Bakan eline neşteri aldı!..

Gaziantep’in değerli ve güzel yerlerinden birine yapılan koca bina nihayet yıkılacak!

Orası zamanında ‘Turizm Parkı’ydı.

Beğendik mağazaları Türkiye’ye yayılıyordu. Sahibi Mehmet Beğendik, Gaziantep’e gelmiş, Belediye Reisini ziyaret ederek mağazası için yer talebinde bulunmuştu.

Reis Bey, Cemal Bey’i çağırıp Turizm Parkı’nı gösterip, “Aha buraya Beğendik mağazası yapacaksın” dediğinde Cemal Bey, Turizm Parkı’nın neresi olduğunu bile bilmiyordu.

Netice itibariyle proje başarılı olmadı. Bu arada Beğendik’in işleri de bozulduğu için kira parasını ödeyemedi ve sonunda Antep’i terketti.

Daha sonra o mekan ne yapıldıysa tutmadı. Koca yatırım, “Atsan atılmaz, satsan satılmaz!..” duruma düştü.

Cemal Bey’in mekanı hastaneye dönüştürmek istediği ancak ruhsat alamadığı konuşuluyordu. Takasta verilen TEDAŞ arazisinin imar durumunun askıda olduğu, Mimarlar Odası’nın da itiraz ettiği biliniyor.

İmar izni askıda olduğu gibi çıkarsa 14 dönümün karşılığının 50 milyon lira olabileceği iddia ediliyor. Bunun karşılığında alınacak yerin değeri ise bence hiçbir anlam ifade etmiyor. Ne olursa olsun, orasının yıkılarak demokrasi meydanı ile birleştirilip büyük bir meydana dönüştürülmesi rüya gibi bir şey.

Bu fevkalade güzel bir proje. Bakan Başkanı ancak kutlamak ve teşekkür etmek gerekir. Çünkü bir risk alıyor. Ama hayırlı bir risk. Bunu her insan yapmaz, çekinir. Ama Şahin, elini taşın altına koyuyor. Ne zamandan beri Başkanlık yapıyor? Daha sekiz ay oldu, bu proje ile bütün yaptıklarını taçlandıracak.

Bu ucubeden kurtuluyoruz, abbisi Planeterium’un komşusu, ‘Hilton arazisi’ olarak bilinen ucubeye…

Belki Uzer, buraya da yardımcı olup Gaziantep’in ikinci ucubeden de kurtarılmasını sağlar. (Bu anlamda geçen gün yerel bir gazetede manşette çıkan bu konu ile ilgili haberin dikkatimi çektiğini söylemeliyim. Orayı biz defalarca yazmış, sahipleri ile papaz olmuştuk. Umutlu gelişmeler olduğunu düşünüyorum.)

Bu ucubeleri Gaziantep’in başına musallat eden belki Ocak ayındaki Kent Konseyi toplantısında çıkar, Gaziantep halkından özür diler. Yaparsa ne mi olur? Yeniden itibar kazanır, sevgi ve saygı tazeler. Tarihi bir iş yaptığı için de gelecek nesile örnek olur.

“Antepli olmak ana sütüyle kanımıza damarlarımıza geçmiştir”

“İnternet dünyayı bir köye dönüştürdü” deniyor sürekli!

Vaktiniz varsa, dünyada ne olup bitiyor, sanki komşunuzda olmuş gibi takip edebilirsiniz.

Ayfer Tuzcu Ünsal’ın yazıları yurt dışında büyük ilgi görüyor. Tanınırlığı tahminlerin üzerinde. Artık insanların bir numaralı ilgi alanı ‘yemek’ oldu. Eskiden kaç kişi bilirdi, gurme, gastronomi gibi terimleri…

İsrail’de Ayfer’in yazılarını takip eden Gaziantep’ten göç etmiş Adel Arkadaş Cohen, Antep’te yaşarken öğretmeni olan Adil Dai’nin yazılarını görünce heyecanlanıyor, “O benim hocamdı” diyerek Ayfer’e mail gönderiyor.

Adil Dai de onun için geçenlerde güzel bir yazı yazmıştı.

