Önemli bir konuk ağırladık

YAYINLAMA: 22 Şubat 2015 / 18.00 | GÜNCELLEME: 22 Şubat 2015 / 18.00

Geçen hafta Amerikalı bir dostumu ağırladım.

Arthur Sculley, dünyanın en büyük bankası olan J.F.Morgan’ın başkanlığından emekli. Obama’ya yakın bir düşünce kuruluşunun başkan yardımcısı. Çalışmalarını Tuft Üniversitesi’ne bağlı ünlü Fletcher School aracılığı ile  yürütüyor. Mayıs 2013’de Erdoğan’ın Washington’da Obama’yı ziyaretinde karşılıklı ticaret hacmini artırmak kararı alınmıştı. Buna destek olarak geçen sene Mayıs ayında Fletcher School’da, ‘Turkey’s Turn/Sıra Türkiye’de’ konulu bir konferans düzenlendi. Büyük banka ve şirket CEO’larının katılımı ile gerçekleştirilen konferansın raporu Obama’ya sunulmuştu. Arthur, bu proje ve bir süredir üzerinde çalıştığı ‘Anadolu Kaplanları’ projeleriyle ilgili olarak Gaziantep’e gelerek önemli temaslarda bulundu.

 

Gaziantep’ten aşırı memnun ayrıldı. “Bu kent beni çok şaşırtıyor! Burası muhteşem bir yer. Siz, hepiniz daha fazlasını hakediyorsunuz” dedi.

İlk şaşırtmayı Gaziantep Sanayi Odası Başkanı Adil Konukoğlu yaptı. “Jeostratejik konumumuzdan dolayı biraz sıkıntı olsa da bunu avantajımıza dönüştürme gayretindeyiz. Dünyanın hemen bütün ülkelerine ihracat yapıyoruz. Sağlam bir altyapımız var. Hiçbir hedefimizden ayrılmadık. Bu sene sonunda sizinle yine görüşmek ve ekonomimizin ne kadar iyi olduğunu değerlendirmek isterdim” deyince, yerel ve ulusal ekonomimizi iyi bilen Arthur fırsatı kaçırmadı: “2023 hedefini de içeriyor mu, bu söyledikleriniz?

Evet” dedi, Konukoğlu: “Gaziantep’in 30 milyar dolar, Türkiye’nin 500 milyar dolar ihracat hedefi başarılacaktır. Belki 2023 olmayabilir de, bir-iki yıl şaşabilir ama hedefleri tutturacağımızdan eminiz.”

 

Konukoğlu, Arthur ile birebir İngilizce sohbet ettiği için bu arada içini de boşalttı. “Bu söylediklerimi gidin ülkenizin siyasilerine, yöneticilerine söyleyin, adaletli olsunlar, ona buna adil olun diyeceğinize önce kendinizden başlayın” diye şaka yollu bayağı tarizde bulundu:

Amerikan pamuk alıyoruz. Öyle böyle değil, büyük montanlarda alıyoruz. Çin’den sonra en büyük müşteriniz Türkiye. Ama biz size pamuktan ürettiklerimizi satmaya kalkınca ‘kota’ var diyorsunuz. Olur mu öyle şey! Hiç olmazsa sattığınız pamuk kadar işlenmişini almanız gerekmez mi?

Ben Arthur’a saatı işaret ederek, vakit doldu, gitmemiz lazım, Konukoğlu’nun meclisi var demeseydim, daha epey bindirme gelecekti! Böylece hem Arthur’u, hem de Amerika’yı kurtarmış oldum!

Konukoğlu, doğru insana konuştu, içini döktü. Arthur, söylenenlerin hepsini not etti, “Yüzde yüz haklı”dedi. Dönünce bütün ilgili yerlere rapor göndereceğini söyledi. Bu işler böyle oluyor, lobi yapabilecek insanları bulacaksınız, bıkmadan usanmadan haklı tezlerinizi anlatıp, sonuç almaya çalışacaksınız.

 

İkinci şaşırtma, Gaziantep Ticaret Odası Başkanı Eyüp Bartık’dan geldi.

İkisi de bölgeyi fevkalade iyi biliyor. Kazan, Alma Ata diye başlayıp birbirine onlarca gelişmekte olan Kafkasya Cumhuriyetleri kentlerini saymaya başlayınca sohbet renklendi. Şaşırtıcı yorum da bundan sonra geldi. Bartık, Gaziantep’in 100 yıllık geleceği Rusya’da deyince, Arthur yerinden doğruldu ve “Nasıl yani?” diye sordu. GTO, Bartık’ın bu açıklamasını haber yapıp gazetelere servis edince Cuma günkü bütün yerel gazetelerde yeraldı. Okumuş olmalısınız.

 

Arthur, OSB’de dört dörtlük ağırlandı. Cengiz Şimşek, Özer Özcan ve Nevin Çelik ihtimam gösterdiler. Önce brifing verildi, sonra “Sizi şimdi bir makarna fabrikasına götüreceğiz” dediler. Neyle karşılaşacağını bilmemekle beraber, “Memnun olurum” dedi!

