Güzel bir anı…

YAYINLAMA: 03 Ocak 2016 / 18.00 | GÜNCELLEME: 03 Ocak 2016 / 18.00

Prof. Dr. Ekrem Pakdemirli sizlere ömür vefat etti. Onunla ilgili bir hatıramı paylaşmak istiyorum.

32 kısmı tekmili birden Baytekin filmi gibi, içinde merhum Sani (Konukoğlu) ve merhum Selahattin (Öztahtacı) ağabeylerle İbrahim (Tuğsuz) ağabey de var.

 

1980’li yıllar…

Gaziantep Sanayi Odası’nı kuruyoruz.

Benim teşebbüsümle oluşan çekirdek kurucular; şimdi gitmeyeyim, her gün yanına uğradığım Selahattin (Öztahtacı) ağabey, Rotary Kulüp’te olduğumuz için haftada en az bir gün beraber olduğum, hayranlık ve sevgiyle yadettiğim merhum Naci Topçuoğlu. Yine Rotary Kulüp’ten, şimdi pişmanlıkla andığım, Hasan Ersoy.

Selahattin Ağabey’in, “İbrahim’i de al. ANAP İl Başkanı, bize yararı olur” tavsiye üzerine İbrahim Tuğsuz Ağabey de davetim üzerine müteşebbis heyet üyesi oldu. Aramıza, daha sonra bana açtığı olağanüstü nazik bir telefonla Sani Ağabey de katıldı. Doğal olarak başkanımız oldu ve hep öyle kaldı.

 

Daha önce de mükerrer defalar yazmıştım, Sani Ağabey tam bir İstanbul beyefendisiydi. Yüreğinde kocaman bir vicdanı olan, vefalı, olağanüstü zeki ve ileri görüşlü (şimdi vizyon deniyor) komplekssiz, içinde intikam duyguları barındırmayan, merhametli, çok çalışkan, disiplinli, otoriter bir insandı.

GSO kuruluncaya kadar tam bir sene boyunca, hemen her gün 18:30-23:00 mesaisi yaptık.

Kalbine yenik düşmeseydi bugün 87 yaşında olacaktı.

Oniki gün sonra 22’inci vefat (16 Ocak 1994) yıldönümü .

Bana, sobetlerimizde “Paranın erdem olmadığını” söyleyen bu insanı derin üzüntüyle yadediyorum.

 

Merhum Başbakan Turgut Özal’ın Malatya’ya geleceğini öğrendim. Sanayi Odası’nın kuruluşundaki en önemli civcivli günleri yaşıyorduk.

Hemen Sani Ağabey’e haber verdim, Malatya’ya gitmeye karar verdik.

Sani, Naci, Selahattin ve İbrahim Ağabeyler ile o zaman Gaziantepspor Başkanı olan Abdülkadir Konukoğlu ve ben, iki Mercedes’le Malatya’ya gittik.

Orada yaşadığım şaşkınlığı hala hatırlarım. Koskoca Başbakan’ın yanında kimsecikler yoktu! Bizde olsa Alimallah adama nefes alacak yer bırakmazlar!

Özal’la 2 saate yakın konuştuk, sohbet ettik. Önceden, Devlet Planlama günlerinden tanıştıkları için iyi tanıdığı Sani Ağabey’e çok ilgi gösterdi, iltifat etti.

 

Malatya’ya gelirken arabada Sani Ağabey, İbrahim Ağabeyle sohbet ettiler. Sani Ağabey’in “Neler yapıyorsun?” sorusunu yanıtlarken İbrahim Ağabey, inşaa halindeki Atatürk Barajı’ndan bahsederek, cebri borularını yapabileceğini, ama inşaatın sahiplerine ulaşamadığını söyledi.

 

O sıralar, Başbakan Özal, Malatyaspor’a epey maddi yardım da bulunmuştu. Sohbetin koyulaştığı bir sırada Abdülkadir Bey, taşı gediğine koydu, “Sayın Başbakanım, Gaziantepspor’un da maddi yardıma ihtiyacı var” diye gayet kibarca teklifte bulundu.

Özal, Abdülkadir Bey’in yanağından bir makas alarak, “Gaziantepspor’un Başkanı Abdülkadir Konukoğlu. Orada paraya htiyaç olmaz” dedi ve hepimizi bir gülme aldı. Ben de, “Sayın Başbakan, o makası tekrarlarsanız da, ben bunu ölümsüz bir anıya döndürsem”dedim. Beni kırmadı ve o sahne benim için tekrarlandı, ben de güzel bir resim çektim. O resmi Abdülkadir Konukoğlu’na büyütüp vermiştim. Hala saklıyor mu, yoksa o resmin yerini yenileri mi aldı, bilmiyorum.

