Fuarcılık…

YAYINLAMA: 29 Mayıs 2016 / 20.00 | GÜNCELLEME: 29 Mayıs 2016 / 20.00

Gaziantep’te Domotex Halı Fuarı’nı ilk kez geziyorum.

Çok beğendim.

Domotex Hannover’i daha önceleri gezmiştim. Hannover, dünyanın en büyük fuarını da barındırdığı için, fuarlarla ilgili olanların mutlaka yolunun düştüğü önemli bir Alman şehridir.

 

Gaziantep, bu işi bayağı iyi beceriyor.

Hani, ‘futbol yalnız futbol değildir’ denir ya, bence ‘fuarda yalnız fuar değil…’

Almanya’nın en eski şehirlerinden Köln’e hemen yarım saat mesafedeki nispeten yeni şehri Düsseldorf, sırf bu fuarcılık yüzünden kısa zamanda çok kalkındı ve önemli bir merkez haline geldi. Yarın bu kentte 4 yılda bir yapılan dünyanın en büyük matbaacılık fuarı gerçekleştirilecek.

 

Domotex Halı Fuarı’nı 8 binden fazla profesyonel ziyaret etmiş. Müthiş bir rakam. Diğer ziyaretçiler hariç…

Bunların konaklamalarını, yeme-içmelerini, ulaşımlarını, alış-verişlerini düşünün; kentimize, ülkemize sağladıkları yarar müthiş…

Fuara katılımcıların yaptıkları harcamalar da önemli.

Bastırdıkları broşür ve katalog gibi malzemeler, stand yapımı için mimari ve yapım harcamalarının hepsi ekonomiye can veriyor.

 

Gaziantep’in stratejik konumu nedeniyle fuarcılık bizim için olmazsa olmaz bir sektör haline geldi. Sürekli büyüyor ve gelişiyor.

Bu çok önemli konuya, duyduklarım da var, yeniden döneceğim.

Ama bugün fuarcılığın, Anteplilerin genlerinde olduğunu anlatmak için tarihinden bahsetmek istiyorum.

 

Türkiye’nin ilk fuarı 1926 senesinde ‘Karadeniz Gemisi’nin içinde organize edildi. Gemi Avrupa’daki önemli limanları ziyaret ederek ürünlerimizi ve yeni kurulan Cumhuriyetimizi tanıttı. Gemide kokteyl partiler, resepsiyonlar verilerek hem protokol, hem de ithalatçı ve tüccarlar ağırlandı.

Bu proje Gaziantep Milletvekili ve Ticaret Bakanı Ali Cenani’nin önerisi ve çabalarıyla hayat buldu.

 

Karadeniz Gemisi 3 ayda 12 ülkede 16 şehri ziyaret etti, yüzbinlerce ziyaretçiyi ağırladı. Proje tam bir başarı öyküydü.

Hemşehrimiz Ali Cenani Bey’in bu başarısı maalesef 1928 yılında dokunulmazlığı kaldırılarak Yüce Divan’da yargılanıp 1 ay hapis ve ağır tazminat cezasıyla gölgelendi.

Suça konu ise 1928’de un ve zahire fiyatlarının yükselmesini önlemek için Ticaret Bakanlığı emrine verilen 500 bin liranın harcanmasındaki usulsüzlüktü.

 

Anadolulu dokumacılar…

 

Domotex Halı Fuarı’ndaki standlar doğrusu birbirinden güzel ve görkemliydi.

Benim en çok beğendiğim standın ise bir öyküsü var.

Gaziantep’in yetiştirdiği en muhterem sanayicilerinden birisi olan, doğruluk ve dürüstlük abidesi, can dostum merhum Canan Özyaşar’ın aynen kendisi gibi iki oğlu Fazıl ve Tayfur Özyaşar’ın standlarıydı.

Halı firmalarının ismi benim için ilginç özellik taşıyor; isim İngilizce, Anatolian Weavers, yani Anadolulu Dokumacılar.

 

Şimdi Karkamış’ı kazan, Karkamış Kazı Başkanı Prof. Dr. Nicolo Marchetti, daha önce Taşlı Geçit’i kazarken beni kazı yerine davet etmiş, benim çok heyecan duyacağım bir buluntuyu göstermişti.

Yanda resmini köşeme aldığım, ‘looms/el dokuma tezgahı  ağırlıkları’nı ilk gördüğümde tabii ne olduğunu anlayamadım. Nicolo bana, “Bak, bu buluntu MÖ 1500’e ait. Demek ki, 3500 sene önce bu bölgede dokumacılık varmış. Yüzlerce ‘loom’ ve ‘yün iplik’ bulduk. Burası önemli bir dokumacılık  merkeziymiş” demişti.

Neden yün iplik var da, pamuk ipliği yok, dediğimde de, “Pamuk daha sonra , M.Ö. 700 yıllarında keşfedildi ve kullanıldı” diye anlatmıştı.

 

Domotex Halı Fuarı’nda standın üzerinde, “Anadolulu Dokumacılar” yazısını görünce bütün bunları hatırladım ve çok duygulandım. En az 3500 sene öncesindeki dokumacıları sanki karşımda görüyor gibi oldum!.. Müthiş bir duyguydu.

İnsanlık tarihinin, medeniyetin, sanayiciliğin, ticaretin, tarihe ait ne varsa herşeyin bu bölgeden vücud bulduğunu bilmem tekrar söylememe gerek var mı?

 

Bir başka konu, beni kaygılandırdı.

Merinos’un standını hem küçük, hem de sıradan görünce dayanamadım sordum:

Merinos, Türkiye’nin en büyüğü, ama standı neden böyle?

Yanıt ilginç ve dediğim gibi endişe vericiydi:
Biz ziyaretçilerimizi hemen yakındaki fabrikamızda ağırlıyoruz. Müşterilerimizi kendi vasıtalarımızla götürüp halı modellerimizi orada sergiliyoruz.

 

Hiç hoş değil!

Müşteri kılığında gelen casus tasarımcılar halı modellerini çalıyorlar!..

Bu nedenle herkes huzursuz. Nitekim, mesela Kaşmir’in standı bayağı korunaklıydı. Yani, uzaktan resim çekilmemesi için yüksek duvarlı, kutu gibi bir stand yapmışlar. Belli ki, casus tasarımcılardan korunuyorlar.

O zaman insan düşünmeden edemiyor, acaba gelecekte, standlar küçücük olacak, gelen müşterileri herkes kendi vasıtası ile fabrikasına götürüp orada modellerini gösterecek ve siparişe bağlayacak, böyle mi olacak?

Bu işe nasıl çözüm bulunabilir, çok zor!

 

Evet, bunun dışında halı fuarı muhteşemdi. Antep’in yüz akıydı.

İran’ın tehlikeli geldiği söyleniyor. Ambargodan çıkan İran’ın yakın markaja alınması gerekiyor. Paraları bol, halıcılık da ata meslekleri, ciddi rakip olmamaları için hiçbir neden yok.

 

 Looms, el dokuma tezgah ağırlığı

 

Fuarcılık…