Dünyadan trendler!..

YAYINLAMA: 07 Ocak 2016 / 18.00 | GÜNCELLEME: 07 Ocak 2016 / 18.00

 Dünyadaki değişimi zamanında algılayamazsanız, hep geriden gelirsiniz!

Bizim gibi birçok temel sorununu çözememiş ülkelerin bu değişimden haberi olsa da elinden ne gelir ki!

İçeride savaş, dışarıda savaş; bitmeyen, bitmesi de beklenmeyen siyasi kavgalar artık hepimizin ortak kültürü oldu.

Ben yine de dünyadan bir farkındalık sunuyorum.

 

ING Bank geçen haftalarda çalışanlarının ve müşterilerinin katıldığı bir Uluslararası Ticaret Semineri organize etti. Sunum yapanlardan biri de Ludovic Subran, Euler Hermes’in baş ekonomisti.

 

Eğer içinde yaşadığımız 21’inci yüzyılın gençlerini tanımak istiyorsanız, buyurun Ludovic Subran’ın söyledikleri okuyun. Çok önemli ve ilginç şeyler söylüyor. Hepsi de doğru ve yaşamda realize edildiğini görüyoruz.

 

Artık klasik ekonomi teorileri yetersiz gelmeye başladı, çünkü dünyadaki tüketicinin profili ve davranış biçimi değişmeye başladı. (18-35 yaş arası) Alışılmışın dışında reaksiyonlar veriyorlar.

O yüzden onları algılamadan ekonominin seyrini ve gidişini anlamamız zor.

Bu yeni tüketicilerin özellikleri ve yaşam felsefeleri nedir?

 

Bir bağımlılıkları yok. 

Bu yüzden milliyetçilikten uzaklar.

Dünya vatandaşı olmayı hedefliyorlar.

Dinlere ve ideolojilere karşı soğuklar. Ama hayvan haklarına, çevreye, insan haklarına duyarlılar.

Genel olarak aktivistler. Sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyorlar.

Algıları çok açık, çok hızlı öğreniyorlar.

Sabah 9 akşam 5 tipi işlerde çalışmak istemiyorlar. Yaratıcı, yükselen trendi olan, uluslararası işlerle ilgileniyorlar.

Konut alıp hayat boyu ev kredisi ödemek istemiyorlar. Çeşitli ev kiralama sistemleri ile dünyanın her tarafında yaşayabiliyorlar.

(Bu sistemin ilerde şehir otelciliğini bitireceği konuşuluyor bu arada. Çok daha makul fiyatlara Paris’in göbeğinde bir evde kalabiliyorsunuz.)

Evlenip tek bir kişi ile ömür geçirmeye sıcak bakmıyorlar.

Evlenirlerse de sürmüyor, birkaç yılda boşanıyorlar.      

Çocuk sahibi olmaya da sıcak bakmıyorlar. Daha ileri yaşlarda, belki bir çocuk.

Lüks araba alıp, borç ödemek istemiyorlar.

Bu sistem hantal geliyor onlara. Duruma göre bisiklet, motosiklet, taksi ve metroyu tercih ediyorlar.          

Haute Coutere (Moda) denilen lüks giyime de bakış açıları farklı. İmkanları olsa bile bu markalara büyük paralar harcamak  istemiyorlar. (Gazeteler lüks markaların zorda olduklarına dair her gün haberler yayınlıyorlar.)

Onun yerine şık, spor, rahat kıyafetleri seçiyorlar.

Slogan “Ulaşılabilir Lüks”.

(Geçenlerde haber olmuştu. Üst sınıf markası Balmain, H&M için uygun fiyatlı koleksiyon hazırladı. Çünkü pahalı ürün satan markaların satışlarında düşüş varmış ve daha geniş kesimlere mal satmak istiyorlarmış. Muhtemelen yok olma tehdidi ile karşı karşıyalar.)

Teknolojiye ve iletişime sınırsız para harcayabiliyorlar, çünkü bu onlar için özgürlük demek.

Konuta, arabaya, lüks giyime para harcamak yerine eğlenceye, yeme-içmeye ve seyahate para harcıyorlar.

Birkaç yıl çok çalışırlarsa sonraki bir iki yılı dünyayı gezmek için ayırmayı hedefliyorlar.

Emekli olarak ve konut alarak güvence sağlamakla ilgilenmiyorlar.

