesinin bir şey olamayacağı düşüncesinin olgunluğuna veya eğitimine kavuşmadığımız için, davranışlarımızla, bakışımızla, konuşmamızda bu tedavinin devamını sağladık. Fakat bu bize fayda getireceğine, vücudumda sedim ve aso değerlerin yükselmesine ve enfeksiyon geçirmeme neden oldu. Gaziantep’te şeker hastalığı bir uzmanlık dalı olmalı, ayrı bir branş dalı olmalı. Cerrah cerrah gözüyle bakıyor, ortopedist ortopedist gözüyle bakıyor. Oysaki benim şeker gerçeği ve bunun için yapılması gerekenler unutuluyor. Ben bunu son aşamada ayağının kangren olma aşamasına gelip İstanbul’a tedaviden sonra anladım.

-Bu arada 2 ay gibi uzun bir zaman geçti. Siz bu 2 ayın birkaç gününü hastanede birkaç gününü evinizde olmak üzere çok sıkıntılı yaşadınız.

-Çook çok sıkıntılı geçti.

-Sonuç itibariyle, burada sizi tedavi eden hekimler, sağlığınıza kavuşmanız için bir şey yapamadı, bu sorununuzu çözemedi. Belki biraz daha gecikse deniz yaşamınıza mal olacaktı. Bu süreç nasıl tamamlandı?

-Evet… evet… maalesef. Uzun süre evde bakım gerekti. Benim eşim de yüksek tansiyon hastasıydı ve ben bu dönemde onu takip edip tedavileriyle ilgilenemez oldum. O sırada bana bakmasından kaynaklanan stres ve baskı da eklenince, beyin kanaması geçirdi.

-Siz bu arada evde yatıyorsunuz

-Evde yatıyorum, çok kötü durumdayım. Artık son haddeyim.

-Eşinizi hastaneye kaldırdılar…

-Hemen anında. Burada ben 112 acil servisine çok teşekkür etmek istiyorum. O acil ve acılı anımızda 5 dakikayı geçmeyecek kadar kısa bir sürede evime 3 eleman geldi. Anında dilaltı ilaç verildi, iğne yapıldı ve anında istediğimiz merkeze nakledildi.

Ben duyuyordum ama bu kez kendim de yaşadım. Bu konuyu organize eden insanların aynı güzellikte hizmetine devamını dileyip yeniden kendilerine teşekkür ediyorum.

-Bundan sonra farklı bir süreç başladı yaşamınızda değil mi?

-Eşim hastaneye kaldırıldıktan sonra, Aydın’daki doktor yeğenim benim ayak konusundaki sıkıntının ardından eşimin de böyle ağır şekilde hastaneye kaldırılmasını duyunca Gaziantep’e geldi. Yengesiyle ilgilendi, bir de pansumanıma şahit oldu. Ayağımı gördüğünde manzaranın çok olumsuz olduğunu fark edince ne yapabiliriz diye telaşa kapıldı. Çok geç kalındığını, kemiklerimin paramparça olduğunu söyledi ve buraya acil müdahale gerektiğini söyledi. Bizi tedavi eden arkadaşlarla görüştüğümüzde bize teminat veremediler, parmağımın alınması halinde rahatsızlığımın daha yukarıya sirayet etmesi konusunda. Parmağı alır bekleriz, tutacak mı tutmayacak mı diye güven veremeyince, bir dostumuzun vesilesiyle, buradan şükranlarımı belirtmek istiyorum kendisine, Mustafa Doğan eski milletvekili arkadaşım, dükkan ziyaretinde eniştesi Mehmet Gürbüz’ün de bu şekilde bir olay yaşadığını, İstanbul’da oksijen tedavisiyle kurtulduğunu, bir ay önce bize duyurmuştu. Biz burada her şeyin yolunda gittiğini zannederek oraya başvurmamıştık.

Ama doktor yeğenim gelip, onları hemen telefonla arayıp, tıbbi lisanda ayağımın durumu anlattığında hemen ilk uçakla İstanbul’a yetişmemiz gerektiğini, aksi halde geç kalacağımız uyarısı üzerine apar topar İstanbul’a gittik. Eşim burada hastanede yoğun bakımda yatıyor. Sağ olsunlar Sanko Tıp Merkezinin yoğun bakım ünitesinin de olağanüstü olduğunu buradan söylemeliyim. Ben rahatsızlığım nedeniyle o zaman gidemedim, ama doktor yeğenim bu kadar mükemmel bir tıp merkezi doktorları sağduyulu, görevinin sorumluluğu ve bilinciyle çalışan bir yer görmekten memnun olduğunu söyledi. Serdar İncioğlu ve diğer doktor ve görevlilerin ellerinden gelen gayreti gösterdiklerini öğrendim. Ancak ne yazık ki eşimin geçirdiği beyin kanaması çok büyük miktarda, çok kötü noktada, beyin köküne yakın, yani yaşamını sürdüremeyecek derecede bir etki yapmış. Burada eşimi bu halde bırakarak İstanbul’a Hipermer Tedavi Merkezine gittik ve orada tedavi süreci başladı.

-Ne kadar sürdü?

-40 gün.

-Ayağımın çok kötü olduğunu anlayınca, ayağımın altına kadar yayılan olumsuzlukları çok acele boşaltmak için önce tabağıma iki büyük delik açtılar. Oradan boşalmayınca, 3-4 gün sonra kesecekleri parmağı hemen bir gün sonra kestiler. Oradan da boşalmayınca ayak tabanıma 2 tane büyük yarık açarak o bölgeyi boşalttılar. Aynı zamanda Gaziantep’te burada yine suçlamak istemiyorum ama ayağımdan alınmayan kültürler orada alındı.

-Bu Hiperbarik oksijen tedavisi adı verilen tedaviyi ve önemini biz de sizin rahatsızlığınızdan sonra öğrendik. O nedenle basınç odası işini okurlarımıza biraz daha detaylı anlatalım isterseniz.

Şimdi sizin ayağınızda operasyon geçirmiş bir bölge var. Oranın iyileşebilmesi için o bölgeye kan akışının sağlanması, bunun için de kanın ihtiva ettiği oksijenin yoğunluğunun azaltılması gerekiyor. Bu arada kanda bulunan alyuvarların da oraya gidip, tamirat yaparak yeni doku oluşturması sağlanacak. Şeker hastası olduğunuz için kanınızdaki oksijen oranı yoğun. Bu nedenle yoğunluğu fazla olan kan belli bir bölgeye kadar gidip geri dönüyor, çok da tahrip olan bölgeye, ne kan, ne alyuvarlar ne de aldığınız antibiyotikler ulaşabiliyor. Bu basınç odası vücudunuza basınçla bol miktarda, yoğunluğu az oksijen girmesini sağlayarak kanınızdaki oksijenin yoğunluğunu azaltıyor. Basınç sayesinde kanın hızı artırılıyor. Bu sayede tahrip olan bölgeye yoğunluğu az oksijen ihtiva eden kanın dolayısıyla alyuvarların gitmesi sağlanarak doku tamiratı yapılması sağlanıyor.

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *