Konumuz: Gazeteler

YAYINLAMA: 31 Mayıs 2016 / 20.00 | GÜNCELLEME: 31 Mayıs 2016 / 20.00

Gazetelerin ve gazetecinin tarafsızlığı kolay bir şey değil.

En büyük neden bu meslekte bırakın para kazanmayı, ayakta durmak bile zor. Bunun içindir ki, gazeteciler baklavacılıktan emlakçılığa, geniş bir yelpazede iş dünyasında boy gösteriyor.

Kendi imkanları ile yapanlar da var, örneğin bir Oda başkanının sermayesi ile bütün Türkiye’ye yayılan iş yapanlar da var.

 

Gaziantep’teki bütün gazetelerin böyle olduğunu söylemiyorum, tabii. Yalnız gazetecilik yaparak doğru ve dürüst yayın yapan da var.

Ancak, benzer durum hemen bütün Türkiye’de böyle.

 

Avrupa’da ve ABD’de böyle bir durum söz konusu bile olamaz. Gazetecilik yapanlar, yayıncılıktan başka bir iş yapamazlar.

Tıpkı yargıçlar gibi, haber verirken, tarafsız olmaları gerekir. Ancak, yorum hürdür.

 

AB’de gazetecilik yapanların eğitimi fevkalade önemlidir.

Tıpkı mimarlar, mühendisler, eczacılar odası gibi gazetecilerin de odası vardır. Bu odaya üye olamayan gazetecilik yapamaz. Haliyle, bu odaya da üye olmak için en az 4 yıllık gazetecilik eğitiminden veya 4 yıllık başka bir eğitimi izleyen 2 yıllık gazetecilik eğitiminden geçmeniz gerekir.

 

İşte bütün bu nedenler ki, AB’de gazetecilik fevkalade önemli bir meslektir. Almanya’nın en büyük şehirlerinden birisi olan Köln’de 3 yerel gazete yayınlanıyor. Gaziantep’te 21 günlük gazete var. Haftalıkların sayısını ise tam olarak bilmiyorum ama duruma göre 50’ye kadar çıkabiliyormuş.

 

Daha önce de yazmıştım, bakkal dükkanı açmak gazete yayınlamaya başlamaktan çok daha zordur. Şaka söylemiyorum, bakkal dükkanı için bilmem ne kadar imza gerekirken gazete için bir dilekçe kafi.

Bu mesleğin başı boş bırakıldığı için bugün gelinen durum tam bir felaket.

Mesele kesinlikle gazetecilik değil, mesele bu yolla kolay ve bol para kazanmak. Gaziantep’in yapısından ve kayıtdışı işlerin çok olmasından dolayı da sistem başarılı bir şekilde işliyor!

 

Ben ne okuyucuya, ne sanayiciye, ne büroksiye, ne de başka birilerine yeni bir şey anlatmıyorum. Anlattıklarımı herkes biliyor. Ama sistem öyle sağlam(!) kurulmuş ki, hiç aksamadan yürüyor. Nitekim, bu yazıyı okuyanlar da yarın unutacaklar!

 

Yorum hürdür dedim, bu hürriyeti kullanarak iki konuda yorum yapmak isterim.

Birincisi, “En namuslusu, dürüstü, iyisi, muazzamı benim” diyen insanların ruh sağlığından şüphe ediyorum. Bu gibi nitelikler başkaları tarafından dile getirilirse kıymeti harbiyesi olur.

Aksi halde, bu gibi ifadelere başvuranların, kendilerinde olmayanı dışavurum olarak kabul edilir.

 

İkincisi, yazı yazanların önce okuyup sonra yazmalarını öneriyorum. Bir yazı için yüz yazı okumanın gerektiğini düşünüyorum. Tıpkı, bir kitap yazanın yüz kitap okuması gerektiğini düşündüğüm gibi.

 

Okuduğunu anlamayan, geçtiğimiz günlerdeki müstehzi yazımı övgü sanıp, kendine methiyeler dizen yazarı okuyunca düşüncemde ne kadar haklı olduğumu anladım.

Konumuz: Gazeteler