Bunun yerine yükselen trendi olan işlerde yaratıcı buluşlar ve işler yaparak hayatları boyunca yetecek paraları kazanmayı hedefliyorlar.

Anı yaşıyorlar.       

Tasarruf yapmıyorlar.        

Yani kısacası hayatlarını ev, araba, okul taksitlerine gömmeyi istemiyorlar. 

Dolayısıyla genel ekonomi kuramlarında geçen “şu koşullar gerçekleşirse tasarrufa ya da tüketime yönelme olur” gibi teoriler işlememeye başlıyor.

Çünkü tüketici profili değişiyor.

Dünya ekonomisinde durgunluk baş gösteriyor. Klasik tüketim düşüyor.

İlerde bu konuda yazılan teorilerin Nobel Ekonomi Ödülü alacağı söyleniyor. 

Yukarıda bahsedilen profil, Gezi olaylarında ortaya çıkan ve hepimize “Bunlar da kim?” sorusunu sorduran gençlerin profili aslında.

Ve İran’ı da şu anda değişime zorlayan içerdeki bu kesim.

Daha fazla özgürlük talep ediyorlar.

 

 

Arda, turizm elçimiz...

 

Milli futbolcumuz Arda, Barcelona’nın aldığı transfer yasağı nedeniyle 6 ay beklemeden sonra nihayet önceki gün Barcelona derbisinde Nou Camp’ta çimlere bastı.

Başarılı bir performans sergiledi. İspanyol basınından iyi not aldı. Yapılan bir ankete göre Barcelona seyircisinin yüzde 97’si Arda için, “İyi ki transfer edilmiş, beğendik” dedi.

Dünyanın en iyi futbolcusu olarak kabul edilen Messi de, Espanyol karşısında ilk gölünü attıktan sonra Arda’ya sarılarak golünü ona ithaf etti.

Barcelona Teknik Direktörü Luis Enrique de Arda’yı çok seviyor ve yeteneğine inanıyor. Nitekim Arda dün ilk 11’de sahada yerini aldı.

 

Bu resim dün bütün dünyada hayranlıkla izlendi. Maçı anlatan spiker, her seferinde top Arda’ya geldiğinde, Turco/Türk dedi.

Türkiye için son derece önemli reklam yapıldı. Şu sıralar Avrupalılar, yazın tatillerini nerede geçirecekler karar vermek üzereler. Arda’dan dolayı akıllarına mutlaka Türkiye gelecektir.

İşte ülkelerin yarar sağlayan gerçek tanıtımı böyle yapılıyor. Arda, futbolu ile, sempatikliği ile ülkesinin tanıtımını başarıyla yapıyor.

 

 

Almanlar dehşet içinde!

 

Almanya’nın en büyük gazetesi Bild, manşetinde haykırıyor: Kim bunlar?

Silvesterhacht/Yılbaşı gecesi Köln’deki Dom Katedrali’nin önündeki meydanda havai fişek gösterisini seyretmek ve eğlenmek için toplanan kızlı-erkekli genç Almanlar, alışık olmadıkları bir durumla karşılaştılar.

Meydanda, görüntülerinden Arap ve Kuzey Afrikalı oldukları anlaşılan gençler de vardı. Önce aldırmadılar, orada herkes eğlenebilirdi.

Ama bir süre sonra yabancı oldukları belli olan erkekler Alman kızlara sözlü ve fiziki tacize başladılar.

Ertesi gün televizyona çıkan cesur bir kız, 28 yaşındaki Katja L., söyledikleri ile Almanya’ya ayağa kaldırdı:

Yabancı görünümlü erkelerin elleri kalçalarımdan, göğüslerime her yerimi avuçladılar. Belki 100 kez ellendim, korkunçtu!

Ertesi günler Almanya’nın birçok şehrinde protesto gösterileri yapıldı. Medya ise doğrudan Şansölye Angela Merkel’a saldırdı!

Fırsat bu fırsat deyip, Alternatif Parti Lideri Frauke Petry de demeçleri ile herkesi tahrik etti! Petry’nin partisi AB’ye de göçmenlere de, karşı politika izleyerek oylarını sürekli artırıyor.

 

Almanya’yı ve Merkel’ı zor günlerin beklediği kesin. Göçmenlere karşı tepkinin artacağı kesin. Gerçi yalnız Almanya değil, bütün Avrupa bu gidişattan memnun değil.

Epeydir ortalıkta görülmeyen Sarkozy’de meydanlara çıktı ve biz de dahil, göçmenlere her gün saldırıyor.

