Zirve’de tehlike çanları çalıyor!..

YAYINLAMA: 25 Haziran 2014 / 20.00 | GÜNCELLEME: 25 Haziran 2014 / 20.00

Nobel ödülü kazanmış olan Amerikalı dev romancı Ernest Heminway, ‘Çanlar kimin için çalıyor’ adlı eserinde İspanyol iç savaşını anlatır.

(Hemen unutmadan eklemeliyim, Ernest Hemingway’in kuzeni bizim Amerikan Hastanesi’nde hemşire olarak çalışmıştı)

 

Çanlar kimin için çalıyor?’ lafı, yakında birileri için hayra alamet olmayan bazı sonuçların doğabileceğini anlatan bir deyimdir.Daha çok siyasiler için kullanılır ama bu kez topunağzında eğitim kurumları var!

Çan kiliselerde dua, evlilik, ölüm gibi olayların bildirilmesi; yani kısaca belli olayları ve zamanları duyurmak için çalınır.

Ancak bizde daha çok olumsuzluk anlamında kullanılır.İyi bir şeyler olacağını sezdiğimizde bu deyimi kullanmayız.

Örneğin evlilik için çalan çan mutluluk için çalınır, ama biz daha çok evham anlamı yükleyerek, bazı emareler vasıl olduğunda, tahmin ederiz ki bir şeyler oldu, olacak, ya da bir şeylerin sonu geldi, geliyor diye bilmemezlikten gelerek 'Çanlar kimin için çalıyor!' deriz.

 

Eee, ne alaka, ne oldu ki, derseniz; endişelerim, üzülmeme neden oldu da onun için…

Torbaya giren bir tasarı Vakıf Üniversitelerini çok tedirgin etti.

Tasarı kısa bir süre sonra yasalaştığında bakın neler olacak?

1. Vakıf Üniversitelerinin mütevellileri YÖK tarafından belirlenecek.

2. YÖK, yetkisini kullanarak, ‘kötü mali durum’ gerekçesiyle Vakıf Üniversitelerini kapatabilecek.

3. YÖK’ün, eğitim kalitesini beğenmemesi halinde de üniversiteyi kapatma yetkisi bulunuyor.

 

Vakıf Üniversitelerinin sahipleri (Pardon, mütevelli heyet başkanları!) bugünlerde Ankara’yı mesken tuttular.Ekibin liderliğini de herkesin, Beslen Makarna ve inşaat işlerinden tanıdığı bizim Bekir Okan yapıyor. İyi mi? Okan Üniversitesi mütevelli heyet başkanı!

Hem durumu düzeltti, hem de bir eğitim kurumunun prestijinden yararlanıyor. İster mi, bu iş bozulsun?

 

Ama asıl endişe duyanlar, paralel yapının üniversiteleri…

Çünkü bu yasanın hedefi onlar!

Başbakan’ın öfkesi dinmeyeceğe benziyor.

Paralel yapının planladığı darbe başarılı olsaydı, şimdi başka bir Türkiye’de yaşıyor olacaktık.

Eh, herhalde bunun bir yaptırımı olacaktır. Akla hayale gelmedik hedefler bulunuyor! Paralel Vakıf Üniversiteleri de bunlardan biri.

 

Başbakan çok kararlı duruyor.Gözü başka bir şey görmüyor. Kendisini alaşağı etmek isteyenlerden hesap sorması kadar normal ne olabilir ki…

 

Slogan: Ne verdiyseniz geri alın…

Anket yapılsa, bir Allah’ın kulu çıkıp da itirazetmez. Herkes neler olduğunu çok iyi biliyordu da, sesini çıkaramıyordu!

Yanlış yapan ceremesini ödeyecek…

 

 

Başarının temeli sağlamsa amenna!

 

Gazetede okudum, bilmem kaç milyon Dolar yatırım yapan bir işadamından sitayişle bahsediyor, işçilikten gelerek Türkiye’nin yıldızı olduğunu iddia ediyor.

Ben de tanıyorum onu!

İşçilikten değil,çerçilikten gelip kısa zaman diliminde milyar dolarla oynamaya başladı.

Şimdi diyebilirsiniz ki, olamaz mı, adam Bill Gates gibi bir şeyler keşfetmiştir, buluş yapmıştır ve kısa zamanda büyük paralar kazanmıştır.

Öyle olsa, ben de gurur duyardım! Ama biliyorum ki, başarının temelinde şeker kaçakçılığı var!

Hem de öyle bir zamanda ki, bir koyup üç alındı ve epey süre de devam etti.

 

Buna belki; becerikli, fırsatçı işadamı benzetmesi yapabilirsiniz,ama “iş ahlakı sağlam” derseniz, işte o zaman yanlış yapmış olursunuz ki, dürüst işadamlarını incitirsiniz! Herkes kimin ne olduğunu bilir çünkü…

 

Sırası gelmişken, bu tip işadamlarının profilini şöyle analiz edebiliriz:

Toplumun içine pek girmezler, kaçak güreşirler! Başkalarını öne sürerler, geri planda kalmayı tercih ederler.Çünkü, bir toplulukta sorulacak nahoş bir sorudan korkarlar.Hayatları kolay değildir, her şeyi perde arkasından yapmaya alışmışlardır.

 

Kamu yöneticileri için de aynı şeyleri söylemek mümkün.

Görevlerini tamamlamış belediye başkanlarını bir gözünüzün önüne getirin. Eğer, Gaziantep’te yaşamaya devam ediyorlarsa, demek ki bir korkuları yok! Yolda rahatça yürürler, halkın selamını alıp verirler.Buna en güzel örnekte, Esat Kaya Turgay’dır.

Diğerleri bu kentte yaşamıyorlar, belki ara sıra gelip gidiyorlar.

Burayı beğenmedikleri için değil! Muhatap olmak istemedikleri için dışarıda yaşıyorlar!

 

 

 

 

 

 

 

Zirve’de tehlike çanları çalıyor!..