ENKAZ

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Nedendir bilmem hep geçmişe yönelik bazı değerleri yitirdiğimizde aramaya başlarız. Bir çok genel seçim yaşadığım için olsa gerek siyasilerin bazı cümleleri bu gün gibi kulaklarımda çın çın eder. Hele bir iktidar değiştiği zaman daha ilk günden başlanır konuşulmaya. İş başına gelen iktidar her konuda, kendilerinden evvel iktidar olanları acımasızca eleştirirlerdi. Neler neler söyleyip halkın bazı değerlerini ve bilhassa yeşil çizgilerini o kadar ustalıkla oynatırlardı ki , bizim gibi cahil halk söylenen sözlere hemen kanardı.

Hiç unutmam, Ankara’da 1950 seçimleri olmuş, Demokrat Parti iktidarı yakalamış, etrafta inanılmaz dedikodular yayılmakta idi. 14 Mayıs tarihinden sonra çıkan tevatürlerden bir tanesini bugün gibi hatırlarım. O tarihe kadar Çankaya’ya gönderilen Atatürk Orman Çiftliği’nde yetişen ürünler, halka arz edilecek diye bir konuyu duymuş, aklımın bir köşesine koymuştum. Bugün hala hatırlarım. Her iktidar değiştiği zaman, yeni gelen iktidar, bir evvelkinden mutlaka dilenci bohçası aldıklarını ifade ederek, ‘’Enkazı kaldırmak pek kolay olmayacak‘’ derler, çalışacakları döneme taviz temin etmek için, hatta konacak anlamsız vergiyi tarife, ‘’Bu açıkları kapatmak için istemekteyiz’’ diye mazeret ortaya koymalarını hep izledik.  Her gelen iktidar bu tiyatro eserini hep oynadı. Kanımca bir tek rahmetli Özal döneminde bu enkazdan hiç bahsedilmedi. Belki bir önceki dönemde kendisi de Başbakanlık Müsteşarlığını yönettiği için, devire yabancılık çekmemişti. 

Hadi anladığım konularda birilerinin ukalalık etmesine göz yumarız. Hatta her konuda fetva veren siyasilerin mali ve idari konularda topluma söz söylemelerini de kabul edebilirim. Ne de olsa siyasi bir kimliği vardır ve buna dayanarak kültürü ve eğitimi elverdiği kadar mali ve idari mevzularda yaptıkları konuşmalarda söz edebilirler. Bir kendini bilmez, nerede söylediği bilinmez :

Bu ülkede 90 yıllık enkazı kaldırmaya çalışıyoruz ’ diye, ancak bir meczubun söyleyeceği bir cümle sarfederse, aklıma bir Çin atasözü gelir :  

Bir ülkede küçük insanların gölgeleri büyüyorsa, o ülkede güneş batıyordur.’

Bir ülke uçuruma nasıl yaklaşır? Gelirleri ile giderlerinin arasındaki açık artarsa, o zaman gelecek nesillerin gelirlerine ipotek konulmuş olur ki, bu hatalı bir yoldur. İşte o zaman enkazın ayak sesleri gelmeye başlar ve küçük adamların gölgeleri uzar.

Bakın bugünlerde Mecliste bütçe görüşmeleri yapılmakta. Takip etmenizi isterdim. Türkiye’nin bütçe giderleri 570 milyar, gelirleri ise 540 milyar olarak bağlanmakta. 22.6 Milyar lira açığımızın olduğu ifade edilmekte. Bu değer nereden geliyor diye giderlerde en fazla artış olması gereken Eğitim ve  Savunma bütçelerine baktım. Ülkenin geleceğine yapılması gereken yatırımda artışın Eğitim de  yüzde 6.3 ve Savunmada yüzde 4.4 oranlarını görünce hayret ettim. Televizyon ekranlarında Beştepenin bütçesi konuşulurken dikkatimi çekti. Son 5 senede Çankaya’ya tahsis edilen bütçe 113 milyon liradan önce 201 milyona, ve bu senede yüzde 97 artışla 397 milyon liraya çıkarılmasını hayretle, ibretle, ve üzülerek izlemekteyim. Beştepe’nin personel giderleri 47 milyondan 80 milyona, hizmet alımı giderleri ise 71 milyondan 144 milyon liraya artırılmasına yine üzülerek bakmaktayım. Bunların dışında bir de örtülü ödenekten harcama yetkisi bulunan Beştepeli’nin bu ülkeye verdiği  zararın enkazını, gelecek nesiller nasıl kaldıracak diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.

ENKAZ