Türkiye’nin en önemli sempozyumu

YAYINLAMA: 02 Haziran 2014 / 20.00 | GÜNCELLEME: 02 Haziran 2014 / 20.00

Dün Gaziantep’te çok önemli bir sempozyum başladı.

36. Uluslararası kazı, araştırma ve Arkeometri Sempozyumu.

Türkiye’deki bütün kazı başkanları şehrimize gelerek yürüttükleri kazılarla ilgili bilgi veriyor ve geçen seneki kazı dönemini değerlendiriyor.

 

Bu sempozyumla Gaziantep’in ayağına büyük bir nimet geldi.Kentimizi dünya arenasında tanıtabilmek açısından bir fırsat.

Sabah, bu konuda kendine düşeni yaparak, dün birinci sayfasını çömertçe bu sempozyuma ayırdı, katılımcılarla sohbet ederek misafirlerimizi ne kadar önemsediğimizi gösterdi.

 

Protokol konuşmaları biraz uzun oldu, çünkü birbirinden habersiz konuşmacılar aynı konulara değindiler.

Şüphesiz en iyi konuşmayı Başkan Şahin yaptı.

Şahin irticalen konuşuyor, akıcı ve güzel konuşuyor ve içinden geleni samimiyetle ifade ettiği için de insanlar sıkılmadan, beğenerek dinliyor.Heyecanlı bir üslubu var. Dinleyici kitlesini kendine bağlamayı biliyor ve sahne hakimiyeti kazanıyor.

 

Sempozyumda Büyükşehir Belediyesi’nin hazırlattığı şehrimizle ilgili filmi ilk kez izledim.

Kısa olması ve çekimdeki maharetbeni etkiledi. Ancak, daha güzelbir müzik ile filmin etkisi artırılabilir. Bir de, tanıtım filminde hiç konuşma yok! İyi olmuş, itirazım yok.Ancak, tarihi yerlerimizi gösterirken, biz biliyoruz neresi olduğunu, ama bilmeyenler için bir şeyler yapılması gerekir diye düşünüyorum. Yazılı panolar kullanılabilir veya başka bir şey! Gastronomiyi de biraz zayıf değerlendirdim. O bölüm de yeniden ele alınırsa, mükemmel tanıtıcı bir filmimiz olacak demektir!

 

Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Özgür Özaslan’ın konuşmasını da çok beğendim.Bizi öven değerlendirmelerinin yanında önemli bir de eleştirisi vardı. Salondaki boşlukları kastederek, “Burası dolu olmalıydı, üniversite var, tarih ve kültür sevgisi olan öğrenciler nerede?” deyince ben gülümsedim, Yavuz Hoca’nın da kulakları çınlamış olmalıydı!

Belli ki, böyle bir sempozyumun önemi üniversite öğrencilerine gerektiği gibi anlatılamamış, onların ilgisi sağlanamamış.

 

36. Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu 5 gün sürecek, her gün Zeugma Müzesi’nin 4 ayrı salonunda, Poseidon, Dionysos,Okheanosve Kalliope’de Türkiye’deki bütün kazaların başkanları konuşacak.

Vakit yaratabilecekler için bulunmaz bir kültür fırtınası.

 

 


Kayıtdışı arkeologlar!..

 

Zeugma Kazısı Başkanı Kutalmış Görkay Hoca, konuşmasının bir yerinde, “…Aldığımız bir ihbar üzerine…” dedi.

Milas Hekatomneion Kazısı Başkanı Abuzer Kızıl, “…Aldığımız bir ihbar üzerine indiğimiz mezardan bir miktar altın çıkardık. Belli ki kaçakçılar bu küçük miktardaki altınların farkında olmadılar!..” dedi.

 

Türkiye’de neredeyse bütün ilk kazıları kaçakçılar yapmışlar, halen de yapıyorlar. Bakanlık kazıları hep ihbarlardan sonra başlamış!

Bunun da kanıtı, kendi topraklarımızdan önemli ne kadar eser varsa, yabancı ülkelerin müzelerinde!