 

Artık ayrılmak üzereydik. İbrahim Ağabey’in hayatını değiştirecek bir teşebbüste bulundum.

Sayın Başbakanım, il başkanınız etrafınızda pisik gibi dolaşıyor, ama söylemeye cesaret edemiyor” deyince, “Ne dedin, ‘pisik’ ne demek?” diye sordu.

Ben de bütün teferruatıyla o deyimin anlamını izah edince, Özal döndü, “Ne var İbrahim?” dedi.

O da “Efendim…” diye başladığı rica konuşmasını, Özal’ı bizden biraz öteye çekerek anlattı. 10-15 dakika konuştular.

Sonucunu biliyorsunuz, Atatürk Barajı’nın cebri borularını İbrahim Tuğsuz yaptı. (İbrahim Ağabey ile bir de ‘Otel’ hikayemiz var, sırası gelince onu da anlatacağım.)

 

Gelelim asıl anlatmak istediğim anıma…

Pakdemirli, o zaman Bakan’dı. Özal’la birlikte o da Malatya’ya gelmişti. Bir ara sohbetimize Pakdemirli de katıldı. Sani Ağabey’den pamuk ipliği yatırımları ile ilgili bilgi aldı. Epey konuştular. Sohbetin sonuna doğru Pakdemirli, Sani Ağabey’e, “Sani Bey, bizim bölgemizden de pamuk almalısın” dedi.

Pakdemirli, Manisalı olduğu için Ege Bölgesi’nin pamuğunu pazarlamak istiyordu. Sani Ağabeyin verdiği cevabı hiç unutamam! Ben olsaydım, o soruya öyle kibar cevap vermezdim. Ama, dediğim gibi, o Sani Konukoğlu’ydu… Kibarca şöyle dedi:

Sayın Bakan, Ege pamuğunun yüzde 40’ını ben alıyorum…

Hepimiz apışıp kalmıştık. Neyse, Bakan Pakdemirli işi bozuntuya vermeden kıvırdı!..

Koskoca Bakan ülkede neler olduğunu bilmiyordu. Hele de kendi bölgesiyle ilgili olanları…

 

Ölüm yıldönümü yaklaşan Sani Ağabey’i de bu vesile ile anmış oldum.

Keşke bugünleri görebilseydi, kimbilir ne kadar gururlanırdı…

 

 

Halis Toprak tam bir Anadolulu idi…

 

Halis Toprak, Özallı yılların parlayan iş insanlarındandı. Halis Ağa lakabını da bu dönemde aldı. Ancak onun adı sadece iş dünyasıyla ilgili haberlerle gündeme gelmedi. Zirveyi de gördü, TMSF operasyonları ile dibi de...

Lice'den çıktığı yolda 'Ağa' lakabını da aldı, 90'ların ölüm listesindeki yerini de...

 

Halis Ağa 71 yaşında, reşit olmayan 17 yaşındaki Nazlıcan Tağızade ile evlenince basında kıyamet koptu! Vay efendim, dedesi yaşındaki bir adam nasıl olur da torunu yaşındaki kızla evlenir…

Sanki dünyada bu ilk kez oluyormuş gibi basın fütursuzca Halis Ağa’nın üzerine gidiyordu. Haberleri okuyunca, resimlere bakınca için icin gülüyor, gazeteciler haberi bal gibi kıskançlıktan yazıyor, diyordum!..

 

Bir süre sonra Halis Ağa, gazetecilere öyle güzel bir açıklama yaptı ki, kimsenin sesinin çıkacağı kalmadı:

Ulan oğlum, benim yaşımdaki parası olan herkes bu haltı yiyor. Hem de bir tane değil, birkaç tane birden sevgili tutuyorlar. Onları siz de biliyorsunuz ama sesiniz çıkmıyor! Ben, namusumla alenen yapayım dedim. Siz onları hedef alacağınıza beni alıyorsunuz. Asıl sizin yaptığınız utanmazlık!

 

Halis Ağa çok renkli ve mert bir adamdı. Benim bazı arkadaşlarım onunla Adana’dayken tekstil ticaret yaptıkları için biliyorum, Antepliler’i severdi ve cömertti.

Eh işte, bu dünyadan Halis Ağa’da geçti. Toprağı bol olsun.

 

Güzel bir anı…