Her cuma günü dolup taşan Alibaba türbesinin pencerelerinden atılan paraların çokluğu dikkat çekiyor. Ziyarete gelen hanımlar kendi kendilerine söyleniyorlar: “Kurban olduğuma bak, nur yağıyor.”
Sabah araştırma ekibi
Şehreküstü civarındaki muskacımızın, cuma günü olduğu için Alibaba türbesine gittiğini öğrenince, bizde yollanıyoruz Alibaba'ya.
Günlerden beri Alibaba'nın şöhreti diller de dolaşıyor. Daha sokağa girişimizde öbek öbek kadınların Alibaba türbesine doğru ilerlediklerini görüyoruz.
Türbe kapısından girince büyük bir kalabalıkla karşılaşıyoruz. Türbenin avlusu kadınlarla dolu. Bir kısmı türbenin etrafında dönüp duruyor. Kalabalığı yarıp türbenin etrafında dönenlere karışıyoruz. Günlerden beri duyduğumuz şeylerle yüz yüze geliyoruz. Türbenin etrafındaki kadınların her birinin elinde bir anahtar var. Önce türbe kapısının anahtar deliğine ellerindeki anahtarı girdirip üç defa çevirmek için itişiyorlar. Bu işlemi tamamlayan başlıyor türbe etrafında dönmeye. Türbenin yan taraflarında bulunan, küçük demirli pencerelerin delikleri arasında anahtar döndürme işlemi tekrarlanıyor. Bu işlem, türbe etrafı üç defa dönülerek tekrar ediliyor. Türbenin duvarına başını dayamış, her birinin elinde birer makara iplik olan diğer kadınları da daha iyi gözleyebilmek için biz de dönmeye devam ediyoruz. Alınları duvara yaslı olan kadınların gözleri hiçbir şey görmüyor. Ellerindeki birer makara ipliği her sağışta bir dua okuduklarını öğreniyorum yanımdaki hanımdan. Daha sonra iplik sağma işlemini bitiren bir kadının elinde makasla bir köşeye oturup bu iplikleri küçük parçalar halinde kesmesini izliyorum.
Soruyorum: Bu iplikle ne yapılıyor diye. Aldığım cevap oldukça ilginç.
-Bu ipliğin her sağılışında bir dua okunur. Böyle yapıp baht açıyorlar.
Türbe etrafında dönerken kadınların elleri türbenin duvarına sürülüp yüzlere gidiyor. Bu sırada kadınların arada sırada «Kurban olduğum» sesleri işitiliyor. Yine yanımdaki hanımdan anahtar çevirmenin ne işe yaradığını soruyorum. Onun da iş kapısı ve baht açmaya yaradığını anlatıyor. Türbenin yanında bulunan pencerelerden eğilip içeriye bakıyorum. Yeşil örtüler içinde iki tabut görülüyor. Bir de avize yanıyor. Eğilip bakan kadınlar «Kurban olduğuma bak nur yağıyor» diye kendi aralarında söyleniyorlar. Bu pencerelerden içeriye para atmayı da ihmal etmiyorlar. Atılan paralarla pencerenin iç tarafının dolmuş olduğunu görüyorum. 50 likler, 100 lükler, 20 likler tomarla duruyor. Türbeyi işletenler döndü köşeyi diye düşünüyorum. Öyle ya kimisi kahvehane işletir, kimisi kumarhane, kimisi berber, kimisi bakkal. Bu da türbehane. Üstelik bu iş için sermaye de gerekmiyor. İki tabut üstüne attın mı yeşil örtüleri, işte sana bir türbehane, gelen atsın parayı giden atsın.
Nitekim bazı hanımlar aracılığıyla bu türbeyi işleten bekçinin karısından geçim kaynaklarının bu türbe olduğunu öğreniyorum.
Kadın: işte bizim geçim kaynağımız da burası, içeri atılan paralarla idare ediyoruz. Dileği kabul olanların dağıttırmak için getirdikleri yemekleri de, bir hafta ısıtıp ısıtıp çoluk çocuk yiyoruz. Bazıları da tabutların üzerine örtülsün diye yeşil örfü falan getiriyorlar» diyormuş. Yüzlerce müşteri her cuma günü türbeyi ziyarete geliyor. Bu sırada dileği kabul olanlardan birileri olacak, elden ele bir tepsi köfte, bir tepsi de tatlı gezip duruyor. Herkes dilek kabulü kendilerine de bulaşsın diye tepsilere elini uzatıyor. Özelikle ezan okunurken kadınlar anahtar deliğine, anahtarı sokmak için birbirlerini kırıp geçiriyorlar. Çünkü ezan okunurken dilek daha iyi kabul olurmuş.
Zavallı Alibaba, diye geçiriyorum içimden, seni mezarında bile rahat bırakmıyor bu kadınlar. Sen gelecek cumaya kadar bu dileklerin hangi biri için koşturup duracaksın?
Biz kapıdan çıkarken hâlâ içeriye öbek öbek kadınlar giriyordu. Dikkatimi çeken diğer konu da ziyaretten biraz uzaklaşan kadınların eşarplarını çıkarıp çantalarına koymaları oluyor. Her şeye kadir Ali baba elbette ki bu günahlarımı da affedecektir.