Türkiye Cumhuriyeti rejiminin ne olduğu Anayasamız ’da yer alır
İmam Hatip Liselerinin lehine olan YÖK Yasa Tasarısının dış kaynaklı büyük projelerin ilk adımlarının parçası olduğunu ifade eden Saltık, “YÖK Yasa Tasarısı sadece İmam Hatip Liseleriyle ilgilidir. Bu yasa dış kaynaklı büyük bir projenin adımlarının parçalarıdır. Son günlerde Türkiye’nin rejiminin ılımlı İslam rejimi olması gerektiği konusunda talihsiz açıklamalar oldu. Oysa bizim anayasamızın ikinci maddesinde rejimin ne olduğu yazılıdır. Demokratik, laik sosyal bir hukuk devletidir Türkiye Cumhuriyeti. Bu niteliklerinin değiştirilmesi teklif bile edilemez. Türkiye, 80 yıl önce yolunu böyle çizmiştir” diye konuştu.
İmam Hatip Liseleri büyük adımların ilk parçalarıdır
Ülkede çözüm bekleyen yüzlerce soru varken, meclisin 19 saat süren kesintisiz toplantısının ardından İmam Hatip Liselerinin lehine yasanın çıkartıldığını, bunun ılımlı İslam rejimi denilen olgunun bir adımı olduğunu belirten Prof. Dr. Saltık, “İmam Hatip Liselilerin avantajlı bir şekilde üniversitelerin tüm bölümlerine girmelerinin yeniden açıldığını görüyoruz. 28 Şubat 1997’den önce İmam Hatip Liselerindeki öğrenci sayısı 200 bini aşmıştı. 610 İmam Hatip Lisesi vardı. Türkiye'de ve Diyanet işlerindeki 100 bini aşkın personelin ancak yüzde 5’i İmam Hatip Lisesi mezunuydu çok büyük bir bölümü ilkokul mezunuydu. Diyanet işlerinde bile İmam Hatip Lisesi mezunlarının olmayışı, buna karşın İmam Hatip Lisesi mezunlarının kaymakam, savcı, doktor, idareci gibi ileride rejimi ele geçirmek için kritik görevlere istekli olmaları çok ilginçti. Normal eğitim yerine İmam Hatip Liseleri neredeyse almak durumundaydı” şeklinde açıklama yaptı.
Kadınlar imam olamadığı halde İmam Hatip Liselerine gidiyor
İmam Hatip Liselerinin geçmişte ihtiyacın 10 katı mezun verdiğine dikkat çeken Saltık, “Dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş biçimde yılda 53 bin mezun veriyordu İmam Hatip Liseleri. Türkiye'nin 22-23 ilahiyat fakültesine alabildiği imam hatip mezunlarının sayısı 2 bin 300 dolayındaydı. Diyanet işlerinin de yıllık gereksinimi 2 bin 500 dolayındaydı. Topladığınızda 5 bini buluyor, ama biz 53-55 bin mezun veriyorduk. Yani gereksiniminin 10 katı. Ayrıca İslam dininde kadınlar imam ya da hatip olamadıkları halde bu liselerde okutuyorduk onları. Herhalde biz bunları başka ülkelere ihraç edecektik, Avrupa ülkelerine falan! İmam ve hatip ihraç edecektik, sanki çok gereksinimleri varmış gibi” diye konuştu.
AKP’nin karanlık yüzünü halka anlatmak gerek
Türkiye’de rejimi ve Cumhuriyeti koruyan kesimlere baskı yapıldığını, dolayısıyla AKP hükümetinin dilediği serbestliğin yaratıldığına dikkat çeken Saltık, “Türkiye AB’ye girecekmiş gibi içeride TSK’ya baskı uygulanmakta. AKP de kendisini rahatlattığı bu ortamda dilediği değişiklikleri yapıyor. Asıl oyun net olarak görülüyor. AKP’nin Avrupa Birliği’nde maskesi düşmüş bulunuyor. Bunu en açık ve net bir şekilde halka anlatmak gerekiyor” dedi.
Kar eden kurumlar tasfiye edilmek isteniyor
AKP’nin Dubai anlaşmasıyla ülke ekonomisini alt üst eden kararlara imza attığını, bu anlaşma kapsamında halkın çıkarları için kurulan bankaların tasfiyesinin de bulunmasının ürkütücü olduğunu açıklayan Saltık, “Dubai Anlaşması’nın maddelerinin birinde bankacılık sektörünün düzenlemesi yer alır. Bundan da kastedilen kamu bankalarının tasfiye edilmesi, hiç kamu bankası kalmasın isteniyor.
Ankara'daki vergi rekortmenleri sıralamasında ikinci ya da üçüncü sırada Ziraat Bankası ve Halk Bankası var. Bu kadar yüksek vergi veren kamu bankaları zarar ediyor diye halkımız aldatılarak, köylüyü ve tarıma desteklemek üzere kurulan Ziraat Bankası, küçük esnafa kredi vermek üzere kurulan Halk Bankası aynı şekilde göz göre göre tasfiye edilmek isteniyor” diye konuştu.
Ekonomi çökertilmiş teslim alınmıştır
Son 24 yıldır olağanüstü borçlanma nedeniyle ülke ekonomisinin batıya bağımlı hale geldiğini, AKP hükümetiyle bu bağımlılığın şartsız teslimiyet şeklinde sürdüğünü belirten Saltık, “Olağanüstü borçlanma nedeniyle 24 yılda ekonomiyi batıya kaptırdık. Şimdi bu kamu yönetimi reformu tasarısı ile yönetsel ve siyasal açıdan liberalleşmesi adı altından tümüyle batıya bağlanmak ve bitirilmek istenmektedir. Ekonomisi çökertilmiş teslim alınmıştır. Sıra yasa ve yönetsel yapıyı zayıflatmak federasyona gidecek bir yapı getirmektir” şeklinde açıklama yaptı.