Vicdan ve ahlak…

YAYINLAMA: 24 Şubat 2014 / 18.00 | GÜNCELLEME: 24 Şubat 2014 / 18.00

Haftalık yayınlanan yerel bir gazetede okudum.

Yazar, Gaziantep’in alt yapısının ihmal edildiğinden yakınarak, “Gaziantep’te eskiden 30 bin araç vardı, şimdi 450 bin oldu. Şehir büyüdü ama yatırımlar büyümedi. Şehir gelişti, ama yatırımlar yerinde saydı!” diyor. (Nasıl yani? Şehir yatırımlarla gelişir. Gelişme gözleniyorsa, demek ki yatırım yapılıyor!)

İfade edemiyor ama kurgusu doğru.

 

Yazar, bütün bu olumsuzlukları hükümete bağlıyor. Gaziantep’e yatırım yapmayan hükümeti suçluyor.

Dilekçeyi yanlış adrese gönderiyor. Herhalde yurtiçi, yurtdışı gezip eğlendiği, ulufeleriyle mest olduğu zatı muhteremi eleştirmeye muktedir olamadığı için dilekçeyi doğru yazıp yanlış adrese göndererek vicdanını rahatlatıyor!

 

Hürriyet’in Pazar ekinde Zeynep Miraç’ın Murathan Mungan’la yaptığı söyleşiyi okudum. Entelektüel, zeki, müthiş teşhis yeteneği olan, topluma doğru ve düzgün mesajlar verebilen cesur bir yazar. İnternetten bulup okursanız, bana hak verirsiniz.

Yukarıdaki konu ile şöyle bir öngörüsü var:

Ahlak ve vicdan. İkisini de kaybedeli yıllar oldu. Çünkü herkes kendine benzeyeni ahlaklı, kendi gibi düşüneni vicdanlı buluyor.”

 

Bir de, harika bir saptamada bulunmuş:

Herhalde Türk medyası diyebileceğim kurum, meslek hayatının hiçbir döneminde bu kadar onursuz olmadı.”

 

Toplum bu hale nasıl geldi?

Eskiden böyle değildi diye düşünüyorsanız, Mungan ona da cevap veriyor. Zeynep Miraç soruyor:

- Hep hatırladığımız ama son günlerde tespih çeker gibi tekrarladığımız bir cümleniz var: “Bu ülkede her şey olursunuz, rezil olamazsınız.” Bu cümleyi kurarken bu kadarını tahmin etmiş miydiniz?

- Bir tarihte, damarlarında kan yerine kin akan, kötü ruhlu birinin yine bir kötülüğünü gördüğümde bir arkadaşıma, “Kötülüğün bu kadarı” demiştim. O da şöyle cevap vermişti: “Murathan, sen kötülüğün ‘kadar’ı var zannediyorsun.”

Yozlaşmaya, yalana, kötülüğe başvurduğunuzda o sonsuz bir sarmal. Geçmişte de böyleydi, Türkiye’de yalan söyleyenlerden hiç hesap sorulmadı. Yalanın dilin gereği gibi anlaşıldığı bir toplumda yaşıyoruz. Herkes yalan söylüyor. Yalan söylediğinin bilinci kaybolmaya başladı. Bu yolsuzluklar konusunda da aynı. Sıradan bir insan, hayatında bunun türevleriyle o kadar iç içe ki, etkilenmiyor. İltiması, yalanı meşru gören bir toplumsal kumaş var.

 

Yalanı ve ne yapsan rezil olunamayacağını, bu kadar güzel ifade eden Murathan Mungan söyleşisini lütfen siz de okuyun.


The Times’ ve Galatasaray...

 

Yarın Galatasaray, UEFA Şampiyonlar Ligi 2. turunda İstanbul’da Chelsea ile karşılaşacak.

Avrupa’da futbol dev bir endüstri. Bu sene 25 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaşması bekleniyor. Türkiye’de ise bu rakamın bir milyar dolara dayandığı tahmin ediliyor. Dünyada da 2015 yılında yarım trilyon dolar pazar büyüklüğüne erişmesi hesaplanıyor.

 

İşte böyle büyük bir pazarda Galatasaray, UEFA Şampiyonlar Ligi’nde 16 takımın arasında ikinci turda İngilizler’in göz bebeği, dünyanın en önemli teknik direktörlerinden birisi olarak kabul edilen Mourinho’nun çalıştırdığı Chelsea’yi eleyip üçüncü tura çıkmayı hedefliyor. Şansı mı? Chelsea ile aynı: Yüzde elli elli!

Önceki gün İngilizler’in saygın gazetesi ‘The Times’da tam yarım sayfa Galatasaray ile ilgili övgü dolu bir yazı yayınlandı. Yazıyı kaleme alan Galatasaray’ın eski çalıştırıcısı, Graeme Souness, namı diğer ‘Ulubatlı Graeme’. (Fenerbahçe’nin stadında Sarı Kırmızılılar’ın galibiyetinden sonra Şükrü Saraçoğlu’nun ortasına Galatasaray’ın bayrağını diktiği için, Ulubatlı Hasan’ın hatırasına binaen verilen isim.)

 

Souness, Galatasaray’ın dünya futbolunun ünlü isimleri, Chelsea’ye UEFA Şampiyon Kulüpler Kupası’nı kazandıran Drogba, Wesley Sneijder, Felipe Melo, Burak Yılmazer, Fernando Muslera ve  Semih Kaya’dan sitayişle bahsederek, Sarı kırmızılılar’ın çalıştırıcısı Roberto Mancini’ye övgüler dizmiş.

 

Benim asıl hoşuma giden ise Souness’in Galatasaray’ı, İngiltere’nin Manchester United’ı veya Almanya’nın Bayern München’i olarak tanımlaması.

Türkiye ile ilgili böyle şahane bir yazının ‘The Times’da yayınlanması pek olağan bir şey değil.

Ama futbolun büyüsü böyle, başarılı olunca dünya sizi yere göğe sığdıramıyor.

Darısı Gaziantespor’un başına...

 

 

Vicdan ve ahlak…