Seçmen davranışı üzerine…

YAYINLAMA: 17 Mayıs 2015 / 20.00 | GÜNCELLEME: 17 Mayıs 2015 / 20.00

Gaziantep’te vatandaşlar oy verirken adaylara mı veriyor, yoksa lidere mi? Veya partiye mi?

Kolay bir soru değil!

Geçen gün 7 Haziran 2015 seçimleri için en iyi saha çalışması olarak bahsettiğim Açık Toplum Vakfı için Koç Üniversitesi ile ABD’den Ohio Devlet Üniversitesi tarafından Ali Çarkoğlu ve Erdem Aykaç’a yaptırılan araştırmanın çarpıcı sonuçlarını köşeme almıştım.

Katılımcılarla yüzyüze yapılan görüşmelerde, “Hangi partiye oy vereceksiniz?” gibi direkt sorular yerine akıllı ve hınzır sorularla karşının dinamiklerini algılayarak başarılı sonuçlar elde edilmiş.

 

Kafasını kessen partisini değiştirmeyecekler var, lidere güvenen, sevip veren var, bir de adaylarını beğenmediği için kızıp ya sandığa gitmeyen ya da başka bir partiye mecburen oy verenler var. Bunların hangi oranda nasıl davrandıkları bilgisi de mevcut. Ancak, kafaları karıştırmamak için şunu belirteyim, adayları beğenmeyip de tercih ettiği partiye oy vermeyenlerin oranı hiç de küçümsenecek gibi değil!

 

CHP’nin listesi de HDP’nin listesi de beğenilmediği için alacakları azami oyu alamayacaklar. Bu seçim için, bir oy bir oy deniyor ya, işte partiler sırf bu yüzden, belki de az bir oy farkı ile başarılarına gölge düşürebilirler.

CHP, önseçimden vazgeçip ‘merkez yoklamasına’ karar verince, “İyi ettiler! Önseçimde adaylar birbirine giriyor, küskünlük, kırgınlık partinin performansını olumsuz etkiliyor” diye düşünmüştüm.

Aday sıralaması için Gaziantep’e gelen parti müfettişlerinden birisi beni de ziyaret edip fikrimi sormuştu. Liste açıklandıktan sonra ilk iki sırayı duyunca şaşkınlığımı bir arkadaşımla paylaştım. O da diğer parti müfettişi ile görüşmüştü. Meğer o da listeyi yadırgayınca, açmış Ankara’ya telefonu müfettişle konuşmuş. “Madem görüşlerimize değer vermeyecektiniz, neden bizimle görüştünüz?” diye sormuş. Yanıt çok ilginç:

Ben raporumu verdim. Hatta Kemal Bey (Kılıçdaroğlu) beni tebrik etti, raporumu çok beğendiğini söyledi. Faydalanacağız, dedi!

Arkadaşım da, “Amma da güzel faydalanmışlar ha!” deyince, “Maalesef ben de hayal kırıklığına uğradım. Madem kimi listeye koyacağınızı biliyordunuz, bizi niye insanlarla boş yere görüştürüp mahcup ediyorsunuz, diye de hayıflandım!” demiş.

İyi mi?

 

Bunu duyunca Ankara’da partinin üst kademesindeki bir arkadaşımı aradım. Daha konuya girmeden, “Biliyorum, biliyorum… Bunlar telefonda konuşulmaz. Gaziantep’e gelince veya sen Ankara’ya gelince oturup konuşuruz” dedi.

Ailevi bir nedenden dolayı yakın bir yere gelince ben de gidip, ne olup bitiyor, öğreneyim dedim.

Duyduklarımı yazamayacağım. Ancak, şunu söyleyebilirim. Bundan sonra eğer önseçim olmazsa, yine böyle ‘merkez yoklaması’ maskaralığı olursa, bu partiye yazık olur. Gerçekten yazık olur!

Ne olursa olsun, en kötü şartlarda bile önseçim olmalı. Önseçimsiz aday sıralaması, duyduklarımdan sonra daha iyi anlıyorum ki, demokrasiye ihanet! Başka şehirlerde önseçim yap, Gaziantep’e gelince, “Ama orada karışıklık var, önseçim olmaz!” de, gönderdiğin müfettişlerin de raporlarını dikkate alma! Duyduklarıma inanamadığım yöntemle keyfi aday sıralaması yap.

CHP İl Yönetimi, olağanüstü gayretle ve kısıtlı maddi olanaklarla bayağı iyi bir kampanya götürüyor. En azından onlardan ayıp oluyor!..

 

Cumartesi günü HDP Eşbakanı Selahattin Demirtaş Gaziantep’teydi. Söylenenler, CHP’nin mitinginden daha kalabalık olduğu şeklinde. Demirtaş, kendini çok sevdirdi.

Boğaziçi Üniversitesi’ne gidiyor, kendisini dinlemeye gelen öğrenciler amfiye sığmayınca, gelin sahneye oturun diyor, onlarla içiçe konuşuyor. Sorulara esprilerle yanıt veriyor, gençliğin heyecanını gençlerle birlikte yaşıyor. Sonra bir tekstil atölyesine gidiyor, çalışan kızlar kendisiyle resim çektirmek, yanaklarından öpmek için yarışıyorlar. Tıpkı Batı’daki seçim kampanyaları gibi.

 

Selahattin Demirtaş bambaşka bir profil çiziyor. Karşısındaki kızgın, agresif, el kol işaretleri ile öfke saçan liderler gibi değil, umut vererek, heyecan yaratarak huzurlu konuşmalar yapıyor.

Ama herşeye rağmen liste iyi olsaydı, HDP 2 milletvekili çıkarabilirdi değerlendirmesinde hemen herkes mutabık.

 

Son anketlerde MHP’nin yüzde 14 gibi gözükmesi, ikinci milletvekili beklentisini karşılamayacakmış gibi duruyor. Daha 3 hafta var. Ama zaman sanki MHP lehine çalışmıyor!

 

AK Parti kabul edelim ki, en rahat ve disiplinli çalışan parti konumunda. Maddi imkanları, sınırsız olanakları, iktidar gücü ve candan ekip çalışanları ile yapılabileceğinin azamisini başaracak gibi duruyor.

 

 

Beklenti…

Bir senede 3 seçim olunca gına geldi!

Vatandaş yoruldu, heyecanını yitirdi, daha doğrusu bıktı!

Piyasalar da usandı!

Perakendeci mağazaları, üreticileri birkaç aydan beri sıkıntılı, şikayet ediyor.

Bankalar para vermiyor.

Emlak alabildiğine yavaşladı.

Bütün bunların sonucu, analizi kesatlık veya durgunluk değil!

Beklenti…

 

Herkes beklenti içinde. Çünkü biliyor ki, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Kim kazanırsa veya kaybederse, 8 Haziran’da yeni bir Türkiye’ye uyanacağız.

AK Parti beklediği başarıyı elde ederse, anayasa değişip başkanlık sistemi gelirse, bu yeni Türkiye olacak.

AK Parti, koalisyona mecbur kalırsa, bu da yeni bir Türkiye demektir.

 

İşte bu beklenti, piyasaların da, vatandaşın da huzurunu bozmaya yetti.

 

 

Seçmen davranışı üzerine…