Huzursuzluk had seviyede!..

YAYINLAMA: 01 Haziran 2015 / 20.00 | GÜNCELLEME: 01 Haziran 2015 / 20.00

Kısacası işler iyi gitmiyor...

Ama tesellimiz var!

İhracattaki yerimizi, yani 6’ıncı sıramızı korduk. Bu 6 ihracatçı kent arasında ihracatı yüzde 5.9 ile en az azalan Gaziantep oldu. İstanbul yüzde 16, Kocaeli yüzde 29.4, Bursa yüzde 29.4, İzmir yüzde 24.5, Ankara yüzde 18.8 kayba uğradı.

 

Gaziantep’i diğer iller ile kıyaslamayı pek anlamlı buluyorum. Biz hedefleri olan, Türkiye’nin en büyük OSB’sine sahip, çok iddialı bir kentiz.

Gaziantepli sanayici çalışkan, gözleri fıldır fıldır dünyayı tarayan, önemli fuarlara ev sahipliği yapan, ticaretten, üretimden zevk alan, kazanmaktan, başarıdan haz duyan bir yapıya sahip.

 

O halde mesele nedir?

Olaylar sanayicinin inisiyatifi dışında gerçekleşiyor, üzücü olan da bu!

Yatırım yapmış, elini taşın altına koymuş, borçlanmış, riske girmiş, başarılı olacağından emin. Ama hesap edemediği iç dinamikler işin tadını, tuzunu kaçırıyor.

 

Politika yapmıyorum. Sanayici de yapmıyor. Zaten vakti de yok. Seçimden seçime, gelen-gidenlerle biraz sohbet edilir, yardım yapılır ama o kadar!..

Ülke tedirgin, insanlar ürkek, işadamı endişeli, yarını düşünenler umutsuzluğa kapılıyor, hatta korkuyor da!..

 

Bu şartlarda neyi nasıl yapacaksın?

Çalışıp, üretip, satıp para kazanmak varken şu hale bakın!

Ülkenin içi huzurlu değil, dışarı ise daha beter! Alt taraf barut kokuyor, kesilen kafaların kanı kokuyor!..

Batısı’nda da durum iyi değil! Türkiye ile ilgili hiç bu kadar çok gazete haberi çıktığını hatırlamıyorum. Ama maalesef hemen hepsi aleyhimizde!

Kuzey’indekiler Esadcı! Doğu’sundakiler parçalı bohça!

Bu hep böyle mi gidecek?

Şu seçimleri hayırlısıyla bir halletsek, diyor çoğunluk. Ama bana kalırsa, sandık ne tarafı işaret ederse etsin, huzur zor gibi görünüyor.

 

 

Kinzer gerçekleri II

Dünden devam edelim…

Stephen Kinzer ikinci konuşmasını Gaziantep Kulübü’nde yaptı, Yaklaşık 140 kişiye konuştu.

Mükemmel bir konuşmaydı.

Antep’in bağımsızlık savaşını yorumladı.

Bir televizyon mülakatı, bir de konferans.İkisi de kayıtlı, isteyenler izleyebilir.Türkiye’yi methetti, Gaziantep’i yere göğe sığdıramadı.Fahri hemşehrilik beratı verilmese de, Gaziantep’i yazılarında, konuşmalarında hep tanıtacağını, çünkü Gaziantep’e özel duygularla bağlı olduğunu vurguladı.

 

Gaziantepli’nin özellikle zor şartlarda birlik ve beraberlik sergilemesinin örneğini dünyanın başka yerlerinde görmenin pek mümkün olmadığını, bu hasletin kendisini çok duygulandırdığını bahisle konuyu Suriyeliler’e getirerek, “Bu kadar göçmeni, neredeyse kent nüfusunun dörtte biri kadar insanı içine sindirmek yine dünyanın başka bir yöresinde görülemeyecek kadar büyük bir insanlık vasfı ve asalettir” dedi.

 

Ünlü bir işadamının, “Suriyeliler’i güzel söylüyorsunuz, peki dünya nerede, neden bize yardımcı olmuyorlar?” sorusuna Kinzer cevap verdi ama asıl müthiş bir yanıt, birkaç haftalığına eğitim amaçlı Gaziantep’te bulunan ve dinleyici olarak salonda bulunan Kosovalı bir öğrenciden geldi:

Bizi Kosova’da kestiler, cinayet işlediler, hepimizi yok etmeye çalıştılar. O zaman dünya neredeydi?

Bu yorum duygusallığa neden olunca, Stephen Kinzer ortalığı yumuşatmak istedi ve akıllarda kalacak şu sözleri söyledi:

Bu işler maalesef böyle. Kendi kendinize yeteceksiniz.Kendi işinizi kendiniz yapacaksınız. Bu anlamda Gaziantepliler her zaman kendi kendilerine yetmiş insanlardır, bunun için de başarılısınız.”

 

Fahri hemşehrilik beratının verilmemesine sebep olan Stephen Kinzer’ın Ocak ayında Boston Globe’da yazdığı iki yazı.

Dediğim gibi ben de bu yazıları özel kalem bana iletince okudum.Yazıda eleştiri var ama hakaret yok.Meydana çıkmasaydı mesele yoktu.Ama çıktı, berat verilseydi Bakan Başkan zor durumda kalabilirdi.Zaten kendisi de twitter hesabından yaptığı açıklamada, böyle bir durumda berat verilmesinin düşünülemeyeceğini vurguladı.

 

O yazıların varlığını kim ihbar ettiyse, amacına ulaştı, Çünkü bir taşla iki kuş vurdu. Kuşun birisi, önemsiz olanı benim.Madem bunu biliyordu, neden daha önce ihbarda bulunmadı?Çünkü olayların gelişmesini bekledi ve taşı tam zamanında attı.

Baba’ filmini seyredenler bilir, Don Corleone(Marlon Brando) oğluna Michael’a (Al Pacino) tecrübelerini anlatırken, “İhanet, kötülük her zaman yakın çevrenden gelir. Sakın uzakta arama.Zaman zaman gelip yıkıcı bilgi aktaranları unutma, tehlike onlardan gelir!” demişti.

 

İhbarcının kim olduğunu tahmin edebiliyorum. Ya direkt ihbarda bulundu veya Ankara aracılığı ile becerdi! Kanıtlayınca hepsini yazacağım.

Batı basının aleyhimizdeki yazıları bugün ‘The Guardian’ da vardı, dün başka gazetelerde, yarın yine bir takım gazetelerde temcit pilavı gibi pişirilip önümüze getirilecek.Olan Gaziantep’e oldu.Ben sorumluluğumu dün de belirttim.Olanlara çok üzülüyorum.Arkadan dolaşıp iki puan alanlar kötülük yapıyor. Yarım yamalak, kırık İngilizcesi ile okuduğunu tam anlayabilse gam yemeyeceğim! Ama kötülük yapma, fırsat kollama, intikam almagenlerinizde varsa, ruhunuza işlemişse bir şey yapmak zor!

 

Nihayetinde şuna inanıyorum.Bu iş halis niyetlerle Gaziantep’in yüce menfaatleri için yapılmak istendi.Tanrı her zaman iyilerin yanındadır, bunu biliyorum.Bekleyip kötülerin akıbetini göreceğiz.

Huzursuzluk had seviyede!..