Adel Arkadaş Cohen’in Ayfer’e gönderdiği son maili köşeme alıyorum. Adil Bey Amca’nın internetle pek arası olmadığı için ben aracılık ediyorum. Mektubu original halinde yayınlamanın daha iyi olacağını düşündüm.

Ayfer hanim

Adil Beyin bu makalesini bana iletiyiniz icin cok tesekur ederim , bilhassa Hocam Adil Beyin beni hatirlamasi beni cok duygulandirdi. Ben ogretmenlerimi daima hatirlarim minetarim ve bizi hayata hazirladiklari icin tesekur ederim

Hayim franko benin Anne tarafindan Buyuk Babamdi evleri kayacik yokusunda iki kapili ev idi. Antepte onlari tanimiyan yoktu. Rahmetli Babam Yakup Arkadas. Hocam Antepteki yahudi hayatini cok guzel tarif etmis. Antepli olmak ana sutuyle kanimiza damarlamiza gecmistir. Ananelerimiz yemeklerimiz ayni devam ediyor( "Adelin mutfagindan Antep yemekleri " diye bir kitap yazdim, Antebi daima anariz ozleriz . Selamlar sevgiler Kiymetli hocamin ellerinden operim.

Okurken yüreğim burkuldu!

Aradan yarım asır geçmiş, hala Antep diyor, “Antepli olmak ana sütüyle kanımıza damarlamıza geçmiştir” vurgusu yapıyor.

Yorum yapmakta zorlanıyorum, gözlerimden akan yaşa mani olamıyorum. Keşke bu güzel insanlar hiç gitmeseydi, hep bizimle kalsalardı, burada kendi evlerinde, kendi topraklarında yaşasalardı.

‘Tanrı’nın Gazabı’ Atilla’nın

kılıçı nihayet bulundu!

Arkeologlar Hun Hükümdarı Atilla’nın kabrini buldu.

Budapeşte’de Tuna nehri üzerinde yeni bir köprünün temel inşaatını yapan işçiler 6. asra ait görülmeye değer bir lahit buldular. Anıtın analizi büyük bir Hun Hükümdarının, muhtemelen bizzat Attilla’ya ait olabileceği anlaşıldı.

Lahiti inceleyen ekip üyelerinden Budapeşte Üniversitesi tarihçilerinden Albrecht Rümschtein, “İnanılmaz, müthiş!” diye heyecanını ortaya koyarak, “Hepsi Hunlar’la ilişkilendirilen çok sayıda at iskeleti, çeşitli silahlar ve başka kalıntılar bulduk. Bunlar arasında meteor demirinden yapılmış büyük bir kılıç var ki bu Attilla’nın efsanevi ‘İskitlerin Kutsal Harp Kılıcı’ olabilir, fakat bunu teyid için biraz daha analiz gerekiyor” diyor.

Roma tarihçilerinin “Tanrı’nın Gazabı” dedikleri Attilla, Orta Asya menşeli göçebe bir halk olan Hun’ların hükümdarıydı. M.S. 434’de genç ve güzel bir Got prensesi olan İldiko’yla düğününü kutlamak için verilen ziyafetten sonra 453 tarihindeki ölümüne kadar hüküm sürdü. Hem Batı hem Doğu Roma İmparatorlukları’na birçok akını yönetti. Bu akınlar sonradan ‘Barbar İstilası veya Büyük Göç’ diye adlandırılan büyük Germanik nüfus hareketlerini tetikledi. Bunlar da Roma’nın düşüşünü ve Avrupa Orta Çağı’nın başlangıcını büyük ölçüde hızlandırdı. Macarların çoğu onu ülkenin kurucusu kabul eder.

Kabir mahallinin bulunması, asırlardır tartışılan Hunların ve Attilla’nın menşei ve kimliği konusuna birçok yönden açıklık getirebilir. Kazılarda bulunan çömlek parçalarının ve mücevherlerin analizi şimdiye kadar pek iyi kayıt altına alınmamış bu halkın kültürlerinin menşei ve ticaret ağlarına yeni bir ışık tutabilir.

(*) Yabancı bir dergiden tercüme ederek gönderen arkadaşım, “Bu kadar önemli bir arkeolojik kazıya bizim medyanın ilgi göstermemesine şaşırdım’ diyor.