Maalesef büyük prim yapıyor!..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dünyadaki değişimi zamanında algılayamazsanız, hep geriden gelirsiniz!

Bizim gibi birçok temel sorununu çözememiş ülkelerin bu değişimden haberi olsa da elinden ne gelir ki!

İçeride savaş, dışarıda savaş; bitmeyen, bitmesi de beklenmeyen siyasi kavgalar artık hepimizin ortak kültürü oldu.

Ben yine de dünyadan bir farkındalık sunuyorum.

 

ING Bank geçen haftalarda çalışanlarının ve müşterilerinin katıldığı bir Uluslararası Ticaret Semineri organize etti. Sunum yapanlardan biri de Ludovic Subran, Euler Hermes’in baş ekonomisti.

 

Eğer içinde yaşadığımız 21’inci yüzyılın gençlerini tanımak istiyorsanız, buyurun Ludovic Subran’ın söyledikleri okuyun. Çok önemli ve ilginç şeyler söylüyor. Hepsi de doğru ve yaşamda realize edildiğini görüyoruz.

 

Artık klasik ekonomi teorileri yetersiz gelmeye başladı, çünkü dünyadaki tüketicinin profili ve davranış biçimi değişmeye başladı. (18-35 yaş arası) Alışılmışın dışında reaksiyonlar veriyorlar.

O yüzden onları algılamadan ekonominin seyrini ve gidişini anlamamız zor.

Bu yeni tüketicilerin özellikleri ve yaşam felsefeleri nedir?

 

Bir bağımlılıkları yok. 

Bu yüzden milliyetçilikten uzaklar.

Dünya vatandaşı olmayı hedefliyorlar.

Dinlere ve ideolojilere karşı soğuklar. Ama hayvan haklarına, çevreye, insan haklarına duyarlılar.

Genel olarak aktivistler. Sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyorlar.

Algıları çok açık, çok hızlı öğreniyorlar.

Sabah 9 akşam 5 tipi işlerde çalışmak istemiyorlar. Yaratıcı, yükselen trendi olan, uluslararası işlerle ilgileniyorlar.

Konut alıp hayat boyu ev kredisi ödemek istemiyorlar. Çeşitli ev kiralama sistemleri ile dünyanın her tarafında yaşayabiliyorlar.

(Bu sistemin ilerde şehir otelciliğini bitireceği konuşuluyor bu arada. Çok daha makul fiyatlara Paris’in göbeğinde bir evde kalabiliyorsunuz.)

Evlenip tek bir kişi ile ömür geçirmeye sıcak bakmıyorlar.

Evlenirlerse de sürmüyor, birkaç yılda boşanıyorlar.      

Çocuk sahibi olmaya da sıcak bakmıyorlar. Daha ileri yaşlarda, belki bir çocuk.

Lüks araba alıp, borç ödemek istemiyorlar.

Bu sistem hantal geliyor onlara. Duruma göre bisiklet, motosiklet, taksi ve metroyu tercih ediyorlar.          

Haute Coutere (Moda) denilen lüks giyime de bakış açıları farklı. İmkanları olsa bile bu markalara büyük paralar harcamak  istemiyorlar. (Gazeteler lüks markaların zorda olduklarına dair her gün haberler yayınlıyorlar.)

Onun yerine şık, spor, rahat kıyafetleri seçiyorlar.

Slogan “Ulaşılabilir Lüks”.

(Geçenlerde haber olmuştu. Üst sınıf markası Balmain, H&M için uygun fiyatlı koleksiyon hazırladı. Çünkü pahalı ürün satan markaların satışlarında düşüş varmış ve daha geniş kesimlere mal satmak istiyorlarmış. Muhtemelen yok olma tehdidi ile karşı karşıyalar.)

Teknolojiye ve iletişime sınırsız para harcayabiliyorlar, çünkü bu onlar için özgürlük demek.

Konuta, arabaya, lüks giyime para harcamak yerine eğlenceye, yeme-içmeye ve seyahate para harcıyorlar.

Birkaç yıl çok çalışırlarsa sonraki bir iki yılı dünyayı gezmek için ayırmayı hedefliyorlar.

Emekli olarak ve konut alarak güvence sağlamakla ilgilenmiyorlar.

Bunun yerine yükselen trendi olan işlerde yaratıcı buluşlar ve işler yaparak hayatları boyunca yetecek paraları kazanmayı hedefliyorlar.

