Halkın Nabzı

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

 Tıp Fakültesine başlayan yeni talebelerin ilk edindikleri alet bir steteskop dur. Bende bu enstrumana bayılırım. Hani iki ucunu kulağınıza götürüp diğer tek ucu hastanın kalbine koyarsınız ya, kalp ritmini dinlemek için, hasta ilk önce dinleme ile bütün hastalığının ne olduğu ortaya çıkacak zanneder. Kalp ritmi ve basıncı bir insan için çok önem arzeder. Kalbin hızlı atması veya yavaş atması bazı yorumlarıda beraberinde getirir.

Vücudun bir yerinde bir hadise olsa, kalp ritmi hızlanır, çok dinlenmiş sağlıklı bir kalbin ritmi nisbeten daha yavaştır. Kimi insanın bu kalp ritmi heyecanlandıkları zaman adrenalin salgılandığı için daha hızlı atar. Bir sevinçli haberi duyunca veya, bir acı haber duyunca da hal böyledir. Bunun tam tersi olmasıda mümkündür. Bazı insanlarda iki uçdaki haberlere olan tepkilerinde, tansiyonları düşer ve kalp çok yavaş atmaya başlar. 
Tıp fakültesinde okuyan talebelerin edindikleri ikinci alet ise bir tansiyon aletidir. Stetoskop ile beraber kullanılan bu cihaz bir doktorun vazgeçilmez iki ekipmanıdır. Bununla bütün ömürlerini geçirirler. Hele ilk aldıkları cihaz eskise bile, bunu atıp yenisini almaktansa, bunu bir kenara bırakıp yenisi alıp kullanmayı seçerler. Her steteskop aynı alışılmış sesi vermeyebilir. Bu nedenle eski alışılmış cihazlarla çalışmaya devam da ederler.

Sağlık nasıl bu kalp ritmi ile paralel anlama gelirse, halkında yaşam sağlığı bu ritimlere bağlıdır. ‘’ Halkın Nabzı ‘’ diye adlandırılan hem ekonomik, hem sosyal hem de siyasal nabızları vardır.  Bunu kalp atışlarını dinleyip, işlerin sağlıklımı, sağlıksızmı gittiğini anlarsınız. 1980’li senelerde Rahmetli Turgut Özal ortaya bir konuyu, ya kendisi doğrudan atar, ya da bir Bakanı  kullanarak topluma duyururdu. Halk başlardı konuşmaya, maya tutmaya başladığı zaman konu hakkında hemen bir tasarı kanun meclise gelirdi. Muhalefet için kabul ederdin, etmezdin derken yasa meclisten geçerdi. Böylelikle halkın nabzına göre işler devam ederdi.
Geçtiğimiz son 15 senedir ülkeyi yönetenlerin bazı dayatmalarına halk adına  muhalefet karşı çıkmakta. Haklı olarak ortaya ANAYASA maddelerini koymaktalar. Her Milletvekili mecliste göreve başlarken ettikleri yemini hatırlayın, Anayasa ya bağlı kalacağına namusları ve şerefleri üzerine yemin etmediler mi ? 
Evet ettiler,  ve bizde ekranlarda şahit olduk.
Anayasayı değiştirmek için İktidarın yaptığı bunca manevrada, mantıklarını ve akıllarını kullanan insanların kamu adına itiraz etmeleri, toplumun nabzı olarak algılanmalıdır. Türkiye’nin başkentinin hangi şehir olduğunu bilmeyen, Türkiye Başbakanının adını söyleyemeyen, Suriye’nin nerede olduğunu hatırlamıyan yüzde 51 toplum,  zaten bu ülkemde sadece nefes almakta ve karnı doymakta.

Beştepe sakini, siyasi bir figür kimliğinden vazgeçmemekte israr ederek, her gün siyasi bir demeç söyleyip , kurdela kesme sevdasında konuşarak ülkenin gündemini belirleyip, halkı germekte . Her seferinde toplumu bir adım daha kutuplaştırmakta.

Kimi zaman ise, başka figürleri kullanarak ve onların kanalı ile halkın nabzını tutmak, Özal’dan kalan bir mirastır. Yine bir Rize’li olan Meclisin Başkanı, tarafsızlığına ve Meclis idaresinde tamamiyle yansız olacağına Şerefi Üzerine yemin eden bir figure olarak, yeminini yerine getirmesi gerekir. Aksini düşünmek bile istememekteyim. Anayasa’da Teklif Dahi Edilemez bir konuda, Laikliğin Anayasadan çıkarılması üzerinde beyanat verilmesi, abesle  iştigal olduğunu düşünmekteyim. Beştepe sakini dahil böyle figürlerin ülkede şeref ve namusları üzerine ettikleri yemine bağlı olarak,  her hangi bir konuda şahsi fikirlerini söyleyemezler . Şahsi fikirlerini tartmadan, ULU ORTA yerde  söylemeleri, Suriye’nin baş şehrini bilmeyen halk sınıfı gibi konuşma lüksüne  girer, diye bir sözüm geldi söyledim, hem nalına hem  mıhına.


 

Halkın Nabzı