Şimdi, bazenpara vererek, bazen tehditvari, bazen de diplomatik ilişkileri kullanarak eserlerimizi toplamaya çalışıyoruz.Pek başarılı olduğumuz da maalesef söylenemez.Çalıntı eserlerimizi alanlar, türlü bahanelerle, manevralarla, yalanlarla geri vermek istemiyorlar.

 

Eserlerimizin yağma edilmesinin en büyük nedeni demeyeyim de, tek nedeni, kültüre, eski eserlere olan ilgisizliğimiz ve bilgisizliğimiz!..

Kültüre ve sanata ilgimiz yeni başladı.Sanatseverlerin paraya kıyıp tablo satın almasına daha ne oldu şunun şurasında.

Osman Hamdi’nin resimleri milyonlarca liraya alıcı bulabiliyorsa, işte anlatmak isteğim de bu…

 

Önemli kazıların çoğunun başkanı yabancılar.Bunu yalnız onlar bilgili şeklinde değerlendirmemek lazım.Çünkü, yabancılar kazı için gerekli fonun bir kısmını kendi ülkelerinden getiriyor.Bizim bakanlığın parası yetmiyor.Oysa, dün öğrendik kikazılara ayrılan bütçe son 10 senede 23 kat artmış.Buna rağmen daha çok paraya ihtiyaç var.

Bir önemli husus da, Batı’da kültüre bağış yapan çok sayıda varlıklı insan var.

Hemen Gaziantep’ten örnek vereyim. Bizde kültüre, kazılara para veren tek bir kuruluş var: Sanko! Çünkü, başka kuruluşların parası yok!

Öyle değil…

Onlar, harabeye, kendi kafalarına göre getirisi olmayan saçmalığa paralarını verip de çarçur etmek istemiyorlar!

Zaten…

Geçen gün yine yazmıştım, Rahmi Koç’a ünlü bir gazeteci soruyor: “Sayın koç, Türkiye ne zaman gelişmiş bir ülke olur?”

O da şöyle cevap veriyor:
Bu iş parayla pulla olacak şey değil!..

 

İyi ki belediyelerimiz var ve iyi ki Sanko var.Şu anda dünyanın en önemli, en çok merak edilen kazısını, Karkamış’ı aslanlar gibi yürütüyoruz.

Karkamış kazılarına samimiyetle destek veren Şahinbey Belediye Başkanı Tahmazoğlu’nu aradı dün gözlerim sempozyumda…

 


 

Dolar’ın 300 sene önce ki  muadili!

 

Karkamış kazısını yapan İtalyan arkeolog, Bologna Üniversitesi profesörü Nicolo Marchetti dün sempozyumda sunumunu yaparken ilginç bir hikaye anlattı.

Kazılarda değerli olduğu tahmin edilen gümüş bir para bulunuyor.

Para temizlenince Avusturya İmparatorluğu’na ait olduğu anlaşılıyor.Üzerindeki tarih de 1697.

Yani 300 yıl öncesine dayanan bir buluntu. O kadar da önemli değil! Ama o gümüş para oraya nasıl geldi? Önemli olan bu!

 

Araştırmalar neticesinde sonuca ulaşılıyor.Zamanın ünlü seyahat kitabı yazarı Henry Maundrell’in 1697 senesinde yazdığı ‘Paskalya’da Halep’ten Carabulus’a Seyahat’isimli kitabından o bölgeye geldiği anlaşılınca iş çözülüyor.

Henry Maundrell’in aslında ziyaret ettiği yer Carabulus değil, Karkamış. Parayı da burada cebinden düşürdüğünü tahmin etmek o kadar zor olmuyor!

O zamanlar Avusturya İmparatorluğu’nun parası şimdiki Amerikan Dolar’ı gibi, bütün dünyada geçerli olan para birimi.Bu nedenle Henry Maundrell, harcamalarını rahatlıkla bu para ile yapabiliyordu.

 

Kitabı merak edenler için resmini köşemde yayınlıyorum. Amazon’dan bulabilirsiniz. Paranın resmini yarın yayınlayacağım.

 

Türkiye’nin en önemli sempozyumu