Fabrika gezisinden ayrılırken, “Gözlerime inanamadım, çok şaşırdım. Türkiye’nin en büyük makarna fabrikası yeterli  buğdayı olmayan Gaziantep’te! Şaşırtıcı değil mi? O kadar büyük tesiste çok adam göremedik. Belli ki rasyonel çalışıyorlar. Her taraf pırıl pırıldı. Fabrika müdürü Ömer Aslan, güzel İngilizce konuşan ihracat müdürü Ahmet Köse, güler yüzle beni bilgilendirdiler. Üretimlerini ağırlı olarak ihracata, Afrika’ya yapıyorlarmış. Burası gerçekten bir dünya standardında bir tesis. Hayran kaldım” dedi.

 

Reklam olmasın diye adını yazmadım ama Türkiye’nin en büyüğü, dünyanın da ikincisi denince artık adını saklamanın (!) bir anlamı kalmadı! OBA makarna fabrikasını başka gezenlerden de sürekli aynı methiyeleri duyuyorum. Musa Özgüçlü, Selahattin Öztahtacı’dan aldığı misyonu oğlu Alpaslan ile birlikte bırakın yürütmeyi, uçuruyor…

 

Gaziantep Kent Konseyi Başkanı Mehmet Aslan, Arthur’a Suriye’yi anlattı. Aslan’da fırsattan istifade, Batı’ya mesaj verip, yüklendi: “Geliyorsunuz geziyorsunuz, kampları inceliyorsunuz, ‘aferin’ verip gidiyorsunuz. Ama eliniz bir türlü cebinize varmıyor! İnsanlık adına nutuk atmaya gelince de, kimse sizinle yarışamıyor! Samimiyet bunun neresinde?

 

Sanko Holding Basın Danışmanı Cengiz Halil Çiçek, Arthur’u yemekte ağırladı, keyifli sohbette, Arthur’un Türkiye’nin en büyük kaplanı ile ilgili sorduğu soruları yanıtladı.

Sanayici, eski Gaziantep Milletvekili Akif Ekici de Arthur’un eski dostlarından. Ancak, Frankfurt’a gitmek zorunda olduğu için bu kez fazla vakit ayıramadı. Yine de buluştukları Orkide’de muhteşem sabah kalvaltısında yerel ve genel ekonomiyi yorumlamasını Arthur ilginç buldu. Bu arada Orkide’nin sabah kahvaltısının, Türkiye sınırlarını aştığını, Murat Özgüler’in zarif sahipliğinde haklı bir şöhret kazandığını da burada belirtmeliyim.

 

 

Birinci sayfadaki haritaya ve hikayesine gelince…

 

Arthur, Londra-İstanbul uçağında yanına bir İngiliz Parlamenter oturuyor. Yol arkadaşlığı yaparken Arthur, Gaziantep’e ve Kilis’e gideceğini söyleyince, parlamenter, hadi Gaziantep neyse de sakın Kilis’e gitme, diyor. Kendisinin Dışişleri komisyonunda olduğunu, bu yörelere defalarca gittiğini ama şimdi IŞİD’in adam kaçırdığını, birkaç gün sonra gazetelerde senin de kaçırıldığını okumak istemem, diyor.

Bunları bana anlatınca, hepsi saçma, biz sınırdan öbür tarafa geçmeyeceğiz ki, Kilis bir şehir, içinde dolaşacağız, şimdiye kadar Kilis’ten veya Gaziantep’ten adam kaçırılmadı, öyle aptalca şey mi olur, dedim. “Sen öyle söylüyorsan, tamam o halde yarın gidelim” dedi.

 

Ertesi gün Kilis’e gitmek üzere otelden ayrılırken, “Beni Elçilikten aradılar, kesinlikle gitme, sorumlu davran! Sen tam IŞİD’in aradığı profilde bir insansın. Büyük tehlike ve riske girersin, seni uyarmıyoruz, emrediyoruz, gitmeyeceksin” demişler.

Bu hikayeyi dinledikten sonra, “Tamam o halde gitmeyelim. Bende meraklısı değilim, sırf senin hatırın için gidecektim zaten!” demek zorunda kaldım. Ama içim içime de sığmadı! Bu nasıl iştir? ABD Elçiliği nasıl böyle bir harita yayınlar?

Kilis, kırmızı çizginin içinde, kesinlikle gidelmemesi gereken bir şehir. Gaziantep’in rengi turuncu, yani zorunlu değilse gitmeyin, eğer illa gitmeniz gerekiyorsa elçiliğe danışın, öyle gidin ama çok dikkatli olun, risk altındasınız, anlamına geliyor!

 

Ben de böylece öğrendim ki, Gaziantep büyük risk altındaymış! Bu saçmalığın biran önce giderilmesi gerekir. Gaziantep bir turizm kenti, yaratılan algıyı görüyor musunuz, itibarımızla oynanıyor!

Bakan Başkan Şahin, dünyanın en önemli uluslararası politika düşünce kuruluşu Chatham House’a konuşacak, Gaziantep’in bir terör kenti olmadığını bütün dünyaya duyuracak. Onu da yarın anlatacağım.


Not:

Arthur Sculley’i yazdığım için Vali Erdal Ata yorumum yarına kaldı.

Dr. Asım Güzelbey’den haber var. O da yarın.

 

Önemli bir konuk ağırladık