Anı yaşıyorlar.       

Tasarruf yapmıyorlar.        

Yani kısacası hayatlarını ev, araba, okul taksitlerine gömmeyi istemiyorlar. 

Dolayısıyla genel ekonomi kuramlarında geçen “şu koşullar gerçekleşirse tasarrufa ya da tüketime yönelme olur” gibi teoriler işlememeye başlıyor.

Çünkü tüketici profili değişiyor.

Dünya ekonomisinde durgunluk baş gösteriyor. Klasik tüketim düşüyor.

İlerde bu konuda yazılan teorilerin Nobel Ekonomi Ödülü alacağı söyleniyor. 

Yukarıda bahsedilen profil, Gezi olaylarında ortaya çıkan ve hepimize “Bunlar da kim?” sorusunu sorduran gençlerin profili aslında.

Ve İran’ı da şu anda değişime zorlayan içerdeki bu kesim.

Daha fazla özgürlük talep ediyorlar.

 

 

 

 

Arda, turizm elçimiz...

 

Milli futbolcumuz Arda, Barcelona’nın aldığı transfer yasağı nedeniyle 6 ay beklemeden sonra nihayet önceki gün Barcelona derbisinde Nou Camp’ta çimlere bastı.

Başarılı bir performans sergiledi. İspanyol basınından iyi not aldı. Yapılan bir ankete göre Barcelona seyircisinin yüzde 97’si Arda için, “İyi ki transfer edilmiş, beğendik” dedi.

Dünyanın en iyi futbolcusu olarak kabul edilen Messi de, Espanyol karşısında ilk gölünü attıktan sonra Arda’ya sarılarak golünü ona ithaf etti.

Barcelona Teknik Direktörü Luis Enrique de Arda’yı çok seviyor ve yeteneğine inanıyor. Nitekim Arda dün ilk 11’de sahada yerini aldı.

 

Bu resim dün bütün dünyada hayranlıkla izlendi. Maçı anlatan spiker, her seferinde top Arda’ya geldiğinde, Turco/Türk dedi.

Türkiye için son derece önemli reklam yapıldı. Şu sıralar Avrupalılar, yazın tatillerini nerede geçirecekler karar vermek üzereler. Arda’dan dolayı akıllarına mutlaka Türkiye gelecektir.

İşte ülkelerin yarar sağlayan gerçek tanıtımı böyle yapılıyor. Arda, futbolu ile, sempatikliği ile ülkesinin tanıtımını başarıyla yapıyor.

 

 

 

 

Almanlar dehşet içinde!

 

Almanya’nın en büyük gazetesi Bild, manşetinde haykırıyor: Kim bunlar?

Silvesterhacht/Yılbaşı gecesi Köln’deki Dom Katedrali’nin önündeki meydanda havai fişek gösterisini seyretmek ve eğlenmek için toplanan kızlı-erkekli genç Almanlar, alışık olmadıkları bir durumla karşılaştılar.

Meydanda, görüntülerinden Arap ve Kuzey Afrikalı oldukları anlaşılan gençler de vardı. Önce aldırmadılar, orada herkes eğlenebilirdi.

Ama bir süre sonra yabancı oldukları belli olan erkekler Alman kızlara sözlü ve fiziki tacize başladılar.

Ertesi gün televizyona çıkan cesur bir kız, 28 yaşındaki Katja L., söyledikleri ile Almanya’ya ayağa kaldırdı:

Yabancı görünümlü erkelerin elleri kalçalarımdan, göğüslerime her yerimi avuçladılar. Belki 100 kez ellendim, korkunçtu!

Ertesi günler Almanya’nın birçok şehrinde protesto gösterileri yapıldı. Medya ise doğrudan Şansölye Angela Merkel’a saldırdı!

Fırsat bu fırsat deyip, Alternatif Parti Lideri Frauke Petry de demeçleri ile herkesi tahrik etti! Petry’nin partisi AB’ye de göçmenlere de, karşı politika izleyerek oylarını sürekli artırıyor.

 

Almanya’yı ve Merkel’ı zor günlerin beklediği kesin. Göçmenlere karşı tepkinin artacağı kesin. Gerçi yalnız Almanya değil, bütün Avrupa bu gidişattan memnun değil.

Epeydir ortalıkta görülmeyen Sarkozy’de meydanlara çıktı ve biz de dahil, göçmenlere her gün saldırıyor.

Maalesef büyük prim yapıyor!..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dünyadan trendler!..